Gündem

'PKK'nın hedefindeki 3 yer'

'PKK, Şemdinli'yi bir başarı hikayesi olarak sunmaya çalışıyor. Şemdinli'de ağır kayıplar vermesine rağmen, bölgeden çekilmemesi de moral üstünlük sağlamasına yol açıyor'

20 Ağustos 2012 11:27

Abdülkadir Selvi

(Yeni Şafak, 20 Ağustos 2012)

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Hakkari'de saldırıya uğradı.

AK Parti Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar'ın kardeşi Cizre'de uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti.

Buna CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün kaçırılmasını da eklemek gerekiyor.

2 ay önce AK Parti milletvekillerinin kaçırılması talimatı verilmişti.

Bunları alt alta eklediğimiz zaman ortaya örgütün yeni stratejisi çıkıyor.

PKK siyaseti sindirmeyi, bölgede alan hakimiyeti sağlamayı ve psikolojik üstünlüğünü ilan etmeyi amaçlıyor.

Daha önce küçük gruplar halinde saldıran örgüt, 90'lı yılların konseptine döndü.

Cephe savaşı taktiği uyguluyor, kalabalık gruplarla saldırıyor.

Doğrudan siyaseti hedef alıyorlar.

Ama 90'lı yılların konseptinden farklılıklar da var.

Daha önce küçük gruplar halinde ve vur-kaç taktiği ile saldıran örgüt kalabalık gruplar halinde geliyor ve kaçmıyor.

PKK, Şemdinli'ye 200 kişi ile saldırdı. Ancak önceden alınan istihbarat ve güvenlik önlemleri sayesinde büyük kayıplar verdi.

Bu durumda savunma istenir, yargılanır, başarısızlığın hesabı sorulurdu.

1992'de Hakurk'ta ve 1996 Şemdinli'de cephe savaşına girip çok sayıda militanının ölümüne neden olan Osman Öcalan'ı idamla yargılamıştı. "Önderimizi kardeş katili olarak tarihe geçirmek istemiyoruz" diyerek Osman Öcalan'ın idamını ertelemişti.

Oysa şimdi daha fazla kayıplar vermesine rağmen kimseyi yargılamıyor. Tam aksine militanların, "geri çekilelim" taleplerine, "Geri dönen yargılanır" karşılığını veriyorlar.

Önceden saldırıp geri çekilirken, bu kez eylem yapıp içeride çoğalmaya çalışıyorlar.

Örgüt Hakkari-Şırnak hattında 750 militanı tutuyor.

Bir de işin İran yönü var.

Suriye politikası nedeniyle İran, Cemil Bayık üzerinden PKK ile ilişkilerini geliştirdi. Hakkari'nin öte yakasındaki Şehidan'da 500 ila 750 arasında militanın bulunduğu söyleniyor.

PKK, Şemdinli'yi bir başarı hikayesi olarak sunmaya çalışıyor. Şemdinli'de ağır kayıplar vermesine rağmen, bölgeden çekilmemesi de moral üstünlük sağlamasına yol açıyor.

Kandil'deki telsiz, "Roj"dan gelen yeni talimatlar da Şemdinli'yle bağlantılı.

Örgüt, alt birimlere, "Şemdinli benzeri eylemleri artırın" talimatı yağdırıyor.

En çok üzerinde durdukları yer Hakkari bölgesi. Öyle ki bu işi bakana saldırıya kadar tırmandırdılar. Şırnak üzerinde de, eylem baskısı var.

"Şırnak'ta hareket yok. Şırnak neden harekete geçmiyor" türünden telsiz kestirmeleri alınıyor.

Son talimat, "Şırnak'ta, Şemdinli tarzı eylem yapın"

Yani kalabalık gruplar halinde saldırın.

Onu ne zaman yapacaklar bilemem ama AK Parti milletvekilinin kardeşini öldürmek suretiyle bir adım attılar.

PKK'nın Şırnak konseptinde Beytüşşebap ve Uludere var.

Telsiz dinlemelerinde örgütün 3 merkez üzerinde yoğunlaştığı tespit edildi.

1-Şırnak.

2- Diyarbakır- Lice.

3-Siirt- Eruh.

PKK'nın 1984'teki ilk eylemini gerçekleştirdiği yer Eruh. Son dönemlerde Lice'den çok Eruh üzerinde durdukları gözleniyor.

2011 yılı 1 Eylül tarihinden 28 Aralık Uludere baskınına kadar geçen süreç, PKK ile mücadele tarihindeki en başarılı dönemlerden biriydi.

Girilemez denilen Kazan vadisine girildi. Sıfır zayiatla yapılan operasyonda Jandarma ve Polis Özel Harekat Timleri örgüte ağır kayıplar verdirdi. PKK'nın Hakkari'deki üssü olan Kavaklı kampı imha edildi. Örgüt psikolojik üstünlüğü ve alan hakimiyetini kaybetmişti. Ta ki, Uludere olayına kadar.

Uludere tam bir kırılma noktası oldu. Psikolojik üstünlük örgütün eline geçti, Şemdinli olayından sonra ise mücadele farklı bir konsepte taşındı.

Örgütün stratejisini biliyoruz, sorun, bizim ne yaptığımız.

Şu ana kadar, PKK'nın kalabalık gruplar halinde yapacağı saldırıya karşı özel eğitimli birliklerle önlem alındı.

Çok yanlış bir yöntem değil. En azından iyi eğitimli Özel Harekat Timleri ile yapılan savunma, örgüte ağır zayiatlar verdiriyor. Böylece saldırıları daha az kayıpla atlatıyoruz.

Ama bu nereye kadar devam edecek?

Örgütün bakana saldırıyı göze aldığı bir dönemde, her şey normalmiş gibi davranılması beni kaygılandırıyor.

Süratle yeni bir konsepte geçmeliyiz.

Ama bu yönde bir çaba gözükmüyor.

Tam tersine Şemdinli'ye atandığı için istifa eden general utancını yaşıyoruz.

O zaman biz gariban çocuklarını Şemdinli'ye nasıl göndereceğiz?