Gündem

Prof. Cengiz Kuday'dan İlker Başbuğ'a mektup

Rocky Versace Vietnam’a gönüllü giden Virginialı bir gençtir, savaştan sonra din adamı olmayı planlamaktadır.

04 Eylül 2010 03:00



Rocky Versace Vietnam’a gönüllü giden Virginialı bir gençtir, savaştan sonra din adamı olmayı planlamaktadır. 1963 yılında bir çarpışma sırasında bacağından yaralanır, Viet Kong gerillaları tarafından yakalandığında eve dönmesine yalnızca iki haftası kalmıştır ve artık savaş esiridir. İki yıl süren esareti boyunca gördüğü işkencelere rağmen gerillalara adı ve sicil numarası dışında hiçbir şey söylememekte direnir. Gösterdiği bu inatçı direnç diğer esirlere de umut olur. Birkaç kez kaçmayı dener, yakalanarak prangaya vurulur, boynuna bağlanan bir iple köylerde dolaştırılır, yine konuşmaz. Sonunda, Eylül 1965’te, henüz 27 yaşında iken Viet Kong gerillaları tarafından öldürülür. Cesedi ise hiçbir zaman bulunamayacak olan Versace’nin bugün Arlington ulusal mezarlığındaki mezar taşı boş bir kabrin üstünde yükselecektir.


Vietnam’da beş yıl süren esaretten sonra kaçmayı başaran bir Amerikan askerinin 1968 yılında Beyaz Saray’a kabulünde bu hikâyeyi anlatması üzerine Başkan Nix-on tarafindan Versace’ye “onur madalyası” verilmesi önerilir. Ancak bu madalya savaşta esir düşenlere verilmemektedir ve sonuçta savaşta gösterdiği kahramanlıklar nedeniyle yalnızca “gümüş yıldız” verilir. Ancak Versace’nin ailesi ve arkadaşları onun hikâyesini yıllar boyunca canlı tutacaklardır. Bu konu çeşitli zamanlarda aile üyeleri ve arkadaş grubunun girişimleri ile Senato ve Kongre’nin dikkatine sunulur, sonunda sabır ve direncin bedeli kazanılacaktır. Ve nihayet Aralık 2001’de 35 yıllık bir gecikme ile Kongre’den geçen bir yasa ile Rocky Versace’nin “onur madalyası” Başkan Bush tarafından da onaylanır.


Böylece, 8 Temmuz 2002 tarihinde Beyaz Saray’ın doğu salonunda, Başkan Bush’un hazır bulunduğu bir törenle kısacık hayatında dünyanın diğer ucuna, hiç tanımadığı insanlara özgürlük umudu götürmek için giden Rocky Versace adına aile üyeleri ve arkadaşlarına, en zor şartlar altında iken ülkesinin onurunu feda etmediği için, işkencelerle fiziksel olarak çökmesine rağmen yitirmediği sadakati ve kendi hayatı risk altında olduğu halde diğer esirlerin kurtuluşu için gösterdiği üstün çaba nedeniyle, en yüksek ulusal ödül olan “onur madalyası” verildi.


Hak edilmiş bir ödülün 35 yıl gecikmeyle verilmesi merak edilmeye değer bir konuydu ve Amerika’da 8-9 Temmuz tarihli gazete ve dergilerin pek çoğunda gündeme geldi. O tarihlerde bulunduğum ABD’de Washington Post gazetesinde okuduğum bir makale ile bu olaydan haberdar olmak fırsatını bulmuştum.


Bu vesile ile biraz daha detaylı bilgi edindiğimde öğrendim ki Amerika’nın bu en üstün şeref madalyası 1861 yılından beri verilmekte ve bugüne kadar toplam 3400 adet verilmiş. 140 yıldan uzun bu sürede iç savaş, İspanya savaşı, Meksika savaşı, I. ve II. dünya savaşları, Kore savaşı ve Vietnam savaşı var. İngiltere’nin en yüksek devlet madalyası olarak bilinen Viktorya Nişanı (Victoria Cross) ise 1856 yılından beri verilmekte olup bugüne kadar 1354 kişiye verilmiş. Rusya Federasyonu ve diğer pek çok ülkede de durum farklı değil. Bizdeki duruma bakarsak; 1983 yılında yürürlüğe giren 2933 sayılı madalya ve nişanlar kanununa göre yurt içi ve dışında herhangi bir alanda feragat, fedakârlık gayreti ile yapmış olduğu çalışmalarda ülke ve dünya çapında emsallerine nazaran üstün başarı göstererek devletin yücelmesine ve milletin milli menfaatlarına katkısı olan Türk vatandaşlarına devlet üstün hizmet madalyası verilir. Bugüne kadar toplam kaç kişinin bu madalya ile onurlandırıldığına dair kesin bir bilgiye ulaşmak ne yazık ki pek mümkün olmamakla beraber onurlandırılan bazı popüler sanatçılar nedeniyle bu haberler daha çok magazinel basında yer almıştı. Ne iyi ki diğer yanda uzun yıllar boyunca dünya beyin cerrahisine yön vermiş bulunan ve geçen yıl yüzyılın beyin cerrahı olarak seçilen Prof. Dr. M. Gazi Yaşargil gibi sıra dışı ve çarpıcı örnekler de var.


Bugün gazetelerden çıkan haberlere göre Türkiye’nin 26. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ madalyasız emekli oldu. Başbuğ’a, madalya konusunun sorulması üzerine “Beni ilgilendiren bir konu değil demiş”. Sayın paşam başka bir gazetede umrumda değil demişsiniz, çok haklısınız. İlerde tarihin şaşmaz terazisi herkesi hakkı olan yere koyacaktır. Müsterih olun.


(Prof. Dr. Cengiz KUDAY - Cumhuriyet - 4 Eylül 2010)