Perihan Mağden*
Bu şahane zamanlarımızın, bir de Sedat Peker'i var.
Her karanlık dönemeçte karşımıza çıkıyor. Tak diye.
Ona 'Reis' deniliyor.
E, Tayyip Erdoğan'a da ''Reis'' denilmekte.
Hatta en son okuduk haberlerde. ''Reis'' filminde Tayyip Erdoğan'ın çocukluğunu canlandıracak küçük oyuncuyla, Emine Erdoğan'ın çocukluğunu canlandıracak küçük oyuncu bulunmuş sonunda.
Şükürler olsun!
9 Ekim'de memleketi Rize'de düzenlediği Teröre Lanet Mitinginde ''Hoşgeldin Reis!'' sloganları ve pankartlarıyla karşılandı Sedat Peker.
O ''mitinginde'' kan ve tehdit dolu bir konuşma yaptı.
Tayyip Erdoğan'ın da memleketi aynı: Rize.
''Oluk oluk hepsinin kanlarını akıtacağız. Nehirler dolusu kanları aktıkları zaman anlayacaklar,'' dedi.
10 Ekim'de Ankara Katliamı gerçekleşti.
Yani Küçük Reisin kan mitinginden tam bir gün sonra.
Bu sözlerin, hukuki olarak hesabının sorulmasını isteyen Tahir Elçi, suç duyurusunda bulundu.
Her zamanki gibi kalabalıklar içinde, yürekliliğinde yapayalnızdı.
''Reis'' dendiğinde büyüğünün mü, küçüğünün mü kast edildiğine dair ilk kafa karışıklığını, Ahmet Hakan'ın dövülmesinin akabinde yaşadık.
Saldırganlardan biri ifadesinde ''İşin içinde MİT var, Emniyet var; Reis var,'' dedi.
Herkes Sedat Peker'i anladı.
O da kendini anlayıp çok ilginç bir ifşaatla ne kadar masum olduğunu ispatladı.
Saldırganlar Ahmet Hakan'ın evini sora sora bulmuş.
Oysa Küçük Reis A. Hakan'ın evini biliyormuş!
Sedat Peker ''Arayıp geçmiş olsun dedim. Geçmiş olsun çiçeği yolladım,'' diyerek ne kadar centilmen ve yol yordam bilir biri olduğunu ispat etmesinin akabinde-
Resmen (sosyal) bombayı patlattı!
''15 gün evvel ben, evine sohbet etmek amacıyla misafirliğe gitmiştim.''
İstanbul'da (diyelim görüşmek zorunda kaldı) kafe mi yoktur, kahve mi yoktur, lokanta mı, lobi, nargileci mi yoktur da; Becerikli Ahmet H. Sedat Peker'i evinde ağırlamak zorunda kalmıştır?
Esrarengiz Ahmet H. nın ilginçlikleri bitmez, tükenmez.
Bu Reis'i evde ağırlama tuhaflığı da (ne konuştuklarına da tam bir açıklık getirmedi) Bilinmeyen Bilinilmezlikler arasındaki haklı yerini aldı.
Yeri gelmişken, Ergenekon'dan ilk alınanlardan olan Sedat Peker'in Ergenekon'dan ilk salınanlardan olduğu bilgisini de ilave edelim.
Üstelik Tuncay Özkan ve Levent Göktaş'la aynı zamanda salınırken, mahkeme diğer ikisine yurt dışına çıkış yasağı getirdiği halde, Sedat Peker'e yurt dışına çıkış yasağı verilmedi.
1 Ekim'de dövülen Ahmet Hakan çabuk toparlandı.
Köşesine olsun, CNN Türk'teki programına olsun çabucak dönüp mühim mühim yazılarını yazmaya, mühim mühim programlarını yapmaya başladı.
Hatta 14 Ekim'deki programında Tahir Elçi'yi ağırladı.
Tahir Elçi'nin başı Ahmet Hakan'ın programında söylediği sözlerin akabinde fena belaya girdi.
Diyarbakır'da gecenin ikisinde zırhlı araçlar, çevik kuvvet ekiplerince gözaltına alınıp Bakırköy Adliyesine ifade vermeye getirildiğinde, tarih 19 Ekim'di.
