T24 - Radikal gazetesi yazarı Özgür Mumcu, Susurluk'un kilit ismi Eski Özel Harekat daire Başkanı'nın verdiği ifadeyi değerlendirdi. "Memleketimizin listeleri meşhurdur. Bunlardan biri de 1993 senesinde dönemin başbakanı Tansu Çiller’in elindeydi. 4 Kasım 1993 günü Çiller: 'PKK’nın haraç aldığı işadamlarının ve sanatçıların isimlerini biliyoruz, onlardan hesap soracağız' dedi.
Mumcu'nun, "Liste cinayetleri" başlıklı bugünkü (13 Ekim 2011) yazısı şöyle:
İbrahim Şahin'in tutklanmasıyla devam eden süreç Mehmet Ağar'ın bu soruşturmasının bir yerinde yer alıp almayacağu sorusunu gündeme getiriyor.
Memleketimizin listeleri meşhurdur. Bunlardan biri de 1993 senesinde dönemin başbakanı Tansu Çiller’in elindeydi. 4 Kasım 1993 günü Çiller şöyle dedi: “PKK’nın haraç aldığı işadamlarının ve sanatçıların isimlerini biliyoruz, onlardan hesap soracağız.” Memleketimizin tesadüfleri de meşhurdur. Çiller’in açıklamasından sonra Behçet Cantürk ve şoförü Recep Kuzu öldürüldü. Daha sonra avukat Yusuf Ekinci. Sonra Fevzi Aslan ve Şahin Aslan. Ardından Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Namık Erdoğan, onun ardından avukat Medet Serhat, avukat Faik Candan ve sonra Savaş Buldan, Adnan Yıldırım, Hacı Karay. Hepsi öldürüldü.
Birileri birilerinden hesap soruyordu, birilerinde bir liste vardı. Ne demişti Tansu Çiller o 4 Kasım 1993 günü, tekrar hatırlayalım: “Elimizde PKK’ya yardım eden Kürt işadamlarının listesi var. Listede 60 kadar isim bulunuyor. Devlet PKK’yla olduğu gibi, PKK’ya mali destek sağlayanlarla da her biçimde mücadele edecektir.”
O biçim mücadele
Her biçimde mücadele veriliyordu. Kimsenin de bu mücadeleyi ya da onun her biçimde olduğunu sakladığı da yoktu. Zamanının Emniyet Genel Müdürü sonrasının İçişleri Bakanı ve Altan Tan’ın açıklamalarına bakarsanız bir ara cemaatin pek umut bağladığı Mehmet Ağar’ın Susurluk Komisyonu’nda söyledikleri akıllarda: “Devlet adına bin operasyon yaptık.” Kaldı ki Çiller’e bakılırsa “Devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de şerefliydi”. Bazı katiller bazılarının gözünde şerefliydi.
Eski Özel Harekâtçı ve Susurluk hükümlüsü Ayhan Çarkın’ın itirafları çok önemli. Hem Kürt meselesinin çözümüne katkı sağlayabilir hem de devlet içindeki çete yapılanmalarının deşifre edilmesine yarayabilir.
Liste cinayetlerini itiraf ediyor Çarkın. İtiraflarıyla birçok eski Özel Harekâtçı tutuklandı. Ayhan Çarkın’ın cinayet itirafları kadar önemli ve çarpıcı bir ifadesi de şöyle: “Bir ölüm listesi var. İşadamları bu listeden çıkmak için parayı alıp İbrahim Şahin aracılığıyla Mehmet Ağar’a veriyordu.”
Ağır ağır
Mehmet Ağar geçen ay, cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturduğu iddiasıyla örgüt yöneticiliğinden 5 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Ağar dışarıda, Yargıtay’ın dava hakkındaki kararı bekleniyor.
Ağar’ı mahkûm eden mahkeme, Çarkın’ın ifadelerini dikkate almadı. Yani Mehmet Ağar bir örgütün yöneticisi ancak örgütün faaliyetleri açığa çıkmadı. Örgütün faaliyetleri hakkında itiraflarda bulunan ve İbrahim Şahin ile Mehmet Ağar’dan bahseden Çarkın’ın soruşturması ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülüyor.
Bu sebeple, Çarkın’ı sorgulayan savcılığın talebiyle İbrahim Şahin’in tutuklanması bir kördüğümün çözülmesinin işareti olabilir. Çünkü Şahin, bu liste cinayetlerinden Behçet Cantürk cinayetine ilişkin Ergenekon sanıklarından Fatma Cengiz’e yolladığı, itiraf olarak değerlendirilen bir SMS’e dayanarak tutuklandı.
Böylece Ergenekon davasıyla eski Özel Harekâtçı Çarkın’ın itirafları arasında bir bağlantı kurulmuş oldu. Bütün bunlar faaliyetleri belirsiz bir silahlı örgüt yöneticisi olmaktan hüküm giymiş Mehmet Ağar’ın bu soruşturmanın bir yerinde yer alıp almayacağı sorusunu da gündeme getiriyor.
Şahin’e cezai ehliyeti olmadığı yönünde görüş bildiren raporların da incelenmesini gerektiren bir döneme giriyoruz. Hatta kim bilir, zamanında Şahin’e siper olan gazetecilerin ilişkilerine de bir göz atmak gerekebilir.
Eski Özel Harekât Daire Başkanı İbrahim Şahin, iddia edildiği gibi liste cinayetlerinin talimatını mı verdi? Yoksa sorgusunda söylediği gibi bu işlere Mehmet Ağar nedeniyle mi karıştı ve Susurluk olayı üzerine kaldı, günah keçisi ilan edildi?
Bilmem. Mehmet Ağar ile Tansu Çiller’e sormak lazım