Hürriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Özkök, üç yıl önce yazılan kitapta yer alan iddiayı Semra Özal’a sordu: Turgut Bey’in garsoniyeri var mıydı?
Gazeteci Güngör Yerdeş’in üç yıl önce piyasaya çıkan kitabında ilginç bir iddia yer aldı. İddiaya göre; Ankara’da bir "garsoniyeri" varmış ve "hanım arkadaşını" zaman zaman oraya götürürmüş.
Hürriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, üç yıldır tekzip edilmeyen soruyu Semra Özal’a yöneltti: Turgut Bey’in garsoniyeri var mıydı. Semra Özal’ın yanıtının yer aldığı ‘Turgut Bey’in garsoniyeri’ başlıklı yazısı şöyle:
Turgut Bey'in garsoniyeri
"Kıskanç Koca Odamı Bastı" yazısını yazdığım hafta, çok ilginç bir mektup aldım.
"Sayın Özkök" diye başlayan mektup, 12 Şubat 2009 günü yazılmış.
İlk cümlesi aynen şöyleydi:
"2006 yılında, bundan neredeyse 3 sene evvel piyasaya çıkan şu ilişikteki kitapçığım bugüne kadar tekzip olunmadı."
Kitabı yazan, TRT’ye başladığım yıllardan tanıdığım ünlü bir gazeteci olan Güngör Yerdeş’ti.
Kitabın 81’inci sayfasında çok ilginç bir olay anlatılıyor.
Meğer, rahmetli Turgut Özal’ın, Ankara’da bir "garsoniyeri" varmış ve "hanım arkadaşını" zaman zaman oraya götürürmüş.
Buyurun, size tarihin tozlu raflarında kalmış bir siyasi paparazzilik örneği.
* * *
Ankara’nın Beşevler Semti’ndeki Ayten Sokak, 1950’li yıllarda, iki katlı küçük villalardan oluşan sakin bir mahalleydi.
İsmet Paşa, o yıllarda Pembe Köşk’ten ayrılmış ve bu sokaktaki 26 numaralı villaya yerleşmiş.
Parantez açayım. Oktay Ekşi’ye göre o villayı İsmet Paşa’nın kızı Özden Toker ve eşi kiralamış.
Hemen yanındaki villanın üst katını kiralayan iki arkadaş varmış.
O arkadaşlardan biri, Turgut Özal’mış.
İki arkadaş bu katı, devamlı oturmak için değil, "arada sırada kullanmak" için kiralamış.
Anlayacağınız, "garsoniyer" olarak kullanıyorlarmış.
Bundan sonrasını kitaptan aktarıyorum:
"Turgut Bey, yanılmıyorsam, Elektrik Etüd İdaresi’nde iyi bir post’ta oturuyor.
Gözüne kestirdiği ise, maiyetindeki daktilo hanımlardan biri.
İşte bu hanımla sık sık Ayten Sokak’ta kahve içip sohbet ediyorlar.
Ama çevre bu işten ne içinse rahatsızlık duyuyor. Sadece Turgut Bey değil, birlikte kiraladığı arkadaşı da hanım arkadaşıyla aynı yerde görünüyor.
Bir, üç, beş derken hangisinin acemiliğidir bilinmez, üst katın yeni müdavimleri de oluyor.
Tek başına değil elbet. Onların da birlikte çay içecekleri hanım arkadaşları neden bulunmasın.
Anlaşılan evi kiralayan bu ikiliden biri ya da birbirlerinden habersiz her ikisi, kapı anahtarlarını çoğaltıp, yakın arkadaşlarını sıkı sıkı tembih ederek kayırmak istemişler."
Derken, mahallelinin ısrarı üzerine bir gün polis kapıya dayanıyor.
Tesadüf ya, o gün içeride Turgut Bey ve kadın arkadaşı var.
Polis kimliklerini istiyor.
Turgut Özal’ın yüksek dereceli bir bürokrat olduğu anlaşılınca, "Bir daha yapmayacağız" sözüyle, iş tatlıya bağlanıyor ve olay karakola intikal etmiyor.
***
Kitabın bu bölümünü okuyunca şaşırdım.
Tabii aklıma ilk gelen şey, yanındaki kadının kim olduğuydu.
Yapılan tarife göre Semra Özal olması gerekiyordu.
Olayın özeti şuydu:
Turgut Bey, o günlerde Semra Hanım’ı "garsoniyerine" götürüyormuş.
Turgut Bey’i ve Semra Hanım’ı gözümün önüne getirmeye çalıştım.
Bir türlü getiremedim.
Ama itiraf edeyim, yüzüme muzip bir ifadenin yerleştiğini kendim bile hissettim.
O muziplikle hemen telefona sarılıp Semra Hanım’ı aradım ve o bölümü kendisine de okudum.
Arkasından da sordum:
"O hanım arkadaşı siz miydiniz?"
Bir kahkaha attı: "Ayol ben, onun maiyetinde çalışmıyordum. Başka bir bölümdeydim."
Sonra devam etti.
"Ayten Sokak neresiymiş? Biz hiç öyle bir yerde oturmadık."
Aynı hınzırlıkla devam ettim:
"Turgut Bey çalıştığı bölümden başka bir daktilograf hanımı o eve götürmüş olamaz mı?"
"Olur mu hiç. Amerika’dan döner dönmez beni buldu. Gözü, benden başka kimseyi görmedi garibimin."
"Ama bunu tekzip etmemişsiniz" deyince, "O zaman sen yaz, tekzip etmiş olayım" dedi.
Karşılıklı kahkahalar attık ve telefonu kapattım.
(*) Güngör Yerdeş, "Başkentte Önemli Olaylar ve Yazamadıklarım", Ümit Yayıncılık, 2006, Ankara.