Gündem

Polis yazardan çirkin ihbar!

Emre Uslu, Ahmet Şık için yayınevi ve Radikal gazetesine yapılan baskının benzerini Nedim Şener için önerdi.

30 Mart 2011 03:00

T24- Taraf gazetesinin polis kökenli yazarı Emre Uslu, Ahmet Şık'ın kitap taslağı için yayınevi ve Radikal gazetesinde yapılan aramanın benzerini Nedim Şener için önerdi. Uslu, "Mehmet Baransu’nun ortaya çıkardığı Nedim Şener ile Hanefi Avcı’nın kitabına ilişkin çelişkilerden sonra Şener’in bilgisayarına savcılığın el koyması hukuki zorunluluk oldu. Bu gerçekleşirse kimse basın baskı altında diye bağırmasın" dedi.


Uslu'nun Açılım isimli köşesinde yayımlanan (29 Mart 2011) yazısı şöyle:
 

Ahmet Şık'ı kurtaracak formül


Ahmet Şık’ın kitabı imha mı ediliyor? Ahmet Altan ve Murat Belge de aynı soruyu sormasa bu konuda yazmayacaktım. Ancak Altan ve Belge bile ortada dolaşan yanlış bilgilerin üzerine yorum yapınca bir yazı yazmak zorunluluk oldu. Ahmet Şık’ın kitabının sildirildiğine ilişkin bilgilerin ilki İthaki yayınevinin sahibinden geldi. Yayınevi sahibi basına yaptığı açıklamada “Polisler yayınevini bastı ve bizdeki kopyasını silip ayrıldılar” açıklamasını yaptı. Medya bu açıklamanın arkasından hemen sansür yorumları yapmaya başladı. Oysa bu bilgi doğru değil. Yayınevindeki bilgisayarlardaki kitap dosyaları silinmedi. Aksine yayınevinin bilgisayar harddiskine el konuldu ve araştırma devam ediyor. Zaten İthaki yayınevinin sahibi de daha sonra “bendeki kopya silindi” gibi açık bir yalanı sürdürmedi. Dolayısıyla kitap silindi argümanının ilk ayağı çürümüş oldu.

Sanırım “kitap imha ediliyor” algısının yaygın kabul görmesinde en belirleyici etken Ertuğrul Mavioğlu’nun Radikal gazetesindeki bilgisayarının incelenmesi ile oluştu. Ahmet Şık’ın yakın arkadaşı Mavioğlu televizyon televizyon dolaşıp olayı “polisler geldi bilgisayarımdaki bilgileri sildi” şeklinde anlatınca da “polisler kitap sildirmek için Radikal’e gitmiş” algısı oluştu. Böylece, Mavioğlu’nun kısık sesle söylediği ama polislerin Radikal’e gidişinin asıl amacı da gözden kaçtı: Polisler mahkeme kararı uyarınca Mavioğlu’nun bilgisayarındaki elektronik kopyasını kaydedip, o kitaptan da bir kopya printer çıktısı aldıktan sonra her sayfanın altını imzalatıp Mavioğlu’ndan da bilgisayardaki kopyayı silmesini talep etmişler. Yani yapılan işlem tipik bir el koyma işlemi.

Mavioğlu’nun anlatımına göre polis kitabın kopyasını kendisi silmiyor. Mavioğlu’ndan silmesini istiyor. Eğer amaç kitabı imha etmek olsaydı polis gider kitabı geri kurtarılamayacak şekilde silerdi. Mavioğlu bilgisayarındaki o dosyayı nasıl siler? Bilgisayara dosyayı “Sil” komutu verdiğinizde dosya çöpe gidiyor. Peki polisler gittikten sonra Mavioğlu o dosyaya ya “Geri Getir” komutu vererek o dosyayı kurtarabilir mi. Evet. O halde polisin gerçekten dosya sildirmek gibi bir saçma nedenle Radikal‘e gittiğine ve Mavioğlu’nun o dosyaya bir daha erişemeyecek şekilde onu sildiğine neden inanmamız bekleniyor?

