Ekonomi

Perde arkasında neler oluyor?

IMF ile teknik mutabakat sağlandığı açıklanmışken görüşmelere ara verilmesi iş ve ekonomi dünyasını şaşırttı.

29 Ocak 2009 02:00

IMF ile görüşmelerde teknik olarak mutabakat sağlandığı açıklanmışken görüşmelere ara verilmesi hem iş dünyasını hem de ekonomi bürokratlarını şaşırttı.

Üstelik de Başbakan'ın yaptığı "IMF her geçen gün yeni yeni bazı maddeler önümüze getiriyor" açıklaması şaşkınlığı iyice artırdı. 

Davos'ta gece yarısı zirvesi

Erdoğan: IMF’yle olumsuz bir şey yok

IMF’nin yıllardır kabul etmediği bütçedeki faiz dışı fazla (FDF) oranının düşürülmesi talebini bu sefer kabul ettiğini belirten uzmanlar, AKP hükümetinin 2009 bütçesini hazırlarken FDF oranını yüzde 3 olarak açıklamasına rağmen, IMF heyetinin son gelişinde ekonomi bürokratlarınca önerilen ‘FDF hedefinin yüzde 3'ten aşağı çekilmesi’ talebini bile kabul ettiğine dikkat çekiyor. Daha önceki IMF heyetlerinin kesinlikle belirlenen FDF hedefinin düşürülmesine izin vermediği, bu konuda tavizsiz davrandığı düşünüldüğünde, bürokratlar, IMF’nin hükümete karşı oldukça esnek davrandığı görüşünde birleşiyor. Üstüne üstlük 2001 krizinden sonra FDF oranının uzun yıllar yüzde 6.5 gibi çok yüksek bir oran olarak korunduğu ve IMF’nin bunun yarım puan altına inilmesine bile çok zor razı olduğu düşünüldüğünde, Başbakan’ın IMF’yi esneklikten uzak gösteren ve "IMF her geçen gün yeni yeni bazı maddeler önümüze getiriyor” diyen açıklamaları iyice kafa karıştırıyor.

Erdal Sağlam’ın Referans (29.1,2009) gazetesindeki analizi, konuyla ilgili kafa karıştıran birçok soruya ışık tutuyor.

İşte söz konusu yazı:

Tavizi IMF verdi, Başbakan yine de imzayı atmadı

Teknik olarak mutabakata ulaşırken, IMF ile görüşmelere 10 gün ara verilmesine şaşıran ekonomi bürokratların şaşkınlığı, dün Başbakan'ın yaptığı "IMF her geçen gün yeni yeni bazı maddeler önümüze getiriyor" açıklamasıyla iyice arttı.

Çünkü bürokratlar IMF'nin, Başbakan'ın söylediğinin aksine, çok toleranslı davrandığını ve esnek tutumunu bizzat görmüşler ve heyetin bu tutumu onları sevindirmişti. İşte bu tavır nedeniyle teknik olarak bir sorun olmadığını, IMF'nin makul olduğunu söyleyip durdular.

Öğrendiğimiz kadarıyla IMF, mali disiplinin göstergesi olarak kabul edilen bütçe faiz dışı fazlasının milli gelire oranının (FDF) düşürülmesini bile kabul etti. AKP Hükümeti, 2009 bütçesini hazırlarken, FDF oranının yüzde 3 olarak aldı. Bu oran IMF tarafından da kabul edildi ve kriz nedeniyle revize edilen bütçe büyüklüklerine ulaşmak için, son gün TBMM'de buna göre belli kısıntılar yapıldı.

Şimdi öğreniyoruz ki; IMF bu son gelişinde ekonomi bürokratları tarafından getirilen "FDF hedefinin yüzde 3'ten aşağı çekilmesi" talebini kabul etmiş. Yani mali disiplin için temel gösterge olan FDF hedefinin düşürülmesini bile kabul etmek, IMF'nin hükümete karşı çok esnek davrandığının en önemli kanıtı. Hem de ekonomi bürokratlarının hiç beklemediği oranda bir düşüşü kabul etmişler.

