Ekonomi

Patent ve marka başvurusu arttı ANKARA (A.A)

25 Ağustos 2011 18:34

-Patent ve marka başvurusu arttı ANKARA (A.A) - 25.08.2011 - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'nin son yıllarda marka ve endüstriyel tasarım başvurularında Avrupa'nın en çok başvuru yapılan ilk üç ülkesi arasına girdiğini belirterek, "Bu yılın ilk 6 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre, patent ve faydalı model başvuru sayısı yüzde 23 artışla 6 bin 616'ya, marka başvuru sayısı yüzde 28 artışla 54 bin 514'e ve endüstriyel tasarım sayısı yüzde 22 artışla 19 bin 794'e yükselmiştir" dedi.  Bakan Ergün, 2010 yılı marka, patent, coğrafi işaretler ve endüstriyel tasarım başvurularına ilişkin bilgi vermek üzere basın toplantısı düzenledi.  Türkiye'nin ekonomideki başarısını vurgulamak için bütçe, büyüme oranı ve istihdam rakamlarına işaret eden Ergün, Türkiye'nin yoluna emin adımlarla ilerlerken, aynı zamanda kendini geliştirmeye de devam edeceğini kaydetti.  Sınai mülkiyet haklarının da küresel ekonomik rekabetteki önemine dikkati çeken Ergün tüm gelişmiş ekonomilerde, sınai mülkiyet haklarının çok önemli fonksiyonlar icra ettiğini söyledi.  Türkiye'nin son 9 yılda her alanda yakaladığı ivmenin sınai mülkiyet haklarına bakılarak takip edilebileceğini dile getiren Ergün, şunları kaydetti:  "Türkiye, son yıllarda marka ve endüstriyel tasarım başvurularında Avrupa'nın en çok başvuru yapılan ilk üç ülkesi arasına girmiştir. 2010 yılında, patent ve faydalı model başvuru sayıları tarihimizde ilk defa 11 bini geçmiştir. Burada önemli bir hususun altını çizmek istiyorum. Başvuru sayılarındaki artış, sadece geride kalan zamanda önemli işler yaptığımızı göstermiyor. Sınai mülkiyet hakları, bir meyve olduğu kadar, aynı zamanda geleceğe atılan tohumlar gibidir.  2011 yılının ilk yarısına ilişkin verilere baktığımızda da sınai mülkiyet başvuruları açısından yine oldukça olumlu gelişmeler yaşandığını görüyoruz. Bu yılın ilk 6 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre, patent ve faydalı model başvuru sayısı yüzde 23 artışla 6 bin 616'ya, marka başvuru sayısı yüzde 28 artışla 54 bin 514'e ve endüstriyel tasarım sayısı yüzde 22 artışla 19 bin 794'e yükselmiştir. Bu dönemde sınai mülkiyet başvuruları toplamda yüzde 26 oranında çok önemli bir artış göstermiştir."  -"Yerli başvurular artış gösteriyor"  Geçmiş yıllarda, özellikle patent başvurularında yabancı ağırlığı oldukça fazlayken, son yıllarda yerli başvuru sayılarının artış göstermesinin de çok önemli olduğunu belirten Ergün, yabancıların Türkiye'de üretim yapmalarının, Türkiye'ye teknoloji transferi yapmalarının gerekli olduğunu, ancak teknolojinin ve tasarımın bizatihi Türkiye'de yapılmasının, çok daha fazla katma değer oluşturacağını bildirdi.  Yerli başvuru sayısındaki artışın, reel sektörün ve özellikle KOBİ'lerin de bu konuda daha bilinçli hareket ettiklerini gösterdiğini vurgulayan Ergün, "KOBİ'lerin 'Kendi yağımızla kavruluruz, teknoloji, Ar-Ge, markalaşma gibi işler bizi aşar' gibi bir mantıkla hareket etmeleri kesinlikle doğru değildir. Tam tersine, KOBİ'ler esnek ve dinamik yapılarıyla, yeni ürünlerin, yeni teknolojilerin, yeni tasarımların adresi haline gelmelidirler. Yerli patent ve faydalı model başvuruları, geçen yılın 6 ayına göre yüzde 23 oranında artmış, patent ve faydalı model başvuruları içinde yerli başvuruların oranı ise yüzde 56'ya yükselmiştir" diye konuştu.  Türkiye'nin üretim ve ihracatının içinde ileri teknolojili ve yüksek katma değerli ürünlerin payının yüzde 5 seviyesinden yüzde 20'lerin üstüne çıkarılması gerektiğinin vurgulayan Ergün, bu nedenle hem toplam başvuruların hem de bu başvurular içindeki yerli oranının artmasının Türkiye'nin geleceği adına umut verici olduğunu kaydetti.  