Hürriyet yazarı Erdal Sağlam, Merkez Bankası'nın faiz politikasına ilişkin olarak, "Politikacıların faiz takıntısı hep vardır ama Merkez bankalarının görevi politikacının bu takıntısına rağmen, para politikasında rasyonel davranmaktır. Bu takıntı Merkez Bankası’nda da olursa rasyonel bir politika izleyemez ve fiyat istikrarını sağlama görevinde de başarısız olur" dedi. "Piyasalar Merkez’in faiz takıntısından yoruldu" diyen Sağlam, "Özetle; Merkez Bankası yönetimi güven veremiyor" ifadesini kullandı.
Erdal Sağlam'ın Hürriyet'te "Piyasalar Merkez’in faiz takıntısından yoruldu" başlığıyla yayımlanan (9 Mart 2017) yazısı şöyle:
Düşen kurlar, Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın Denizli’de yaptığı konuşmanın ardından, dün yeniden yükseldi. Sebep açık; piyasalar Merkez Bankası’nın “faiz takıntısı”nın hâlâ sürdüğünü gördü.
Politikacıların faiz takıntısı hep vardır ama Merkez bankalarının görevi politikacının bu takıntısına rağmen, para politikasında rasyonel davranmaktır. Bu takıntı Merkez Bankası’nda da olursa rasyonel bir politika izleyemez ve fiyat istikrarını sağlama görevinde de başarısız olur.
Dün sabah 3.67 TL seviyesine kadar düşen dolar kuru, Çetinkaya’nın konuşmasından sonra 3.74 liraya kadar çıktı. Çünkü piyasa oyuncuları Çetinkaya’nın konuşmasında enflasyondaki yükselişe duyarlı olmayan bir Merkez Bankası gördüler. Ayrıca “gerekirse ek sıkılaşma yaparız” türü geçiştirmelerle, Fed’in faiz artışı, enflasyonun yükselişi karşısında bile Merkez Bankası’nın yine gösterge faizi ve üst bantı artırmayacağı izlenimini edindiler.
Özetle; enflasyon yüzde 10’u geçmiş, en azından birkaç ay daha yükselmeye devam edecek, bunun yanında Fed faiz artırım ihtimali neredeyse yüzde 100’e ulaşmış ama belli ki Merkez Bankası 16 Mart’taki toplantısında yine faiz kararı almayacak. İşte bu durum piyasaların canını sıkıyor, yoruyor.
Dün Uğur Gürses bu sayfalarda çok güzel özetlemişti; Merkez Bankası resmi faizleri artırmamak için geç likidite penceresini yoğun kullandığı yetmiyormuş gibi, sınırlara gelen bu faizi de artırmamak için, gün içinde verdiği parayı aşırı kısmak gibi, artık piyasaları bozacak biçimde sıkılaştırma atraksiyonlarına başladı. Bunun adına “faiz takıntısı”veya “faiz kompleksi” denmez de ne denir?
Demek ki; piyasaların işleyişini bozmak pahasına, belki fonlama faizini sınır olan yüzde 11’e kadar çıkaracak yani fiili faizi daha da artıracak ama faiz oranlarında artırım yapmayacak. Başkan Çetinkaya’nın “gerekirse ek sıkılaştırma yaparız”söylemini piyasalar bu şekilde anladığı için tepki verdi.
Başkan politikacı gibi konuşursa
Altındaki iktisatçıların Merkez Bankası Başkanı’na faizleri artırmak gerektiğini söylediklerine eminim. Çünkü hâlâ yetenekli ve birikimli iktisatçıların o kurumda var olduğunu biliyorum.
Gerçekler ve yapılması gerekenler belli olmasına rağmen Çetinkaya’nın böyle davranmasının nedeni ise açık; en azından referandum gerçekleşene kadar faiz oranlarını resmi olarak artırmış gibi görünmeyecek.
Sadece faizdeki söyleminde değil, dünkü konuşmasının tümünde teknik görünümlü ama bir Merkez Bankası Başkanı’nın yapmayacağı kadar pembe tablo çizdiğini söylemeden de geçemeyeceğim. Eğer “önlemlerimiz tam istediğimiz sonucu verdi” diyorsanız, size o zaman “madem öyle niye önceden almadınız?”veya “yüzde 10’u geçen enflasyon istediğiniz sonuç mu?” diye soranlar haklı olmaz mı? Büyüme ikinci çeyrekte düzelecekmiş, ikinci yarıda enflasyon düşecekmiş, cari açık azalıyormuş, reel sektörün dış borcu aslında o kadar yüksek değilmiş gibi sözler, daha çok politikacıların söylemi gibiydi.
Başkan, “Yurt içi tasarrufların artırılması, üretimde verimlik ve katma değerin desteklenmesi, ithal girdi bağımlılığının azaltılması gibi konular büyük önem arz ediyor”diye gerçekleri de sıralamış. Acaba girişilen şirket kurtarma hareketiyle verimliğin artacağını mı, yoksa zorunlu bireysel emeklilik tutmamışken işsizlik fonunda birikeni bile alarak tasarrufların artacağını mı zannediyor. Kuşkusu varsa bu sözlerin ardından uyarı yapması gerekmez mi?
Özetle; Merkez Bankası yönetimi güven veremiyor...