Daha önceki IMF heyetleri kesinlikle belirlenen FDF hedefinin düşürülmesine izin vermez, bu konuda taviz vermezlerdi. Üstüne üstlük 2001 krizinden sonra FDF oranı uzun yıllar yüzde 6.5 gibi çok yüksek bir oran olarak korunmuş, bunun yarım puan altına inilmesine bile çok zor razı olmuşlardı.

Erdoğan ne demek istedi

Başbakan Erdoğan, dün Davos'a giderken, önceki günkü "IMF ile aşılamayan hassasiyetler" sözünü açmasını isteyen gazetecilere şunları söyledi: "IMF ile olan görüşmelerde her geçen gün yeni yeni bazı maddeler önümüze gelirse o maddeler bizde hassasiyet oluşturur. Çünkü bir yola çıkarken bu anlaşmanın içeriğinde neler varsa bunlar bellidir. Ve geçen mayıstan bu yana sürekli olarak bazı değişiklikler önümüze gelirse ve bunları biz bir kısmını cevaplamışken hala bunların değiştirilerek tekrar önümüze gelmesi, bu noktada bizim tabii ki olaylara daha hassas bakmamızı gerektirir. Bizim her zaman söylediğimiz şudur, bir defa IMF bizim de ortağı olduğumuz bir kuruluştur, ikincisi de kriz dönemlerinde bu krizlerin aşılmasına yönelik destek vermesi gereken, projeler üretmesi gereken kuruluştur. Ama bundan çıkar da çok daha farklı yaklaşımlar ortaya koyarsa Türkiye'yi dünyadaki çok farklı ülkelerle aynı düzeyde ele almaya kalkarsa Türkiye'yi kendi şartları içerisinde değerlendirmezse o zaman bizim hassasiyetimiz artar. Olay budur."

Erdoğan'ın "her gün önümüze yeni bir şeyler getiriyorlar" demesinin ardında, revize edilen rakamlar olduğunu sanıyoruz. Öğrendiğimiz kadarıyla, IMF heyeti Ankara'ya gelip detaylı incelediğinde, sadece 2009 bütçesinde krize göre revizyon yapmanın yetmeyeceğini çünkü 2008 bütçesinin çok büyük ölçüde bozulduğunu gördü. 2009 için baz olacak rakamlarda da önemli bozulmalar saptandı.

Bu bozulmaların daha çok KİT açıklarından, belediye harcamalarından, fonlardan bütçeye alınan paralardan kaynaklandığı yani toplam kamu dengesinin beklenenden çok daha büyük ölçüde bozulduğu ortaya çıktı. İşte bu nedenle yeni bir baz üzerine 2009'daki değişen büyüme hedefi ve buna bağlı değişecek rakamlar da eklendi ve yeniden dengeler hesap edildi. Bu aşamada temel hedef olan FDF hedefinin yüzde 3 yerine çok daha düşük bir oran olarak alınması IMF'ye kabul ettirildi ama buna rağmen ek kısıntı gereği ortaya çıktı.

Büyüme nedeniyle gelirler çok azalacağı için, ek kısıntılara gidilmesi şarttı. Bu rakamın 4-5 milyar TL'lik bir rakam olduğunu duyuyoruz. Yani bu kadar daha kısıntı gerekiyor. Bu rakam bürokratlar tarafından da makul görüldü ama Başbakan buna onay vermedi.

Başbakan'ın inisiyatifi

İşte Başbakan'ın "ek istek" dediği, ancak bu olabilir. Ancak Başbakan'ın kabul etmek istemediği unsur ise bunun yeni bir istek değil, "bozulmanın faturası" olduğu. IMF toleranslı davranıp, hükümete karşı esnek tutumunu zaten FDF hedefini düşürerek göstermiş ama demek ki Başbakan'a bu yetmiyor, üstüne üstlük bunu ek istek olarak görüyor.

Başbakan'a geçen mayıstan bu yana çok şeyin değiştiğini, hem hükümetinin harcamaları çok artırdığını, hem de kriz nedeniyle tüm hedeflerin değiştiğini anlatmak gerekiyor. Yüzde 4 yerine büyümeyi yüzde 1 olarak revize ederseniz, milli gelire oranla belirlenen FDF hedefini tutturmak için gereken rakam da değişir. FDF hedefinin düşürülmesine rağmen, ek kısıntı istenmesinin başka bir nedeni olamaz. Çünkü burada asıl hedef FDF'dir.

