Gündem

Polis, Meclis’i bile takmıyor

Polisten trafiği açmasını istediği için dayan yiyen vatandaşın hesabını soran Zafer Üskül'ün kendisi de polis engeline takıldı.

25 Ocak 2009 02:00

Polisin bir aileyi dövdüğünü öğrenen İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül olayın peşine düştü ama ‘kendini koruyan mekanizma’ karşısında o bile çaresiz kaldı. 
 
Radikal’in, trafiği açması için yardım istediği polisten aile boyu dayak yediğini ileri süren Mehmet Şah Araşlı’nın iddiasını konu alan haberi üzerine harekete geçen TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Zafer Üskül, Beyoğlu Emniyeti’ne çarptı.
 
Üskül, haberin yayımlandığı 3 Kasım’da bilgi için aradığı İlçe Emniyet Müdürü Yusuf Yüksel’den bir hafta telefon bekledi. Yüksel dönmeyince Üskül, 10 Kasım’da bir daha aradı. Fakat bu kez Yüksel’i bulamadı. Üskül, 12 Kasım’daki üçüncü arayışında ulaşabildiği Yüksel’den, “Şüpheli polisleri tespit edemedik” yanıtını alınca son çare olarak sorularını “Konu: Yusuf Yüksel” başlıklı yazıya döküp İstanbul Valiliği’ne yöneltti. Fakat yanıt değişmedi: “Soruşturma sürüyor."

“Radikal’e konuşan Üskül, isyan ediyor: “Bir tuhaflık var bu işte. Neden tespit edilemiyor bu kişiler, ben de anlayabilmiş değilim. Kendi kendini koruyor mekanizma.”

Polisten aile boyu dayak

Mehmet Şah Araş, 30 Ekim 2008’de saat 23.00’te Kurtuluş’taki evine gitmek için Beyoğlu’nda taksiye bindi. Yanında eşi Aycan, oğulları 17 yaşındaki S. ve 13 yaşındaki A. vardı. İddiaya göre, Tarlabaşı’nda çöp kamyonunun kapattığı yolun açılması için yardım istediği polis tarafından eşi ve oğullarıyla birlikte tartaklandı. Daha sonra üniversiteli oğlu S. ile birlikte dövülüp araca bindirildi. Baba-oğul ekip otosunda da dövüldü.

Sekiz gün iş göremez raporu alan baba-oğul Araş 2 Kasım 2008 tarihinde İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) başvurdu. Radikal, Araş’ın iddiasını 3 Kasım’da ‘Polis yardım isteyen aileye dayak attı’ başlığıyla duyurdu. İşte; TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı’ndan Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne, İstanbul Valiliği’nden İçişleri Bakanlığı’na kadar, bir kurumdan diğerine yollanan “Konu: Yusuf Yüksel” başlıklı yazışmalar, bu haberden sonra başladı.

Tele-demokrasi hüsranı

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Zafer Üskül’ün 20 Aralık 2008 tarihinde İstanbul Valiliği’ne yolladığı yazıya göre, haber yayımlandığı gün Beyoğlu Emniyet Müdürü Yusuf Yüksel’i arayıp ‘olayın incelenip sonucun bildirilmesini’ istedi. Yüksel, “Yarın aileyi arayacağım” dedi.

Ancak bir hafta geçmesine rağmen Yüksel’den ses çıkmadı. Bunun üzerine Üskül, 10 Kasım’da Yüksel’i tekrar aradı, fakat ulaşamadı. Üskül, Beyoğlu Emniyeti’ni iki gün sonra yeniden aradı. Yüksel, bu kez telefondaydı. Fakat, Üskül’e bildirdiği ‘sonuç’ tam hayal kırıklığıydı. Üskül’e “Şikâyetçiler polisi teşhis edemedi, polisleri bulamadık” dedi.

‘Polis nasıl bulunamaz?’

Zafer Üskül, 20 Aralık’ta bu görüşme trafiğinin yer aldığı yazıyı valiliğe gönderdi. Üskül, kızgınlığını saklamayıp yanıtlanması için şu soruları sordu:“Şikâyetçi ailenin belirttiği yer ve saatte görevli polis ekibi bilinmemekte midir? Şikâyetçi, kendisinin ve oğlunun polis aracına bildirildiğini ve döverek olay yerinden kaçırıldığını ifade ettiğine göre, zanlı olabilecek park araçlarında inceleme yapılmış mıdır, iz aranmış mıdır? Şu ana kadar etkili bir inceleme yapılmış mıdır? Yapıldıysa nelerdir?”
Yazının sonunda, 3686 sayılı İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Kanunu’nun, ‘komisyonun her kurum ve kuruluştan bilgi alabileceğini’ beliten maddesi anımsatılıp, ‘acil bilgi verilmesi’ istendi.