Bakan Ergün, bu yılın ilk yarısındaki sonuçlara bakıldığında yıl sonunda patent ve faydalı model başvurularının 14 bini, marka başvurularının 100 bini, endüstriyel tasarım başvurularının da 40 bini aşacağını tahmin ettiklerini söyledi.  -"Şu an 146 tescilli coğrafi işaretimiz bulunmaktadır" Başvurulara şehir bazında bakıldığında İstanbul, Kocaeli, İzmir, Ankara ve Bursa gibi şehirlerin başı çektiğini, ancak artık başka şehirlerin de başvuru sayılarında önemli artışlar yaşandığını belirten Ergün, bunun memnuniyet verici olduğunu ifade etti.  Ergün, şöyle devam etti:  "Bartın işi tel kırma, Boyabat çemberi, Oltu cağ kebabı, İskilip dolması, Hellim peyniri, Taşköprü sarımsağı ve İznik Çinisi gibi, coğrafi işaret başvuru ve tescil sayılarının da sürekli artıyor olması, bizleri ayrıca sevindirmektedir. 2011 yılının ilk 6 ayında da İspir kuru fasülyesi, Sivas köftesi, Kale biberi, Konya etli düğün pilavı, Karamürsel sepeti, Safranbolu safranı, Mardin taşı ve Bergama kozak çam fıstığı coğrafi işaret olarak tescil edildi. Şu an 146 tescilli coğrafi işaretimiz bulunmaktadır. 133 başvuruyla ilgili işlemler de devam etmektedir. Bu yıl yapılan başvuruların yüzde 60'ının online yapılmış olması, Türk Patent Enstitüsü'nün çalışmaları hızlı yapması ve bürokrasinin azalması açısından çok önemlidir. Bu yılın ilk yarısında yapılan online başvuru sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 36 oranında yükselmiştir.  Türk Patent Enstitüsüne yapılan patent, marka veya endüstriyel tasarım başvuruları, belirli yasal sürelerin sonunda yayınlanarak kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır. Bu başvurularla ilgili her türlü bilgiye enstitünün internet sitesi aracılığıyla ücretsiz ulaşmak mümkündür. Böylece, başvuru sahipleri, hem kendi başvurularının takibini online olarak yapabilmekte, hem de yayınlanmış tüm başvurular üzerinden online araştırma yapabilmektedir.  2005 yılına kadar, enstitüye yapılan başvuruları araştırma ve inceleme raporlarının hazırlanması için anlaşmalı yabancı patent ofislerine gönderiyorduk. Bu durum, başvuru sahipleri için hem maliyetleri artırıyor, hem de sürecin uzamasına neden oluyordu. 2008 yılından bu yana, belirli sınıflar için, bu araştırma ve inceleme raporlarını ülkemizde düzenleyebiliyoruz. Bu yılın ilk 9 ayında, Enstitü bünyesinde düzenlenen araştırma ve inceleme raporu sayısının da geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 129 oranında artığını, sizlerle paylaşmak istiyorum. 2009 yılında ortalama 8,4 ay olan rapor düzenleme süresi, şu an itibariyle 3,1 aya inmiştir. Bu yılın sonuna kadar bu süreyi 2 aya indirmek enstitünün önemli hedeflerinden birisidir."  -"Popüler söylemler markaya dönüştürülmek istenebiliyor" Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Ergün, bir soru üzerine Türkiye'de maalesef yakın zamana kadar hem fikri hemde sınai mülkiyet haklarının önemini anlama konusunda bir eksikliğin olduğunu kabul etmek gerektiğini belirterek, ancak bu eksikliği çok hızlı bir şekilde telafi ettiklerini söyledi.  Herkesin artık bu konuda daha bilinçli olduğunu dile getiren Ergün, "Bir çok firmanın, mesela IBM firmasının, sınai mülkiyet haklarından elde etmiş olduğu yıllık gelir, 1 milyar doların üzerindedir. Bunun önemini kavramamak, gelecek açısından bizim için mümkün olabilir mi? Onun için bunun önemi kavrandı ve bu konuda daha hızlı gelişmeler oluyor" dedi.  Bakan Ergün, patent başvurularının ürüne, teknolojiye dönüşmesinin de takibini yapacaklarını belirterek, dünyada bu ortalamanın yüzde 3 civarında olduğunu, ancak bu rakamın da üstüne çıkmak için çalışacaklarını ifade etti.  Bir gazetecinin, "Seçim zamanında söylenen bazı sözler vardı. Örneğin; Püskevit, Atma Recep din kardeşiyiz gibi... Bunlarla ilgili patent başvurularının olduğunu biliyoruz. Ne söyleyeceksiniz?" şeklindeki sorusu üzerine Ergün, şöyle konuştu:  "Tabii ki bir takım popüler söylemler hemen markaya dönüştürülmek istenebiliyor. Bu söylediğiniz hususların hepsiyle ilgili patent başvuru yapılmış. 