Türkiye’de bir süredir gündem CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı Man Adası belgeleri ve İran'a yönelik ambargoların delinmesi iddiasıyla ABD'de açılan davada tanık olarak ifade veren Rıza Sarraf’ın iddiaları.
Birinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yakınlarının yurtdışından yüklü miktarda para transfer ettiği, diğerinde ise eski hükümet üyelerinin İran’a yönelik ambargoyu delmek için kurulan yasadışı ticari bir düzende rüşvet aldığı iddiaları var.
Avrupa Parlamentosu’nun düzenlediği bir panele katılmak üzere gittiği Belçika’nın başkenti Brüksel’de DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan gazeteci Özgür Mumcu, Sarraf ile Man Adası belgelerinin hükümeti köşeye sıkıştırdığını kaydetti.
DW Türkçe: Hükümetin, Man Adası iddiaları ve Rıza Sarraf’ın tanık olduğu New York’taki davadaki iddialarına verdiği tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mumcu: Hükümetin bugüne kadarki en kuvvetli özelliği gündem belirlemesiydi, şu anda gündemi belirleyemediği ortada. Ardı ardına gelen iddialar karşısında savunma pozisyonunda ve sadece bunlar iftiradır diyebiliyorlar, hiçbirine cevap veremiyorlar. Muhalefet de açıkladığı belgelerle iktidarı köşeye sıkıştırmış durumda, bir panik havası gözlemliyoruz ve bu panik havasının nereye varacağını görmek de bir hayli zor şu anda.
DW Türkçe: İktidar iftira iddiasını kanıtlayabiliyor mu sizce?
Mumcu: Şu ana kadar kanıtlayamadı gözüküyorlar. Bir takım dekontlar var, o dekontlar sadece "yalandır" dediler. Ama neden yalandır? Ona açıklık getirilmedi. "Öyle bir şirket yok" dendi ama var gözüküyor. Dekontların sahteliği ispatlanırsa o başka bir tartışma konusu olur ama henüz ispatlanmış değil, savcılığa gitmiş durumda. Oradan çıkacak sonuca bakacağız.
DW Türkçe: Peki Rıza Sarraf'ın iddiaları...
Mumcu: Sarraf konusunda da; Sarraf’ın doğrudan kendisinin itiraf etmesi söz konusu ve rüşvet aldığı söylenen kişiler de ortada yok. Yani Zafer Çağlayan’dan, Muammer Güler’den ya da Süleyman Aslan’dan haber alamıyoruz şu anda. Rıza Sarraf şu anda belgeleriyle açıklamalar yapıyor. Şu da ortaya çıktı ki; CHP’nin ortaya koymuş olduğu belgede, zaten bütün bu ilişkiler bir MİT raporuyla dönemin Başbakanı Erdoğan’a sunulmuş. O MİT raporuna baktığınızda şu anki yargılamayla örtüşüyor, Hindistan’daki Çin’deki firma isimleri dahil olmak üzere, o ilişkiler ağı dahil olmak üzere. Bütün bunlar tabi çok sorunlu bir manzara arz ediyor.
DW Türkçe: Sarraf'ın ifade verdiği davanın sonuçları, Türkiye veya Türk hükümeti açısından ne gibi sonuçlar doğurabilir?
Mumcu: Türkiye kamuoyu açısından İran'a yönelik ambargonun delinip delinmemesi kimsenin umurunda olmayacaktır elbette. İç kamuoyunu ilgilendiren rüşvet meselesi. Rüşvet gerçek miydi? Değil miydi? Ne kadar göz yumuldu? Ve bu rüşvet ağı iktidarın neresine kadar ulaştı? Ambargonun delinmesinin Türkiye’yi ilgilendirecek tek tarafı, Halkbank’a kesilecek olan cezadır ve bu cezanın vergi mükelleflerinin üzerine kalacak olması meselesidir. İşte ancak o zaman sorulacaktır ya da en azından "Neden yakalanacak şekilde yaptınız?" diye sorulacaktır. Çünkü eninde sonunda Türk ekonomisi etkilenecek bundan ama bizi öncelikle ilgilendiren rüşvet meselesi şu anda.
DW Türkçe: Bu süreçte muhalefetin üzerine daha fazla düşen bir şey var mı?
Mumcu: Şu anda yapmasını gerekeni yapıyor, diye düşünüyorum. En azından Sarraf konusunda o MİT raporunu açıkladı. Zaten bunlar hep ortaya çıkmış meselelerdi, bunları tekrar tekrar altını çizmek dışında bir şey yapamaz. Diğer Man Adası meselesinde ise şu anda bence top hala iktidarda. Bu belgelerin sahte olduğunu ispatlaması gerekiyor. Yargı aşamasından çıkacak sonuca bakacağız.
DW Türkçe: İktidar birçok krizi atlatmayı başardı. Peki bu suçlamaları atlatmak için nasıl bir yol izleneceğini düşünüyorsunuz?
Mumcu: Şu aralar iktidar medyasında yaptıkları şekilde bütün bunların yalan ve iftira olduğu şeklindeki propagandaya devam edecekler muhtemelen ya da hiç beklemediğimiz bir şekilde şapkadan tavşan çıkaracaklar. O tavşanın ne olacağını da göreceğiz.
DW Türkçe: 2019’da bir seçim olursa bütün bunların şimdiden bir yansıması olup olmayacağı görülebilir mi?
Mumcu: Türkiye’de zemin o kadar belirsiz ki, her an her şey olabiliyor. Ben seçimlerin 2019’da olacağını da zannetmiyorum, 2018’de olacak gibi geliyor. Daha erken bir seçim için ortam var gibi şu anda. Kuşkusuz bunların bir yansıması olur ama ne derece olur, nasıl olur, kestirmek zor gerçekten.
Söyleşi: Gökhan Yivciğer
©Deutsche Welle Türkçe