Gündem

Perihan Mağden: Eniştesinin gözüne asit sıktığı Yaman, ana babalar arası hırs ve başarı yarışlarının da kurbanı

"Bari ikinci gözü kurtulsun, onunla görsün"

09 Kasım 2015 11:53

Yaman’ın Gözleri*


Seçimden bir önceki gün, medya sitelerinden birinde Yaman’la ilgili bir haber gördüm.

Yaman; ailecek gittikleri lokantanın oyun odasında arkadaşlarıyla oynayıp zıplarken, Eniştesi tarafından yüzüne sülfürik asit sıkılan, üç buçuk yaşındaki kuzu hani.

O gün tedavi gördüğü odadan ilk kez çıkartıp, hastanenin kantinine götürmüşler Yaman’ı.

Yüzünün yarıdan fazlası zaten bandajla kaplı : Vahim bir yanık tedavisi görmekte.

Ama asıl korkunç mesele, Yaman’ın gözleri.

Hüngür hüngür ağladığı için ”Korkma Yaman, annenin kucağındasın”, diyor yanlarındakilerden birisi.

Teskin edemiyorlar Yaman’ı. Apar topar odalarına dönmek zorunda kalıyorlar.

İşte bu laf beni mahvetti! ”Korkma Yaman, annenin kucağındasın.”

Yaman’ın gözleri bantla kaplı. Yaman kapkaranlık bir kuyunun dibine atıldı.

Yaman göremediğinden; onu teselli etmek, sakinleştirebilmek için kimin kucağında olduğunu söylemeleri gerekiyor.

Çünkü şimdi Yaman göremiyor.

Annesini göremiyor, etrafı göremiyor, dünyayı göremiyor.

O gün; daha önce iki gözüyle gören, koşup oynayan, annesinin kucağına tırmanan Yaman’ın içine düştüğü karanlıktan ne kadar korktuğunu düşünerek, resmen hastalandım.

Ertesi gün seçim vardı.

Zaten ümidim yoktu, daha da karararak, tüm gün içime kapaklandım.

Bir yandan dua ettim: ”Ne olur kurtulsun, Allahım ne olur gözleri kurtulsun, kurtulsun!” diye.

Bir yandan sürekli ağlamanın eşiğinde-

Kızımın üç buçuk yaşındaki hali geldi, kucağıma kondu.

Bi gün plajdaki iki kız onunla oynamıyorlar diye koşarak yanıma gelişi.

Kucağıma tırmanıp başını göğsüme dayayışı.

Sıcacık, bebek gözyaşlarının tenimi ıslatması.

O gün kızımın gözyaşları, tenimden kalbime indi.

Hala hatırladıkça, içim ürperir; kızımın üzüntüsü karşısındaki mutlak çaresizliğimi.

Kendimi Yaman’ın annesinin yerine koydum.

Üç buçuk yaşındaki oğlunun görürken görmez oluşu-

Kuzunun duyduğu o dehşet verici korku!

Yaman doğduğunda kör değildi ki.

Nasıl açıklanır üç buçuk yaşında bir bebeğe birden göremeyişi.

Nasıl teselli edilir; nasıl avutulur?

Gözyaşlarını dindirebilmek için Yaman’ın annesi nasıl da uğraşıyordur!

O gün yatak döşek hasta yattım ruhen.

Seçimler oldu önce. Seçim sonuçlarını öğrendik.

Sonra yine medya sitelerinden birinde ”Yaman’dan kötü haber” diye, Yaman’ın gözlerinden birinin kurtarılamadığını öğrendim.

İkinci gözünü kurtarmalarından başka temennim, duam yok şimdi.

Yaman karanlıkta kalmasın!

Üç buçuk yaşında haliyle Yaman karanlıkta kalmasın!

Nasıl alışabilir ki görmemeye?

Yaman kör olmasın. Gözünün biri kurtarılsın.

”Bari yüzünün alt tarafına sıksaydı tüpü. Bari gözlerini hedeflemeseydi!” oluyor insan Enişteyle ilgili.

Eniştenin yaptıklarının iler tutar tarafı varmış gibi; böyle sayıklıyor.

Enişte biliyorsunuz, ”hareketinin nedeni” olarak ailenin tüm ilgisinin Yaman’ın üstünde olmasını ”açıkladı”!

Onu zor duruma düşürecekmiş! Gülünç hale getirecekmiş!

Üç buçuk yaşındaki bir bebeğe, tüm ilgiyi üstüne çekmeme dersi vermek üzere, Develi’deki aile yemeğini düzenlemekten, bir tübe sülfürik asit doldurmaya-

Hoş, boyacıların bıraktığı, üstünde BOYA! yazan bir tüp olduğu için aldığını iddia etti.