Ayrıca polisler Mavioğlu ve İthaki yayınevine tebligat yapmaya giderken, haftalardır kitabın bir kopyasının da kendisinde olduğunu açıklayan gazetecilerden neden aynı talepte bulunmuyor? Nedeni çok basit; çünkü Ahmet Şık, Mavioğlu ve İthaki yayınevine kitabı e-mail ile göndermiş. Adli olarak Şık’ın iletişimi takip altında olduğundan polisler bu tebligatı onlara teknik olarak yapmak zorundalar. Ayrıca burada amaç kitabı sansürlemek değil. İçindeki notları kimlerin eklemiş olabileceğinin tesbitini yapmak olduğundan, Şık ile iletişimi ispatlanabilen -e-mail tel vb görüşmelerkişilerden o kitabın kopyaları isteniyor. Bir araştırma da böyle yapılır zaten. Yoksa savcılığın amacı o kitaba sansür uygulamak olsaydı kitabın kendisinde olduğunu ifade eden gazetecilere neden aynı tebligat yapılmıyor?

Polisler Nedim Şener gözaltına alındığında basın baskı altında algısının oluşmaması için Nedim Şener’in Millliyet‘teki bilgisayarını bile aramadı. Nedim Şener’de evindeki bilgisayarları yok ettiği için Şener’den dijital veri elde edilemedi. Peki aynı polis oluşabilecek negatif algıyı hesaplamadan neden Radikal‘e gitti, neden aynı hassasiyeti göstermedi? İki nedeni var. Bunlardan ilki polis Radikal‘e bir operasyon için gitmedi. Mahkeme kararı tebligatı için gitti. Tebligatın gereğini de yaptı.

Bana göre ikinci ve en önemli neden de Mavioğlu’ndaki dosya ile Oda TV’de çıkan kopya arasında bulunan ilinti. Zira Oda TV’de kopyası çıkan “000Kitap” dosyasındaki Şık’ın kitabı Oda TV’de en son 17 Aralık 2010’da kaydedilmiş. Mavioğlu da Ahmet Şık’ın kitabı 18 Aralık’ta kendisine gönderdiğini açıkladı. Burada ortaya şöyle bir durum çıkıyor: Oda TV’de son kez 17 Aralık’ta kaydedilen kitap nüshası bir gün sonra Mavioğlu’na değerlendirme almak için gönderilmiş. Bir soruşturmacı için bu zamanlama ilişkisi mutlaka araştırılmak zorundadır. Polisler de o ilişkiyi araştırmak için Radikal‘e gitmiş olabilir.

Oda TV’de çıkan kopya ile Mavioğlu’ndaki kopyada aynı ekleme varsa Ahmet Şık ve Oda TV arasındaki ilişki net olarak ispatlanmış olur. Eğer böyle bir durum yoksa, yani Oda TV’de bulunan kopya ile Mavioğlu’nda bulunan kopya arasında benzerlik yoksa, Oda TV Şık’ın kitabını ele geçirip üstüne notlar eklemiş olur. Bu da Şık’ın masum olduğuna ilişkin bir kanaatin oluşmasına yardımcı olur. Bu Ahmet Şık’ın masumiyetini ispat için çok önemli bir aşamadır. Çünkü Ahmet Şık, Oda TV’ye kitabı kendisinin göndermediğini kitabın oraya nasıl gittiğinden haberdar olmadığını iddia ediyor. Oda TV’de eklenen notlarla birlikte Şık kitabı Mavioğlu’na göndermişse de Oda TV ile ortak çalıştığının kanıtı ortaya çıkıyor.

Ahmet Şık’ın gerçekten seven ve savunanlar Mavioğlu’ndaki kopya ile Oda TV arasındaki kopya arasında bir ilişki olmadığını ispat ederek ona yardımcı olabilirler. Eğer Mavioğlu’ndaki kopyada yer alan notlar Oda TV’dekinden farklıysa Mavioğlu bir an önce bunu açıklamalı ve Ahmet Şık’a yardımcı olmalıdır. O notlar medyada yayınlandığına göre Mavioğlu’nun kıyaslama yapma olanağı var. Bunu kamuoyuna aydınlatmak için bir an önce yapmalıdır. Bence Ahmet Şık’ı kurtaracak formül bu.

Bu basit açıklama neden yapılmıyor? İki ihtimal var. Bunu açıklamak kimsenin aklına gelmemiş olabilir. Ya da o notlar birbirinin aynı ve gerçeği açıklamak istemiyorlar. Çünkü gerçek bazılarının kafa konforunu bozuyor. Bu durumda amaç Ahmet Şık’ı değil Ergenekon’u kurtarmak oluyor...

Not: Mehmet Baransu’nun ortaya çıkardığı Nedim Şener ile Hanefi Avcı’nın kitabına ilişkin çelişkilerden sonra Şener’in bilgisayarına savcılığın el koyması hukuki zorunluluk oldu. Bu gerçekleşirse kimse basın baskı altında diye bağırmasın...