T24 - 30 Ağustos’taki YAŞ’ta TSK Personel Kanunu’nun 65. maddesi işletilirse, darbeci generallerin büyük bir kısmı emekli edilecek.
2010 YAŞ toplantısı yaklaştıkça başta Albay Dursun Çiçek olmak üzere son dönemde Ergenekon, Balyoz, Kafes, Erzincan-Erzurum ve diğer soruşturma ve davalarda tutuklanmış olan subay ve generallerin durumuna ilişkin pek çok yazı ve yorum çıkmakta, sonuç kamuoyu tarafından merakla beklenmekte. Ancak basında yer alan bilgi ve yorumların bir bölümü bilgi eksikliği, hatalı fikir ve yorumları içerebiliyor. Taraf gazetesi yazarı Lale Kemal, Geçmiş yıllarda olmadığı ölçüde gündemle birlikte önem kazanan önümüzdeki YAŞ toplantısında yaşanabilecek gelişmeleri, YAŞ uygulamalarının özellikle alt rütbeli subaylar yönünden eşitliğe ve Anayasa’ya aykırı yönlerini askerî yargı sistemini ve TSK’nın işleyiş biçmini yakından bilen bir subayla görüştü.
Taraf gazetesinde Lale Kemal'in "Paşaların 65. madde kâbusu" başlığıyla yayımlanan (2 Temmuz 2010) yazısı şöyle:
TSK’yı yakından bilen bir subay olarak önümüzdeki YAŞ’ta neler yaşanacağını öngörüyorsunuz? Öncellikle, YAŞ’ta terfiler nasıl uygulanır? Hakkında suçlama, kovuşturma bulunan ya da “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı”, “Kafes” ve “Balyoz” gibi davalarda tutuklu tutuksuz yargılanan subaylara ne olacak?
YAŞ toplantılarının terfi ile ilgili kısmında, bir üst rütbeye terfi edebilecek durumu olan generaller ile generalliğe terfi edebilecek durumda olan albaylar görüşülür. Bir subayın, albay ve generaller de temelde subaydır, bir üst rütbeye terfi edebilmesi için sağlaması gereken koşullar 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Subay Sicil Yönetmeliği’nde açıklanmıştır. İnternette arama yapılarak ya da Başbakanlığın internet sitesindeki Mevzuat Bilgi Sistemi’ne girilerek bunların tüm metinlerine erişilebilir. Söz konusu kanun ve yönetmelikte geçen pek çok husustan konu ile doğrudan ilgili olanı, tutuklama geçirenlere ilişkin hükümlerdir.
Peki bu kanun ve yönetmeliğe göre söz konusu subayları ne bekliyor?
926 sayılı TSK Personel Kanunu’nun 65. maddesinin 2. fıkrasının (e) bendinin 3 numaralı alt bendi ile Subay Sicil Yönetmeliği’nin 60. maddesinin (b) fıkrasının (1) numaralı bendinde çok net olarak belirtilen bir husus vardır: terfi zamanı geldiğinde; tutuklu olarak cezaevinde bulunanlar ve tutuklandıktan sonra tahliye edilmiş olsalar bile haklarındaki soruşturma ya da yargılama devam edenler terfi edilmezler. Yukarıdaki durumda olanların bırakın albaylıktan generalliğe ya da herhangi bir generallikten bir üst generalliğe, yüzbaşılıktan binbaşılığa bile terfi etmesi mümkün değildir. Terfi edebilmeleri için savcılık tarafından dava açılmasına gerek görülmeyerek kovuşturmaya yer olmadığı, yani takipsizlik kararı verilmiş olması, ya da eğer dava açılırsa yargılama sonucunda mahkeme tarafından beraat kararı verilmesi ve bu kararın kesinlemiş olması gerekir. Mahkeme beraat kararı verse bile savcılık kararı Yargıtay’da temyiz ederse terfi için temyiz incelemesinin de sonucunun beklenmesi gerekir.
Somutlaştıralım o zaman. Örneğin Albay Dursun Çiçek’in durumu ne olacak?
Biraz evvel bahsettiğim pratik kural açısından bakacak olursak Kurmay Albay Dursun Çiçek “Islak imza” diye bilinen ve yargılama aşamasında olan dava kapsamında tutuklu bulunduğu için, önümüzdeki günlerde herhangi bir şekilde tahliye edilse dahi, “ıslak imza” davasının yargılaması kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar terfi edemez. O yüzden YAŞ toplantısında da terfi durumunun görüşülmesi söz konusu olamaz. Hatta terfi etmek bir yana pratikte TSK’daki kariyeri de sona ermiştir. Çünkü TSK’da bir subay eğer generalliğe terfi edemez ise en fazla 31 yıl görev yapabilir. Bildiğim kadarı ile Dursun Çiçek 1980’de Harp Okulu’ndan mezun olup subaylık yapmaya başlamıştır. 2011 yılı 30 Ağustosu’nda da 31 yıllık toplam subaylık süresi sona ermektedir. Türkiye’deki yargı sisteminin mevcut işleyiş hızı dikkate alındığında, “ıslak imza” diye bilinen ve Dursun Çiçek’in tutuklanmasına yol açan davanın Ağustos 2011’e kadar kesin olarak bitmesi ki buna temyiz incelemesi de dahildir, mümkün görünmemektedir. O yüzden Albay Dursun Çiçek’e YAŞ yolu pratik olarak kapanmıştır. Geçen yılki Şûra’da, henüz tutukluluk hali olmadığı için terfi edip etmemesi görüşülmüş olabilir. Fakat artık tutuklandığı için bu sene görüşülemez.