İnanılmaz zırvalık ve izansızlıkta bir intikam planı, haset hikayesi.

Annesi babası ayrılan çocuklar daha çok ilgi görmeye başlarlar. Doğal olarak.

Boyunları bükük hissetmesinler diye kendilerini.

Hem bazı çocukların kendine has bir ışıltısı, enerjisi vardır. O çocuklar daha çok ilgi çekerler hep.

Bazı bebekler daha hareketlidir. Daha zekidir, sosyaldir, albenilidir.

Nasıl bazı insanlar bir salona girince başlar onlara dönerse, çekici insan diye bir hakikat varsa, bazı çocuklar da öyle.

Bir oda dolusu çocuk içinde insanın gidip o çocuğu kucaklayası gelir.

Onu izlersin, onunla ilgilenirsin. Mıknatıs gibi ilgiyi çekiverirler.

Bir piyangodur bu!

Çekici, canlı, albenili çocuk piyangosunu kazanan anne baba şanslıdır. Mutludur, kıvançlıdır.

Kısmettir yani. Bir nevi. Genetik havuzdan öyle bir karışım çıkma halidir.

Asıl acayip olan, Seçkin Tiplerin kendilerini/ başarılarını / profillerini çocuklarıyla DA tanımlama gayreti.

Hayatın her alanındaki rekabetçiliklerini ana babalıkta DA öttürme gayretleri.

Kendi çocuklarından daha çok ilgi gören, esasında kendilerinin de daha çok beğendiği başkasının çocuğunu kıskanma halleri.

Yakın arkadaşım, oğlu hasbel kader okulun satranç takımına girdiği için, Beyaz Türk Anneleriyle geçirmek zorunda kaldığı kahır dolu saatleri anlattı geçenlerde.

Nasıl ama nasıl da hırs doluymuşlar!

Vıdı da vıdı; hırsları ve gıcıklıklarıyla boğuyorlarmış ortamı.

E, çocuklarını MIT’e , Princeton’a, Brown’a filan yollamaları şart ya-

Herhalde, satrancın matematik zekasını (konserve açacağı gibi) açacağına dair (kıroca) bi kanaat geliştirdiler aralarında.

Yani çocuklar arası at yarışları da, fulll sürat devam etmekte Seçmece Tipler arasında.

Hırsını, yalnızca kendi kabında tutamayıp, çocuğunu bir devamın addederek; yavrunun hayatına taşırmaca!

Yaman, ana babalar arası hırs ve başarı yarışlarının DA küçücük bir kurbanı.

Pazarlama ”müdürü” Enişte, ipi Yaman’ın annesiyle babasının arkasında göğüslemeyi, kendine yediremedi herhalde.

Nasıl bi manyağa bağlamış rekabetçi kafa! Nasıl bi hırstan gözü karartmaca!

Şirazesinden çıkmış duygular söz konusu pek tabii ki Enişte cephesinde.

Ama ”benim çocuğum seninkinden uzağa işer” rekabetçiliğinin, miniler liginde cereyan eden ”senin çocuğunu benimkinden çok beğeniyorlar/ seviyorlar esasında” hırsına/ delirmesine evrilmesiyle- Yaman’ın yüzünün yarısında derin yanıklar, gözünün birini kaybetti Enişte sayesinde.

Bari ikinci gözü kurtulsun, onunla görsün.

Ne olur, ne olur, ne olur; o gözü kurtulsun.

Tamam, çok kötü bir ülke, çok karanlık vaziyet; ama yine de görsün.

Anneciğini görsün. Bu kadar korkmasın, ağlamasın en azından.

Yaman’ın gözyaşlarına dayanamıyorum. Aklımın, ruhumun bir köşesinde hep o var.

Tarifsiz kötülüklerimizin, bastırılamaz hasetimizin, bitmeyen sahtekarlığımızın, yalancılığımızın ağırlığı, Yaman’ı düşündükçe büsbütün çöküyor üstüme.

Nasıl hain topraklar; nasıl sinsi, plancı ve kontrolden çıkmış bir Enişte.

Seçim sonuçları da, Yaman’ın tek gözünün görmez olması da öyle böyle üzücü, moral bozucu, iç karartıcı değil.

İkisi bir haftadır habire düğümleniyor kafamda.

Bazı dualarımız da tutsun artık!

Çok üzgünüm Yaman.

Senin başına gelenler için, ve her şey için kuzucan.

Çok çok çok üzgünüm.

Ne olur gül, oyna ve görmeye başla yeniden.

Eniştene rağmen. Başına gelen havsala almaz olaya rağmen.

Yaman görmeye başlasın.

Bir güzel işaret telakki edicem.