Tarihi Sovyetler Birliği’nin dağılmasına dayanan, yıllardır süregelen Rusya- Ukrayna krizi tekrar patlak verdi. Ukrayna’ya ait üç gemi Rusya sınırlarını ihlal ettikten sonra sert bir şekilde durduruldu. Gemiler Rusya tarafından alıkonuluyor. Ukrayna bunun üzerine üyesi olmadığı NATO’yu göreve çağırdı ve denizcilerin serbest bırakılmasını istedi.
Rusya- Ukrayna krizi ile NATO’nun adı tekrar ortaya atıldı. Uluslararası krizlerde sıkça adı geçen NATO nedir?
NATO, North Atlantic Treaty Organization, yani Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün kısaltması. 29 üyesi var, Kuzey Atlantik Antlaşmasına dayandırılarak kurulmuş bir askeri ittifak. Bu askeri ittifak siyasal bilimde “deterrence” adı verilen stratejinin en iyi örneklerinden biri. Türkçe’ye ‘caydırıcılık stratejisi’ olarak çevrilebilecek ‘deterrence’, bir tarafı, karşılığı devasa olacağı için bir saldırıdan caydırmak olarak özetleyebiliriz. NATO üyeleri, dışarıdan gelecek bir saldırıya karşı ortak savunma yapmak için anlaşmıştır, dolayısıyla bir NATO ülkesine savaş açmak, bütün NATO ülkelerine savaş açmak anlamına gelir. Bu sebepten dolayı Trump NATO’nun bir işlevi kalmadığını ve sadece ekonomik yük olduğunu belirttiğinde birçok siyasal bilimci NATO’nun kaç tane savaş önlediğini bilemeyeceğimizi belirtmişti, yani NATO üye ülkelerin haberi olmadan bile birçok dış gücü bir saldırı yapmaktan ‘caydırmış’ olabilir.
Sovyetler Birliği'ne karşı kurulmuş bir ittifak: NATO
NATO 2.Dünya Savaşı’nın bitiminden birkaç yıl sonra 1949’da kuruldu. ABD ile Sovyetler Birliği arasında soğuk savaş başlamış, daha kanlı savaşın yaralarını saramadan tüm dünyayı yeni bir savaş korkusu içten içe sarmaya başlamıştı. NATO, Sovyetler Birliği’ne karşı kurulmuş bir ittifaktı. Anlaşmayı imzalayan 12 kurucu üye Sovyetler Birliği’nin yayılmacı politikalarına karşı mücadele veriyordu ve komünizmi bir tehlike olarak görüyordu. Türkiye ittifaka Yunanistan ile birlikte 1952’de katıldı. ABD ile SSCB arasındaki soğuk savaş bir gün sıcak savaşa dönerse bütün NATO ülkeleri Sovyetlere karşı silah tutacaktı. 1955’de Sovyetler Birliği NATO’ya karşılık Demir Perde’nin arkasında bulunan komünist Doğu Bloku ülkeleriyle Varşova Paktı’nı kurdu. Bu yüzden soğuk savaş döneminde NATO’ya batı ittifakı, Varşova Paktı’na doğu ittifakı deniyordu; olası bir savaş durumunda taraflar belirlenmişti.
1991’de soğuk savaş sona erdi, bu süreçte birçok ülke Sovyetlerden bağımsızlığını ilan etti; Ukrayna da bu ülkelerden biri. 26 Aralık 1991’de Sovyetler Birliği tamamıyla çöktü. Batı ittifakı kazanmıştı, ‘komünist tehdit’ artık yoktu, yerine Rusya Federasyonu kuruluyordu. Putin’in geçtiğimiz yıllarda NATO’nun misyonunu tamamladığını söylemesi ve hala faaliyet gösteriyor olmasına tepki göstermesinin sebebi de buydu.
Rusya Federasyonu ilk kurulduğu yıllarda batı ile iyi ilişkiler kurmaya çalışmış, ancak NATO’nun Brüksel’de faaliyet göstermesini her zaman batının onlara güvensizliğinin bir göstergesi olarak gördü. Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle beraber NATO artık daha genel bir ittifak haline geldi. Doğudaki “Sovyet tehlikesi” artık olmasa da, NATO üyeleri herhangi bir dış güce karşı ortak savunma politikasıyla devam etti. Bugün NATO hâlâ bu amaçla; “barışı korumayı hedefleyen” bir organizasyon olarak devam ediyor.
Rusya'nın yayılmacı politikasının resmi geri dönüşü: Mart 2014'de Rusya Kırım'ı ilhak etti
2014’te Rusya Putin’in emriyle Kırım’ı fethetti ve Rusya toprağı ilan etti. Ukrayna sınırları içinde bulunan Kırım’ın fethi NATO’da alarm çanlarını çaldırdı. Batı Putin’in yayılmacı bir politika izleyeceğinden korkuyordu, ancak şimdi bu iş resmiyete dökülmüştü. Ukrayna, NATO’ya üyelik çalışmalarını 2010’de dondurdu, dolayısıyla teknik olarak bu ‘’ittifaka yapılan bir saldırı” değildi. Ancak NATO “Sovyet emperyalizmine” karşı kurulmuştu, bu şimdi “Rusya emperyalizmi” olarak su yüzüne çıkıyordu. NATO, Rusya’ya karşı çok sert açıklamalarda bulundu, Ukrayna’yı destekledi ama Rusya’ya silah doğrultmadı. Rusya diğer ”batılı örgütlerin” ambargolarına dayanmayı başardı ve NATO açıklamalarına karşı geri adım atmadı; Kırım bugün hala Rusya’nın kontrolünde.
Putin hiçbir zaman eski sovyet ülkelerinin AB ve NATO gibi örgütlere katılmasına sıcak bakmadı, hatta bunu bir tehdit olarak görüyor, batının Rusya’nın sınırlarına dayanmak istediğini düşünüyor. Ukrayna krizi, Rusya’nın eski topraklarından “vazgeçemediği” hakkında en somut örnektir.
Dünya ne kadar sıkıntılı günler geçiriyor olsa da, Avrupa modern tarihinin en barışçıl dönemini yaşıyor. Uzun yıllar boyunca üzerinden savaş eksik olmayan bu kıta, yakın tarihi çoğunlukla barış içinde geçirdi. Bunun ne kadarı NATO’nun başarısı, ne kadarı uluslararası diplomasinin gelişmesinin sonucu bilmek mümkün değil, çünkü bunun üzerine resmi veriler bulunmuyor. Bunu ancak NATO bir gün dağılırsa göreceğiz.