Peki süren diğer davalarda durum ne olacak?
Diyarbakır’daki faili meçhuller, Balyoz, Erzincan-Erzurum, Kafes ve diğer soruşturma ve davalarda tutuklanmış olan il jandarma alay komutanı albaylar dahil albayların durumu da Kurmay Albay Dursun Çiçek’in durumu gibidir. Halihazırda serbest kalmış olanlar için de durum değişmez: YAŞ’ta terfileri vb. kesinlikle görüşülmeyecektir. Diğer küçük rütbeli subay ve astsubaylar da tutuklanmalarına yol açan soruşturma/dava nihayete ermeden terfi edemezler. Mesela Kafes davasındaki teğmenler, dava eğer 5-10 yıl sürer ise, sonuçlanıncaya kadar yıllarca teğmen olarak bekleyebilirler.
Bildiğim kadarıyla generallerin YAŞ’taki durumu farklı. Tutuklu veya tutuksuz yargılanan generallerin terfileri ne olacak sizce?
Yönetmeliğe göre Balyoz soruşturması kapsamında tutuklanmış olan generallerin de bir üst rütbeye terfi etme imkânı pratik olarak sona ermiştir. Çünkü, soruşturmanın ne zaman tamamlanıp ne zaman dava açılacağını, açılan davanın da ne zaman kesin olarak hükme bağlanacağını söylemek mümkün değildir. Fakat bizim yargı sisteminin işleyiş hızı dikkate alındığında ben diyeyim beş yıl siz deyin 10 yıl. Bu durumda, generalliklerdeki rütbe bekleme süresi dört yıl olduğu için Balyoz soruşturması kapsamında tutuklanmış olan generallerin, serbest bırakılmış olsalar dahi, hiçbirinin bir üst rütbeye terfi etme şansı kalmamıştır. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse: 2008 yılında korgeneral rütbesine terfi eden Y.O’nun 2012’ye kadar süresi vardır. Yani iki yıl içinde Balyoz’dan hakkında doğrudan takipsizlik kararı verilmez ise, ya da dava açılıp dava kesin olarak beraat ile sonuçlanmaz ise bir üst rütbeye terfi edemez. Bu durumdaki generallerin bir üst rütbeye terfi etme şanslarını sürdürmelerinin tek yolu terfi sırası gelenlerin görev sürelerini bir yıl bir yıl uzatmaktır. Ama dava beş on sene sürebilir. O durumda da ne zamana kadar temdit/uzatma yapılabilir ki. Tüm bunlar birarada değerlendirildiğinde Balyoz soruşturması kapsamında tutuklanmış olan generallerin serbest bırakılmış olsalar dahi TSK’daki kariyerlerinin bittiğini söylemek yanlış olmaz.
Somutlayarak devam edelim, Kafes’te yargılananlara ne olacak, orada tutuklu komutan yok çünkü.
Doğru. Kafes davasında yargılanan amirallerden tutuklanan olmadığı için, onlar dava sonuçlanıncaya değin geçecek sürede, eğer açığa alınmazlar ise, terfi zamanları geldiğinde durumları YAŞ’ta görüşülür ve bir üst rütbeye terfi edebilirler.
Anlattığınızdan anladığım kadarıyla bu seneki YAŞ’ta general kadrosunda ciddi bir boşalma olması gerekiyor, doğru mu?
