Dünya
Deutsche Welle

Polemiğin taraflarına eleştiriler

Cumhurbaşkanı ile Doğan Grubu arasındaki polemiği DW’ye değerlendiren uzmanlar, "Erdoğan’a seçimlere müdahaleden uzak durması, Doğan Grubu’na da gazetecilerine doğru düzgün sahip çıkması" çağrısında bulundu.

19 Mayıs 2015 20:34


Türkiye’deki basın özgürlüğü tartışmaları, Mısır’ın devrik Cumhurbaşkanı Mursi’ye verilen idam kararının ardından yeniden alevlendi. Kayseri'de yaptığı toplu açılış töreninde Hürriyet Gazetesi’nin, Mısır’ın devrik Cumhurbaşkanı Mursi için verilen idam kararı için kullandığı "Yüzde 52 ile idam" manşetini eleştiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye’de bu haberi Doğan Grubu nasıl verdi? Yüzde 52 ile idam" diye anlatmıştı. Doğan Grubu’nun eleştirilerinin kendisini yıldıramayacağını belirten Erdoğan, "Doğan Grubu sen daha avucunu çok yalarsın" diye çıkışmıştı.

Doğan Grubu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tepkisi sert oldu. Grubun Hürriyet ve Posta gazetelerinin ön sayfalarında "Sayın Cumhurbaşkanına Sesleniyoruz" başlıklı bir mektup yayımlandı. Mektupta, Erdoğan’a "Yüzde 52 ile idam diyerek sizi kastettiğimizi ima ediyorsunuz. Yüzde 52 ya da yüzde bilmem kaç, hiç fark etmez. Seçilmiş bir cumhurbaşkanının idam edileceğini ima etmek şerefsizliktir" ibareleri kullanıldı. Mektupta, Cumhurbaşkanına "Bizden ne istiyorsunuz? Sürgün mü edeceksiniz bizi? Zorunlu ikamete mi mecbur edeceksiniz?" soruları yöneltildi. Mektubun devamında Erdoğan’ın "Hayatınızı korku ile geçiriyorsunuz" sözlerine "Eğer kastınız, Anayasa’nın güvencesi altında olan basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, eleştiri özgürlüğü gibi haklarımızı kullanmaktan korkmak ise bu özgürlükleri hiç korkmadan savunacağımızı bilmelisiniz" şeklinde yanıt verildi.

"Gerilimin tırmanması kaçınılmazdır"

7 Haziran’a sayılı günler kala Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Doğan Grubu’nu hedef alması, Doğan Grubu’nun Erdoğan’a mektupla yanıt vermesi ne anlama geliyor? Bu polemik Türkiye’yi nereye götürür ya da götürmez?

Türkiye’deki aktif 12 basın meslek örgütünün oluşturduğu G-9 Platformu’nun Sözcüsü ve ODTÜ’de iletişim bilimi dersleri veren Doğan Tılıç, Deutsche Welle’nin sorularını yanıtlarken, "Doğan Grubu’nun seslenişi beyhudedir" diyor ve seçim öncesi Türkiye’de anti-demokratik uygulamaların yükselişe geçtiğine dikkat çekiyor. Tılıç, "AKP iktidarının ikinci döneminden itibaren demokrasiye karşı sistemli bir saldırı olduğunun pek çok kanıtı var. Erdoğan, başbakanken de sürekli medyayı, gazetecileri hedef aldı. Ortada düzeltilecek bir taraf değil, çok taraf var. Erdoğan’ın, aktif ve fiili şekilde seçim kampanyası içinde olması demokratik teamüller açısından kabul edilemez. Erdoğan’ın seçime müdahale ettiği ortadadır. Gazete manşetlerine karşı çıkışının zaten kabul edilebilir bir yanı yok. Erdoğan, kendi izin verdiklerinin dışında farklı görüşlerin, düşüncelerin, cümlelerin yayımlanmasına tahammül edemiyor. Basın ve ifade özgürlüğünü sadece kendi özgürlüğü zannediyor" diyor.

Türkiye’de gazetecilere baskıdan söz edildiğinde siyasal iktidar ve medya patronları gibi iki temel kaynağa dikkat etmek gerektiğini belirten Doğan Tılıç, bugün Türkiye’de gazetecilerin sendikasızlaştırıldığını, emeklerinin sömürüldüğünü, kölelik düzenine itildiğini kaydediyor ve Doğan Grubu’nun sahibi Aydın Doğan’ın da sendikayı dışlayan ilk medya patronu olduğuna dikkat çekiyor. Gelinen noktadan AKP iktidarı kadar Aydın Doğan’ın da sorumlu olduğunu söyleyen Tılıç, "Biz gazeteciler olarak, meslek örgütleri olarak doğruları söylemek ve baskılara karşı çıkmak zorundayız. Biz, taraf tutamayız. Türkiye’de medya sahipliği 1980’de değiştiğinden beri medya patronlarının birincil dertleri habercilik değil kendi çıkarlarıdır ve bu yüzden iktidarlara mahkûm olmuşlardır. Bugün de bu durum yaşanmaktadır. Gerilimin tırmanması kaçınılmazdır" diyor.

Polemiğin taraflarına yapılan çağrı

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay da, Deutsche Welle’nin "Türkiye’de basın özgürlüğü siyaset-medya kavgasına mı kurban gidiyor" sorusunu yanıtlarken, "Türkiye’de Cumhurbaşkanı’na her şey serbest olduğuna göre bu kavga bitmeyecek. Ona serbest, gazetecilere sürekli yasak. Son yaşananlar da, yasaklar ülkesinden çıkan kavgalı sesler ve görüntülerdir" diyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Gazete manşetlerine bile ben karar veririm" gibi bir iddiası olduğunu ifade eden Abakay, "Elinde Kur’an-ı Kerim ile halka seslenen Cumhurbaşkanı’ndan artık gazetecilerin işine karışmamasını istiyoruz ama olmuyor. Bir tek cami minaresine çıkmadığı kaldı. Ama ona hatırlatmak zorundayız; gazete manşetlerine gazeteciler karar verir" yorumunu yapıyor.

Türkiye’de Doğan Grubu’nun da Erdoğan’ın ve AKP’nin baskılarına yeterince direnmemekle hata ettiğini söyleyen Abakay, "Son dönemde Hürriyet’ten tek tek yazarlar, muhabirler atıldı. Arkasında hep baskılar vardı. İşte şimdi çok kötü bir noktaya gelindi. Verilen tavizler işe yaramadı. Ne yazık ki Türkiye, üçüncü dünya ülkesi gibi, Cumhurbaşkanı’nın basın düşmanlığını televizyon seyreder gibi seyrediyor. Ve bu, tam da seçim öncesine denk geliyor. Erdoğan’a seçimlere müdahaleden uzak durması, Doğan Grubu’na da gazetecilerine doğru düzgün sahip çıkması çağrısında bulunuyoruz" diyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle