Gürcistan ile ayrılıkçı Güney Osetya ve Abhazya arasında patlak veren krize askeri müdahalede bulunan ve önceki gün de bu iki bölgenin bağımsızlığını tanımaya karar veren Rusya, uluslararası politikada, ilkelerin değil, çıkarların önemli olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Referans gazetesi yazarlarından Eyüp Can da, kimi zaman ülkeleri 'ortada bırakan' ya da büyük bir denge politikası izlemeye zorlayan benzeri 'tanıma' kararları ile bu yöndeki devlet politikalarını mercek altına aldı.
Eyüp Can, yazısında, "Kosova'nın bağımsızlığını Rusya'nın itirazlarına rağmen büyük bir coşkuyla kutlayan NATO'nun bugün Rusya'ya gürlemesinin bir anlamı olabilir mi?.. Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlığını Rusya dışında kabul ettiğini açıklayan var mı?.. KKTC'ye ilişkin kararı olan BM yarın Osetya ve Abhazya'ya ilişkin karar alınca Rusya ne yapacak?" şeklinde sorulara yanıt aradı.
Eyüp Can, makalesinde şunları yazdı: Yaklaşık on yıl kadar önce Kennedy School of Government'ta yaptığımız sohbette Pakistan Başbakanı sıfatıyla Benazir Butto anlatmıştı. Meğer o da daha çocuk yaşta babası Zülfikar Butto'dan öğrenmiş.
Bir hafta kadar önce Hindistan'a savaş açmaktan söz eden babasının Hindistan'dan gelen üst düzey heyetle kırk yıllık dost gibi konuşması karşısında şaşıran Benazir'e babası kulağına küpe olacak şu nasihati yapmış: "Devletler arası ilişkilerde ezeli dostluk ve ebedi düşmanlık yoktur, sadece ulusal çıkarlar vardır."
Uluslararası ilişkilerde reel-politik yaklaşımın düsturu haline gelen bu söz Rusya'nın Gürcistan'ı fiilen üçe bölen kararından sonra çok daha anlamlı hale geldi.
Soğuk savaş sonrası Kafkaslar'da Rusya'yı dostça köşeye sıkıştıran Amerika, şimdi soğuk savaş dönemi bir üslupla Rusya tarafından köşeye sıkıştırılıyor. Hem de ulus devlet modelinin bence en tartışmalı ve en ikiyüzlü yaklaşımıyla.
Bakmayın siz NATO, AB ve ABD'nin gürlediğine. Rusya, Güney Osetya ve Abhazya kararını bu noktadan sonra çok zor geri çeker. Rusya Devlet Başkanı Medvedev açık açık söylüyor: "Artık karşınızda Sovyetler Birliği'nin enkazı üzerine kurulmuş zayıf Rusya yok. Gücümüzün farkındayız, yeni bir soğuk savaştan da korkmayız."
Daha ne desin? Amerika'nın NATO ve AB blokuna karşı yarın Tacikistan'da Şanghay İşbirliği Örgütü'nü de topluyor. Bir anlamda Çin, İran ve Hindistan'la ABD'ye karşı uzun zamandır el altından oluşturmaya çalıştığı blokun artık açıktan liderliğine soyunuyor.
Zirveye gözlemci sıfatıyla katılan İran muhtemelen üye yapılacak. Böylece giderayak İran'ı vurma hesapları yapan Bush'a Gürcistan'dan sonra ikinci ağır mesaj da verilmiş olacak.
Fakat tüm bu olup bitenler arasında iki şey bana fazlasıyla dikkat çekici geliyor. Daha doğru bir tabirle iki tarafın da tüm bu olup bitenlere ilişkin açıklamaları fazlasıyla sırıtıyor. Başta ABD Batı bloku, Rusya'yı ayrılıkçı Osetler ve Abhazlara destek verdiği için kınıyor. Rusya Osetya ve Abhazya'nın Gürcistan'dan ayrılmasını tanıdığını açıklayarak bölgede ateşle oynamakla suçlanıyor.