Belki evet, belki hayır. Bu seneki YAŞ’ta yapılabilecek olan şeylerden biri, TSK’daki kariyerleri pratik olarak sona ermiş olan general ve amiraller topluca emekliye sevke edilerek söz konusu general ve amirallerin doldurduğu general ve amiral kontenjanlarının boşa çıkarılması ve o kontenjanların gerçekten TSK’da kariyeri olabilecek general ve amiraller için kullanılmasıdır. TSK nın son dönemdeki olaylara yaklaşım tarzı dikkate alındığında bu talebin TSK tarafından YAŞ gündemine getirilmesi pek mümkün görünmemektedir. Bu, ancak hükümetin gerçek anlamda siyasi iradesini kullanması ve bunu talep etmesiyle mümkün olabilecektir. Bu seneki YAŞ’ta gündeme gelebilecek olan bir başka şey ise, tutukluluk geçiren veya haklarında dava açılmış olan general ve amirallerin, Subay Sicil Yönetmeliği’nin 91. maddesi kapsamında, TSK’nın itibarının zarar görmesi gerekçesiyle, TSK’dan çıkarılmasına karar verilmesidir. Son birkaç yıldır çeşitli suçlardan tutuklanan ya da haklarında dava açılan subaylar, haklarındaki yargılama sonucu beklenmeden Subay Sicil Yönetmeliği’nin disiplinsizlik ve ahlaki durum nedeniyle TSK’dan ayırmayı düzenleyen 91. maddesi kapsamında kabul edilerek Kuvvet Komutanı, Genelkurmay Başkanı ve MSB imzalı üçlü kararname ile TSK’dan çıkarılmaktadır. Generaller için ise üçlü kararname yetmemekte, YAŞ kararına ihtiyaç duyulmaktadır. İrticai faaliyetlere karıştıkları iddia edilen personelin de TSK’dan çıkarılmasında kullanılan 91. madde açısından bakıldığında, personelin tutuklanmasının ve hakkında dava açılmasının, 91. maddenin (e) fıkrasında belirtilen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin itibarını sarsacak bir olay olduğu kabul edilmekte, yargılama sonucu beklenmeden TSK’dan ayırma yoluna gidilebilmektedir. Bu şekilde, hakkındaki yargılama sonucu beklenmeden TSK’dan çıkarılan personel Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’nde dava açarak geri dönmeye çalışmaktadır. Bu davalarda MSB’nin avukatları tarafından gönderilen savunma metinleri ise ilginç bilgiler içermektedir. Örneğin TSK ve Milli Savunma Bakanlığı örgüt üyeliğinden hakkında dava açılmış olmasını bir subayı dava sonucunu beklemeden TSK’dan çıkarmak için yeterli görmektedir. Bu, YAŞ’taki belki de en sürpriz karar hakkında örgüt üyeliği suçlaması ile dava açılan general ve amirallerin de diğer küçük rütbeli subaylar gibi TSK’dan ayırılmasına karar verilmesi olabilir. Eğer hukukta rütbe yoksa ve idare yaptığı her işte adil ise neden olmasın?
Zannediyorum küçük ve üst rütbeli subaylar yönünden uygulamada bir çifte standart olduğunu söylüyorsunuz?
Kesinlikle. Ergenekon, Balyoz, Kafes, Erzincan-Erzurum gibi son dönemde gündemi çok meşgul eden ve yüksek rütbeli subaylar ile general ve amirallerin tutuklanması gibi olaylarda TSK üst yönetimince sıkça dile getirilen bir husus vardır: Haklarında yargı tarafından kesin olarak hüküm verilmedikçe, kimse suçlu görülmemelidir. Bu evrensel hukuk kuralının tüm devlet görevlilerine uygulanmasının bir insan hakkı olduğu açıktır. Ancak, küçük rütbeli personel söz konusu olduğunda pek de dikkate alınmayan bu hususun, sivil savcıların hazırladığı iddianameler nedeniyle sivil mahkemelerde sürdürülen Ergenekon, Erzincan, faili meçhuller gibi davalarda tutuklanan ya da yargılananlar söz konusu olduğunda sıklıkla dile getirilmesi, bu durumdaki personelin bırakın TSK’dan çıkarılmayı açığa dahi alınmaması, TSK üst yönetiminin gerçekten adil olmaya ne kadar önem verdiği sorusunu akıllara getirmektedir.
Siyasi irade, yani hükümetin yapabileceği bir şey yok mu?
Bu çelişki ve çifte standart artık giderilmelidir. İrticai faaliyetlere karıştıkları iddiası ile TSK’dan çıkarılanlara ilişkin YAŞ kararlarında Başbakan ve MSB’nın birer oyu vardır ve diğer üyelerin oyu nedeniyle bunu engelleme imkânları yoktur. Ancak sadece MSB isterse, henüz hakkındaki yargılama tamamlanmamış ve suçluluğu yargı kararı ile kesinleşmemiş olanlara ilişkin olarak önüne getirilen ayırma kararnamelerini geri çevirebilir ve tek başına bu adaletsizliği ve çifte standardı engelleyebilir.
İşte o 65. madde
Madde 65 - Açığa alınan veya tutuklanan subay ve askerî memurlar hakkında aşağıdaki esaslara göre işlem yapılır:
1. Soruşturmaya konu olan fiillerinin hizmetlerine devama engel olmadığı anlaşılanların açıkları, haklarında karar verilmesi beklenmeksizin kaldırılabilir.
(...)
e) (Değişik bent: 26/03/1982 - 2642/10 md.) Terfi sırasına girenlerden; 1. Açıkta bulunanların,
2. Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişkilerinin kesilmesini gerektirmeyecek şekilde hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkûm olmaları nedeniyle veya (c) bendinin (2) numaralı alt bendine göre açıkları kaldırılmış olup da henüz hükümleri kesinleşmemiş olanların,
3. (Değişik alt bent: 29/07/1983 - 2870/6 md.) Tutuklu bulunan ya da tahliye edilmekle beraber kovuşturma veya duruşması devam eden veya hakkında verilen hüküm henüz kesinleşmemiş bulunanların,
4. Kısa süreli kaçma ve izin süresini geçirme hariç, firar veya izin tecavüzünde bulunmuş olanlar ile firar veya izin tecavüzüne devam edenlerin, Terfileri ve kademe ilerlemeleri yapılmaz.