'Püskevit' başvurusu da 'Kanal İstanbul' başvurusu da 'Atma Recep din kardeşiyiz' başvurusu da var. Bu başvurularla ilgili yasal süreçler şu an devam ediyor. Başvurulara itiraz var mı? Teknik açıdan doğru yapılmış mı? gibi süreçler devam ediyor. Henüz markalaşma süreçleri tamamlanmadı bunların. Biraz zaman alıyor, askıda kalıyor. İtiraz süreleri var. Ama toplumdaki orijinal bakış açılarını yansıtması açısından önemli tabii. Hemen birisi parlak bir söz duyduğunda, 'Acaba bunu markalaştırabilir miyim?' diye çalışmaların olması aslında iyi. Toplumun dinamik bir zekaya sahip olduğunu gösteriyor." -Cari açık tartışması- Toplantıda gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Nihat Ergün, bir soru üzerine, yabancı dillerde de marka başvurusu yapılabileceğini bildirdi.  Başvurunun hukuki ve teknik şartlara uygun olmasının önemini vurgulayan Ergün, bu şekilde yapılmış başvurular arasında şu an için çok orijinal bir şey olmadığını söyledi.  Cari açık ve İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından açıklanan "Türkiye'nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu" arasında yer alan bazı kuruluşların karlılıklarıyla ilgili soru için de Ergün, bazı kesimlerin ekonomide kötü gidişi, enflasyonu, bütçe açığını tartışamayınca cari açık tartışması başlattığını söyledi.  Cari açığın yönetilebilir, ancak takip edilmesi gereken bir konu olduğunu daha önce de çok söylediklerini dile getiren Ergün, cari açığı Türkiye ekonomisi üzerinde toplumu veya sektörleri endişeye sevk edecek bir konu olarak ortaya koymanın doğru olmadığını vurguladı.  Bakan Ergün, cari açığın çok dikkatli takip edildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:  ''Önümüzdeki süreçte özellikle bazı kamunun yüksek satın alma gücünün, bazı teknolojilerin ve bazı ürünlerin Türkiye'de üretilmesine dönük bir güç unsuru olarak kullanılması, yeni teşvik mekanizmasını gözden geçirerek, yeni bir revizyonla bazı yatırımların daha güçlü şekilde yapılması, Türkiye'de üretilen ürünlerin özel sektör veya kamu tarafından daha çok kullanılması, teşvik sistemindeki bazı değişikliklerle bir takım yatırım ve ara mallarının ithalat yerine Türkiye'de üretilerek karşılanması gibi çalışmalar, cari açığın azaltılması açısından zaten devam eden çalışmalardır ki döviz kurundaki gelişmelerde önümüzdeki süreçte cari açıkla ilgili bir takım olumlu tabloları önümüze koyan bir noktada olmuştur.''  -"Borçluluğun nedenine bakmak lazım"- İSO tarafından açıklanan ''Türkiye'nin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu'' arasında yer alan bazı kuruluşların karlılıklarının düşük olması konusunda da şirketlerin cirolarının yükseldiğini, ancak karlılıklarında düşüş görüldüğünü söyledi.  Bunda, ana sanayi ile yan sanayi arasında yük paylaşımının bazı zamanlarda dengeli olmamasının etkisi olduğunu belirten Ergün, ''Mesela otomotiv sektörüyle ilgili çalışmaları yönetirken şunu gördük; Sıkıntılı dönemlerde yükün önemli bir bölümünün yan sanayiye transfer edildiğini gördük. Ana sanayi 'Benim yükümü de sen taşı' diye yükü yan sanayiye transfer ediyor. Yan sanayi daha fazla çalışıyor ama daha az kazanıyor. İkinci 500'deki şirketlerin muhtemelen bağlantılı olduğu ana sanayi kollarıyla ilişkilerinde böyle bir yük paylaşımı dengesizliği de olabilir veya rekabet avantajını elde etmek için kardan feragat da etmiş olabilirler. Bunların yanında borçlar, yeni yatırımlardan da kaynaklanıyor olabilir. Eğer böyleyse bu borçlanma yapısını geleceğe dair bir umut olarak da görebiliriz. Yani borçluluğun nedenine bakmak lazım'' şeklinde konuştu.  -Teşvikler- Bakan Ergün, teşviklerle ilgili yapılacak yeni çalışmalar hakkında da bilgi verdi. Teşviklerin, uyuşturucu olmaması gerektiğini vurgulayan Ergün, şöyle devam etti:  ''Teşvikler ilaç gibi... Dozunda verirseniz tedavi eder, iyileştirir. Dozunda vermezseniz hiçbir faydası olmaz ama gereğinden fazla da verirseniz de uyuşturucu etkisi yapar. Devamlı istersiniz, müptelası olursunuz. Teşvik müptelası da olmamak lazım. Sürekli olmaz bazı teşvikler. Uygun sektörlerde, uygun şekilde olması lazım. 2009'da açıkladığımız sektörel ve bölgesel teşvik sistemi, kuşkusuz sistemin ana omurgası korunur ama bazı bölgeler veya bazı sektörler değişebilir. İlave teşvik mekanizmaları da gelebilir veya işlevsel olmayanlar olduysa bunlar devre dışı bırakılır, yerine yenileri gelebilir. Ancak bugün benim size şu bölgeler, şu teşvik unsurları değişmiştir, yerlerine şunlar gelecektir deme şansım yok. Çünkü çalışma daha devam ediyor ama yıl başına kadar bir gözden geçirme, sistemi yenileme çalışması yapılacak. 2012 başında inşallah yeni teşvik sistemini sizlerle paylaşacağız.''  -Libya'daki müteahhitler-  Libya'daki gelişmelere ilişkin de açıklama yapan Ergün, gelişmelerin dikkatle takip edilmesi gerektiğini söyledi.  Bir istikrarın göründüğünü, ancak net konuşmak için ''biraz erken'' diye düşündüğünü dile getiren Ergün, ''Evet, Libya'da istikrara dair, yeni bir sistemin inşasına dair kuvvetli bir yapı ortaya çıktı, bunu görüyoruz ama biraz daha yakından takip edelim. Konu, Eylül ayı içerisinde biraz daha netleşecektir. İnşallah daha da erken olur. Türkiye'nin de Libya'da istikrarın sağlanması için ciddi katkıları var'' dedi.  Bakan Ergün, elektrik zamlarıyla ilişkin iddialar için de şu anda bu tartışmaya girmeyi gerektirecek bir şeyin olmadığını kaydetti.  -Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ne katılamaması- Türkiye Futbol Federasyonunun (TFF), Fenerbahçe Kulübünü bu sezon UEFA Şampiyonlar Ligi'ne katılmaktan men etmesi kararıyla ilgili soru üzerine de Ergün, konunun hukuki çerçevesinin nasıl olduğunu tam olarak bilmediğini söyledi.  Türk futbolunun bu tartışmalar içinde olmasından üzüntü duyduğunu dile getiren Ergün, ''Yargı safhası nasıl olacak? Umarız yargı safhasındaki sonuçlar, olayın bugün kamuoyunda tartışıldığı boyutlarda olmadığını çıkartır, çıkartsın, çıkartabiliyorsa... Veya hiç olmamış bunlar, hepsi bir yanlış tespitten ibaret olduğu keşke ortaya çıkmış olsa da böyle bir tartışmanın içine Türk futbolu girmemiş olsa. Girmiş olsa da en azından bugünden itibaren madem ki futbol, spor aktiviteleri içerisinde en popüler aktivitelerden biri olmaya ve geniş toplum kesimlerinin ilgisini çekmeye devam edecek, o zaman bu alanın son derece temiz bir alan olmasına hiç değilse bundan sonra herkesin daha çok özen göstermesi gerekir'' diye konuştu.  Sadece Fenerbahçe ile ilgili konuşmanın da doğru olmayacağını dile getiren Ergün, önümüzdeki günlerde tartışmaların daha geniş alanlara yayılabileceğini ifade etti.  Fenerbahçe'nin UEFA Şampiyonlar Ligi'ne gitme hakkından mahrum kalmasının üzücü olduğunu belirten Ergün, şunları kaydetti:  ''Sanıyorum, onun yerine Trabzonspor katılacak. Umarız Trabzonspor büyük bir başarı gösterir. Bu üzüntümüzü Trabzonspor'un başarısıyla bir şekilde telafi etmiş oluruz ama bir Türk takımının Türkiye'deki bu tartışmalar nedeniyle UEFA Şampiyonlar Ligi'nden geri çekilmiş olması da topluca millet olarak hepimizi üzen bir şey. Milletimizin bir anlamda yüzünü kızartan bir hadise şeklinde karşımıza çıkıyor. Hiç kimsenin bu kadar popüler bir hale gelmiş bir olay nedeniyle büyük bir milletin uluslararası camiada yüzünü kızartacak bir davranış içinde olmaması gerektiğini önümüze koymaması açısından da son derece önemli. Bunlar, bizim gelecek adına ibret almamız, ders almamız gereken hadiseler.''  Bakan Ergün, TFF'nin söz konusu kararının genel ekonomi için çok bir şey fark ettirmese de futbol ekonomisini etkileyebileceğini sözlerine ekledi.