Oysa aynı sözleri Tahir Elçi de, başkaları da daha önce söylemişti.
Ancak CNN Türk ekranında Ahmet Hakan'ın programında söylemesinin ardından teşhir edildi. İşaretlendi.
Sedat Peker, Tahir Elçi'nin Ahmet Hakan'ın programında söylediklerini içine sindirememiş olmalı ki, Tahir Elçi hakkında suç duyurusunda bulundu.
Zaten Küçük Reis hapisten salıverildiğinden beri bir faal, bir faaldi.
Tutabilene Aşkolsun- du.
Dur durak bilmemekte: her gün gündemle alakalı bir icraat, bir beyanatla ortalığa dökülmekteydi.
Bu açıdan da adeta Büyük Reis! denilebilirdi.
Hatta 2 Rizeli Reisin gündem ablukası konusunda yarışır nitelikte olduğunu söylersek, abartmış olmazdık.
28 Kasım'da Tahir Elçi katledildi.
29 Kasım'da Sedat Peker ''Türklük Hakanı'' ilan edildi. Ataşehir'de.
Törene AKP'nin eski Kültür Bakanı Yalçın Topçu da katıldı.
Yalçın Topçu, Muhsin Yazıcıoğlu suikastinin ardından odasına dalıp henüz ölüm kesinleşmemişken basın toplantısı yapmakla meşhur olmuş bir şahsiyet.
Kısa süren kültür bakanlığının icraatlerinden biri de, Abdullah Çatlı'nın mezarına yaptığı ziyaret.
11 Kasım'da ''vefa'' nedeniyle Çatlı'nın mezarına gidip dua etmekle de meşhur oldu!
Muhsin Yazıcıoğlu'nun cesedini dahi bekleyememesindeki tezcanlılığının akabinde DE.
İşte üçüncü ün oku atışını da, Ataşehir'de yapılan Dünya Türklüğü Hakanı törenine katılarak yaptı Yalçın Topçu:
Sedat Peker'in kağan kıyafeti de giydiği törende, bazı AKP millevekilleriyle birlikte en ön sırada bulunarak.
Sedat Peker'in son gündem korsanlığı kendi sitesinde yayınladığı kompozisyon ödevi / snuff filmi senaryosu nedeniyle gerçekleşti.
Barış İçin Akademisyenler Girişimi'nin Büyük Reisin hakaretlerine, tehditlerine, saydırmalarına vesile olan imza metnine karşı, e o da bi şey-ler yapmalıydı.
Vatan- millet aşkıyla kabaran hislerini, kaleminden damlatması şarttı.
Peker'in: ''Tekrardan söylüyorum, OLUK OLUK KANLARINIZI AKITACAĞIZ VE AKAN KANLARINIZLA DUŞ ALACAĞIZ!!!'' sözlerinin Ankara Katliamından bir gün önce yaptığı Rize Mitingindeki sözlerinden büyük bir farkı yok.
''Nehirler dolusu'' aforizmasının yerini ''duş alacağız'' aforizması almış!! (Onun 3 ünlemine karşılık 2 ünlem.)
Bir de ''BİR UMUTTUR YAŞAMAK!!'' lafıyla bitiriyor ki- şizoidçe telakki edilebilir.
Ancak daha az tehlike içerdiği anlamına gelmiyor.
Son derece korkutucu, ürkütücü, rahatsız edici.
Orducu ve polisçi, iyi aile muhallebisi Beyaz'ın terör propagandasından ifade verdiği günlere geldik çattık!
Ekranlara çıkıp ter ve telaş içinde ''Ne diyeyim şimdi; bilemedim'' tarzı nedamet şovu dahi, yeterli telakki edilmedi.
Hangi Reis daha iyi, daha tekin, hangisi daha tehlikeli; artık fark etmiyor.
Büyük Reisin esip üfürmelerini, hakaretler yağdırmalarını, Küçük Reis kritik zamanlardaki ölüm tehditleriyle tamamlıyor.
Yuvarlanıp gidiyoruz da-
Nereye olduğunu söylemeye, dilim varmıyor.
Bu yazı Nokta Dergisi'nde yayımlanmıştır.