Bu gerçeği Başbakan'ın bilmemesi mümkün değil. Zaten bürokratlar da bu nedenle şaşırıyor. Bu hedefin düşürülmesi, Başbakan'ın söylediğinin aksine "Türkiye'ye diğer ülkeler gibi muamele edilmediği"nin de bence açık bir göstergesi.

Bürokratlar FDF hedefinin daha düşük olmasının IMF'ye kabul ettirilmesinin zaten büyük bir pazarlık başarısı olduğunu, bunun artık çok fazla zorlanmasının gereği olmadığı görüşündeler.

İşte bu nedenle Başbakan'ın hem IMF ile görüşmelere hala 10 gün ara verildi demesine de, "Her gün yeni bir şeyler istiyorlar" demesine de çok şaşırmış durumdalar. Bürokratlar bunu açık açık söylemiyor ama artık gün geçtikçe, "Başbakan'ın bu anlaşmayı yapmaya pek niyeti olmadığını, zorunlu kalmadığı sürece bu anlaşmayı ileriye öteme niyetinde olduğunu" kendi aralarında daha çok konuşmaya başladılar.

Tabi ki bununla birlikte IMF'in, bu kadar esnek tutumuna rağmen anlaşma olmaması üzerine, ters bir tutuma girmesinden yani "bizim sıkışıp da istediğimiz zamanda bu kez IMF'in ayak sürümesi ihtimali"nden çok korkuyorlar.

Yerel seçim hassasiyeti

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın IMF ile sürdürülen görüşmelere ilişkin krizin ilk izlerinin Türkiye'de yaşanmaya başladığı ekim ayından bu yana yaptığı çelişkili açıklamalar yerel seçim öncesi oyalama taktiği olarak değerlendiriliyor.

26.10.2008
Ümüğümüzü sıktırmayız
Menfaatlerimiz yerine getirilirse, anlaşmaları yaparız ama yok böyle bir fırsatı bulduk, hemen dayatalım, ümüğünü sıkalım derlerse, kusura bakmayın.

28.10.2008
Oturur, konuşur karar veririz
Karşılıklı menfaat esasına dayalı olarak otururuz, konuşuruz, ondan sonra kararımızı veririz. Biz IMF düşmanı bir iktidar değiliz ama IMF de bize bu noktada anlayışla yaklaşmazsa o zaman biz yolumuza devam etmek durumunda kalırız.

16.11.2008
Çözüme çok yaklaştık
G-20 toplantısında bütün hedef karşılıklı olarak dayanışma içinde bir çözüm yolunu bulmaktı, yani çözüme en çok yaklaştığımız noktadayız diyebilirim.

20.11.2008
Hassasiyetlerimiz var
Kredi miktarı konusu henüz yeri yerine oturmuş değil. Önerdiğimiz teklifler var. Anlaşma içeriği ile ilgili hassasiyetlerimiz var. Onların dikkate alınmasını istiyoruz.

27.11.2008
İlkelerde henüz anlaşmadık
Henüz IMF ile görüşme safhasındayız. Daha ilkelerde henüz anlaşılmış değil. Para konusu işin en kolay yanı.

04.12.2008
Her akşam bilgi alıyorum
Onların talepleri üzerinde şu anda arkadaşlarım çalışmalar yapıyor. Her akşam ben de hazineden sorumlu bakanımla görüşmeler yapıyorum. Bir an önce netice almayı düşünüyoruz.

27.01.2009
Bazı hassasiyetlerimiz sürüyor
IMF ile yürütülen görüşmelerde, Türkiye'nin üzerinde durduğu hassasiyetlerin, bazıları aşıldığı, bazıları ise devam ediyor. 10 günlük bir ara verdiler çalışmalara. Davos'ta çalışmalar yapılacak.

28.01.2009
Her gün önümüze yeni madde geliyor
Geçen mayıstan bu yana sürekli olarak bazı değişiklikler önümüze gelirse ve bunları biz bir kısmını cevaplamışken hala bunların değiştirilerek tekrar önümüze gelmesi bizim olaylara daha hassas bakmamızı gerektirir.