Hilal Kaplan
(Yeni Şafak, 26 Mart 2012)
PKK sorunu ile Kürt sorununun iç içe geçmiş iki mesele olduğu ve birbirlerinden ayrı düşünülemeyeceği üzerine çok yazıldı, söylendi. Bu tesbite kısmen katılmakla beraber çözüm noktasında ne kadar yardımcı olduğu noktasında emin değilim. Bence uygulanması gereken başlıktaki formülasyondur. Çünkü;
(a) Haklar, PKK'nın tekelinde değildir. Hükümetin bu hakları PKK'ya bağlı olarak düşünmesi, yıllardır hakkı devlet tarafından gasp edilen milyonlarca vatandaşının hukukunu 6.000 PKK'lıya feda ettiği anlamına gelir.
(b) PKK'nın da istediği söylenen hak ve özgürlükler tesis edilse bile PKK, bölge kendi hakimiyetine girmeden silahtan el çekmeyecektir. Adnan Kahveci'nin, 20 yıl önce Kürt raporunda belirttiği gibi "demokratikleşme ne kadar olursa olsun terör tam anlamıyla bitmez." Bu yüzden demokratik hakları, PKK ile eş zamanlı düşünmek sakıncalıdır.
Gelelim, önerdiğim formülasyonun anlamına:
1. Hükümet, Kürt meselesine eğilirken PKK'yı göz ardı ederse yer adlarının iadesi, seçmeli dil eğitimi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi –üstelik sadece Kürt olmayan- milyonların talep ettiği hakları beş bin PKK'lının iradesine bağlamanın haksızlığı belki biraz daha net görülür. Eğer bu hakların iadesi masada PKK'ya karşı "koz" olarak kullanılmak için bekletiliyorsa, hak ve hukukun tesis edilmemesinin bugüne kadar hep PKK'ya mevzi açtığını, ancak hükümet demokratik açılımı başlattığı için BDP tabanının PKK'ya kulak asmayıp "devrimci halk savaşı" çağrısına karşılık vermediğini unutmayalım.
2. PKK yokmuş gibi çözülecekse, hükümet BDP'yle de mi görüşmesin? Evet, görüşmesin. Hükümet, 'yeni strateji' metninde olduğu gibi BDP'den İmralı ve Kandil'le ipleri tamamen koparmasını; yani olmayacağı bir şeyi olmasını istiyor. Böyle bir bakış açısı sürdürüldüğü müddetçe BDP ile görüşmenin sürece ne gibi bir katkısı olabilir ki? Üstelik BDP ile görüşme, iade edilecek haklarla sanki PKK'ya taviz veriliyormuş gibi bir imaj yaratacağından milliyetçilerin menfi tepki üretmekte işini kolaylaştırmak olur. Hükümetin BDP'nin bakış açısını ve taleplerini görmek için görüşmeye ihtiyacı yok, söyleyip önerdikleri formüllere bakılsa kâfi.
3. "Kürt sorunu yokmuş gibi PKK sorununu çözmek" ne demektir? PKK ve Öcalan ile ülkenin demokratikleşmesi bağlamında bölgenin yönetim biçimi veya seçim barajı, vb. meselelerde değil; sadece silah bırakmanın seçenekleri ve PKK'lıların savaş sonrası durumu, toplumsal hayata nasıl kazandırılacakları üzerine müzakere etmektir.
Ancak bu formülasyonun işleyebilmesi için demokratikleşme sürecine dair temel bir ufku ve takvimi olan bir siyasî irade gerekiyor. Aksi takdirde süreç uzadıkça ve siyaseti zorladıkça zaten atılması gereken adımlar atılsa bile beklenen etkiyi uyandırmayacaktır.