‘Aradım ama ulaşamadım’

Üskül’ün yazısına yanıt, tam bir ay sonra, 23 Aralık’ta geldi. Yazıya göre Zafer Üskül’ün serzenişi ve soruları, valilik aracılığıyla Beyoğlu Emniyet Müdürü Yusuf Yüksel’e yöneltilmiş, Yüksel de kendisini savunmuştu. Yüksel’e göre, Araş Ailesinin şikâyetini dinleyip Üskül’e aktarmıştı. Ayrıca Üskül’ün 10 Kasım’daki telefonu üzerine makamını aramış, kimse çıkmamıştı. Yüksel, ‘süreç içinde birkaç kez’ görüştüğünü kaydettiği Üskül’e, teşhislerden sonuç alınamadığını belirtmişti. Yüksel, Üskül’ün soruları üzerine de, Araş’ın zorla konulduklarını söylediği Hyundai marka minibüs ve hatta şikâyette yer almayan aynı marka binek araçlarda görev yapan personellerin şikâyetçilerle yüzleştirildiğini, sonuç alınamadığını belirtiyordu.

Yüksel’in son sürprizi

Fakat Yüksel, sürprizi sona saklamıştı. Beyoğlu Kaymakamlığı ve emniyetinin yürüttüğü soruşturma, Emniyet Genel Müdürlüğü’ün iki polis başmüfettişini ataması nedeniyle ‘mükerrer tahkikat’ yapılmaması için 12 Aralık’ta, yani Üskül ile Yüksel’in son kez görüştükleri gün zaten bitmişti.

TBMM?İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Zafer Üskül, İstanbul’dan haber beklerken, emniyet başmüfettişlerinin hazırladığı raporun bir örneğinin gönderilmesi için 19 Aralık 2008 tarihinde İçişleri Bakanlığı’na yazı yazdı. Bakanlık, 29 Aralık 2008 tarihinde yanıtında, ‘tahkikatın henüz neticelenmemiş’ olduğunu bilgisi verildi. Böylece Zafer Üskül’ün, 3 Kasım 2008 tarihinden 29 Aralık 2008 tarihine kadarki ‘insan hakları’ arayışı karşılıksız kalmış oldu. 

Üskül halen yanıt bekliyor

Radikal’e konuşan Üskül, hızlı bir işlem yapmak için telefonla müdahale ettiğini, ancak yeterli bir sonuç alamadığını belirterek, “Telefonla bana, ‘Sorumlular tespit edildi ve haklarında işlem yapıldı’ denseydi, amaca ulaşılmış olacaktı. O olmadığı için yazı yazmak gerekti. Onun üzerine yazı yazdık” dedi. Olayın üzerinden iki ay geçtiği anımsatılan Üskül, “Bir sonuç alabildiniz mi” sorusuna karşılık, “Hayır henüz alamadık, bekliyoruz sonucu” diyerek, şöyle devam etti: “Bir tuhaflık var bu işte. Neden tespit edilemiyor bu kişiler, ben de anlayabilmiş değilim hâlâ. Kendi kendini koruyor mekanizma” yanıtını verdi. “Emniyeti mi kastediyorsunuz” sorunsuna ilişkin de şunları söyledi: “Evet, tabii ki” yanıtını verdi “Beyoğlu Emniyet Müdürü Yüksel’in ağır davranması söz konusu mu” sorusu üzerineyse, “Amirler etkili biçimde gitmiyorsa olayın üzerine, ben onların da sorumluluğunun gündeme getirilmesi gerektiği kaanatini taşıyorum” dedi.

Beyoğlu’nun sabıkalı karakolu

Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nun değiştirilip polise geniş yetkilerin verilmesinden sonra Beyoğlu Polis Karakolu’nun adı, işkence iddialarıyla gündeme geldi. İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü’ne atanan Tuğrul Pek’in müdürlüğü döneminde, 20 Temmuz 2007 tarihinde karakolda bir polisin silahından çıkan kurşunla öldürülen Nijeryalı Festus Okey, işkencenin simgesi haline geldi.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Derneği, Mazlum-Der ve Toplumsal Hukuk Araştırmaları Vakfı gibi kuruluşların raporlarında özel bir yer ayrılan Beyoğlu Polis Karakolu’nda, Okey’in ölümünden sonra azalan iddialar, yeni müdür Yusuf Yüksel’le birlikte yeniden artışa geçti.