Dünya

PEN: Başkanlık referandumu süreci Türkiye’yi yıkıma götürüyor

"Türkiye’de insanlar barış ve demokrasi talep ettikleri için cezalandırılıyorlar"

27 Ocak 2017 12:15

Uluslararası yazarlar birliği PEN'in başkanı Eugene Schoulgin, "başkanlık referandumu sürecinin Türkiye’yi yıkıma götürdüğünü" iddia etti. Schoulgin, bunun ülkede bitmek tükenmek bilmeyen bir şiddet ortamına yol açabileceğini öne sürerek, şunları söyledi:

“Batı’da bulunanlar bu olağanüstü halin her tür muhalefeti ezme uğruna sürdürüldüğünü düşünüyorlar. Benim ve PEN’in görüşü şu yönde: Türkiye’de insanlar barış ve demokrasi talep ettikleri için acı çekiyor, cezalandırılıyorlar. Türk Ceza Kanunu’nda şöyle bir madde var: Dini, etnik ve siyasi gruplar arasında nefrete yol açacak ifadeleri kullanmak suçtur ve cezaya tabii tutulur. Ama benim gördüğüm kadarıyla sizin cumhurbaşkanınız kadar insanlar arasında nefreti kışkırtan başka bir kişi yok.”

Cumhuriyet'ten Ezgi Atabilen'in sorularını yanıtlayan (27 Ocak 2017) Scholgin'in açıklamaları şöyle: 

- Neden Türkiye’desiniz ve neden bugün Silivri Kapalı Cezaevi’nin önüne tutuklu gazeteci ve yazarlara desteğe geldiniz?

Türkiye’ye bu ziyareti Uluslararası PEN örgütünün 100 yıla yakın tarihindeki en büyük heyet gerçekleştirdi. Biz dünyanın en eski sivil toplum kuruluşuyuz. Tüm dünyada 120’yi aşkın merkezimiz bulunuyor. Türkiye’ye geldik, çünkü özellikle son iki yılda ifade özgürlüğü konusunda Türkiye son derece kötü bir hal aldı. 15 Temmuz darbe girişimi ertesinde bu konuda epey endişelenmeye başladık. Yazarların, akademisyenlerin, gazetecilerin ve sanatçıların burada maruz kaldıkları muamele karşısında çok kaygılıyız. Silivri’ye şu anda tutuklu 151 yazarla dayanıştığımızı göstermek için geldik. Burada 151 yazarı birden savunuyoruz. Çünkü tek tek bütün yazarları geniş bir araştırmaya tabi tuttuk. Tutuklu hiçbir yazarın terörle yada terörist faaliyetle alakaları olmadığı, yalnızca barışçıl yollarla ifade özgürlüğü haklarını kullandıkları sonucuna vardık.

- Türkiye’yi ziyaretinizde ne gibi görüşmeler yapıyorsunuz?

Siyasetçiler ve aydınlarla görüşüyoruz. Bütün bu yaşananların arka planını görme çabamız var. Bu nedenle buradayız. Ülkelerimize döndüğümüz zaman kendi hükümetlerimize de buradaki izlenimlerimizi aktarmayı planlıyoruz. Örneğin ben Norveçliyim. Norveç Dışişleri Bakanlığı’yla temaslarım bulunuyor.

- Barış savunucusu yazar, gazeteci ve aydınlarını tutuklayan Türkiye, PEN gündemindeki ülkeler arasında kaçıncı sırayı alır?

Türkiye bizim özel hedefimiz konumunda değil. Dünya çapında 1000 civarında farklı vakayı da ele almaktayız. Ben mesela 25’i aşkın ülkede farklı yazarları cezaevlerinde ziyaret ettim. Yakın tarihte Güney Kore’de de yazarlar cezaevindeydi, oraya da alaka gösterdik. Ama Türkiye günümüzde Çin’le birlikte en çok aydını cezaevinde tutan ülke olduğu için bizim en önemli kaygı alanlarımızın başında geliyor.

- Siz Türkiye’ye 90’lı yıllarda da gelmiş, araştırmalar yapmışsınız. O dönem gözlemlediğiniz Türkiye ile bugün gördüğünüz manzarayı nasıl karşılaştırırsınız?

1990’larda da Türkiye’yi odak ülke seçmiştik. O dönemde cezaevi ziyaretleri mümkündü. Doğu’da, İstanbul ve Ankara’da farklı cezaevlerini ziyaret ettim. İstanbul’daki cezaevleriyle doğu bölgelerindekilerin koşulları çok farklı. 1990’larda Türkiye’de hastaneleri de ziyaret ettim. Daha önce cezaevlerinde işkence görmüş kişilerin tedavi edildiği hastanelerdi bunlar. 20. yüzyılın başlarındaysa Türkiye’deki durum epey iyileşme gösterdi. Polis işkence yöntemleri kullanmayı durdurdu. Ancak şu an Türkiye’deki cezaevlerinde işkence uygulamalarının tekrar başladığını görüyoruz. Polislerin uyguladıkları yöntemler giderek daha şiddetleniyor. Bu artışı Türkiye’deki 10 yıl önceki duruma bakarak gözlemliyoruz.

- Şimdi sözünü ettiğimiz tüm bu zemine binaen Türkiye hızla başkanlık referandumuna götürülüyor. PEN’e göre referandum sürecinde Türkiye’yi neler bekliyor?

Benim kişisel fikrim iç savaş olmayacağı yönünde. Ama bu süreç bitmek tükenmek bilmeyen bir şiddet ortamına yol açabilir. PEN’i özellikle endişelendiren de Türkiye’nin bu sürecin ardından çok büyük bir kaosa sürüklenebilecek olması. Bu şekilde ülkeyi yok ediyor, yıkıma götürüyorlar. Çünkü Türkiye’de toplumun bölünmesi ülkeyi istikrarsızlığa sürükler. Yurtdışı için Türkiye’yi güvenilmez bir ülke yapar. Bu da büyük ekonomik sonuçlar doğurur. Türkiye şu anda ekonomik açıdan güçlü konumda değil, kendi ekonomisini kurtaramaz. Uluslararası şirketler Türkiye’yi istikrarsız durum dolayısıyla es geçecektir. Bu da ülkenin kendi refahını baltalaması anlamına gelir. O nedenle durumu çok tehlikeli görüyoruz.

- 12 kişilik Uluslararası PEN Yönetim Kurulu’na Türkiye’den Burhan Sönmez de katıldı. Türkiye’yle ilgili planlarınız neler?

Uluslararası alanda Türkiye’deki mevcut duruma ilişkin yapabileceğimiz tek şey kendi ulusal hükümetlerimiz üzerindeki baskıyı artırmak. Ayrıca dünyada pek çok uluslararası kurum var. Örneğin Cenevre’de İnsan Hakları Konseyi var ve önümüzdeki bahar Türkiye’ye yönelik bir etkinlik düzenliyor olacak.