Yanlış mı? Kesinlikle doğru.
İyi ama Batı blokunun bu kaygısı; Rusya, Kosova'nın bağımsızlığına karşı çıkarken dikkate alındı mı?
Hayır alınmadı.
O halde Kosova'nın bağımsızlığını Rusya'nın itirazlarına rağmen büyük bir coşkuyla kutlayan NATO'nun bugün Rusya'ya gürlemesinin bir anlamı olabilir mi?
Söz konusu olan reel-politikaysa olur.
Zülfikar Ali Butto zamanında boşuna dememiş "devletler arası ilişkilerde esas olan çıkarlardır" diye.
Kosova'nın bağımsızlığı Rusya'nın o bölgedeki çıkarlarına aykırı olduğu için Rusya açısından kesinlikle karşı çıkılması gereken bir durumdu, Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlığı ise bugün Türkiye dahil tüm NATO ülkelerinin çıkarlarına aykırı olduğu için büyük endişeye yol açıyor.
Fakat pozisyonlar çıkarlara göre fırıldak gibi değişse de bir tek şey hiç değişmiyor; o da birbirini boğazlamak için fırsat kollayan bu devletlerin retorikleri.
Medvedev ne diyor?
"Rusya, Gürcistan'a Osetya ve Abhazyalıların güvenliğini ve bölgede barışı sağlamak için girdi."
Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Vlademir İvanovski bir adım daha ileri gidiyor ve faturayı haydut ilan ettiği Gürcistan Cumhurbaşkanı Saakaşvili'ye kesiyor.
Gazeteciler soruyor:
"Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlığını tek taraflı kabul ettiniz. Aynı şeyi KKTC için neden yapmıyorsunuz?"
Sorudan rahatsız olduğunu gizlemeyen büyükelçinin cevabı muhteşem: "KKTC'yi tanımak mümkün değildir ifadesini sadece Moskova değil, tüm dünya kullanıyor. Bu, BM kararlarında da var."
İyi de Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlığını Rusya dışında kabul ettiğini açıklayan var mı?
YOK:
KKTC'ye ilişkin kararı olan BM yarın Osetya ve Abhazya'ya ilişkin karar alınca Rusya ne yapacak?
HİÇ.
Aslında bu ibretlik cevap tek başına ne Rusya ne ABD ne Türkiye ne de AB'nin meselesi. Bu çelişkili durum tüm varlığını ulusal çıkarlar üzerine kurgulamış tüm ulus devletlerin ve daha da ötesinde uluslararası sistemin sorunu. Çünkü devletler arası ilişkilere ilkeler değil çıkarlar yön veriyor.
Böyle olunca da Çeçenistan'ın bağımsızlığını engellemek için taş üstünde taş koymayan Rusya, Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlığı için soğuk savaşı yeniden başlatmayı göze alabiliyor.
Kosova'nın bağımsızlığını hararetle savunan ABD ya da Türkiye gibi ülkeler Osetya ve Abhazya'da tam tersi bir pozisyon almak zorunda kalabiliyor.
Afganistan ve Irak'ı işgal etmiş bir Amerika'nın Rusya'ya Gürcistan'ı işgal edemezsin demesi havada kalıyor.
Türkiye bir yandan Kuzey Irak'ta bağımsız Kürt devleti kurulmaması için elinden geleni yaparken diğer yandan KKTC'nin bağımsızlığını kabul ettirmek için canla başla çalışıyor.
Kimse kalkıp elmalarla armutları karşılaştıramazsın demesin. Elbette her sorunun kendine özgü özellikleri var.
Ne Kosova Osetya ne de Gürcistan Kıbrıs.
Fakat sonuçta meselenin özü aynı.
Devletler arası ilişkilere ulusal çıkarlar yön veriyor. Çıkar ve güç temelli yaklaşımlar dünya siyasetini her geçen gün daha fazla ikiyüzlü hale getiriyor.
Buyurun size ikiyüzlü dünyadan minik bir liste.