T24 yazarı Oya Baydar'ın, tutuklu insan hakları aktivistlerinden Özlem Dalkıran'a mektubu.*
Özlem'e özlemle...
Sevgili Kum-kumam, Birbirimize nasıl hitap ederdik?
Aman Allahım, ben ne yaptım! Kubbe Altı Sözlüğü’ne baktım: “kumkuma” meğer yuvarlak karınlı madenî şişe demekmiş, bir de “birçok şeyi kendisinde toplamış olan” anlamı varmış. Ne kadar iyilik, vicdan, yürek, sevgi, dostluk varsa, hepsini kendinde topladığın için sana yakışıyor kumkumalık. Gel gör ki şimdi bu sözcüğü de casusluk şifresi, örgüt parolası falan sayıp beni de katıvermesinler şu dehşetengiz “Büyükada casusları” davasına!
O zaman, istersen kısaltıp “kumam” diyeyim. Anlarsın ya, millî ve yüzde yüz yerli gelenek ve ahlakımızda kumanın yeri vardır; büyüklerimiz de yüce yargımız da yadırgamazlar. Aydın’ın da itiraz edeceğini sanmam.
Şaka yapacak halimiz kalmadı ama gel gör ki yaşadıklarımız sanki büyük bir şaka. Abukluğun sınırını çoktan aştık, hunileri kafamıza takıp oynama aşamasına geldik. Biliyorum, “bu da geçer ya hu”. Benim ömrüm yetmese de, sizler bu karabasanın sona erdiğini tabii göreceksiniz. Ne var ki, bu hale düşmüş bir yargının toparlanması nasıl mümkün olacak. Eğitimden yargıya kurumlardaki ve toplumdaki tahribat; siyasî tercihi, iktidar yandaşlığını falan aşan bu cehalet, bu çürüme, bu habaset (kötücüllük), bu çöküş nasıl giderilecek! Kaç kuşak gerekecek onarım için!
Hakkınızda bir ihbar olmuş Büyükada’da bir otelde, apaçık bir yerde, herkesin ortasında yaptığınız bir seminer sırasında. Çevirmen diye tuttuğunuz görevli muhbirin teki (Dikkat isterim; gizli casusluk toplantısı için Çevirmenler Derneği’nden bir çevirmen istiyorsunuz. Ne tedbirsiz, ne acemi ajanlarsınız siz böyle!) ihbarda bulunuyor. Gerçek Rus casuslarına dayanarak Büyükada’yı FETÖ’cü darbenin ve NATO’cu planların üssü ilan etmiş Avrasyacı ulusalcı gazete, Cingöz Recai’ye parmak ısırtacak düzmece haberlerle ihbarı destekliyor. Hepiniz anında derdest ediliyorsunuz. Deliller; casusculuk oynayan çocuk işi bile denemez, komik demek daha doğru.
Peki savcı ne yapıyor? Tek yapması gereken, sizi tutuklayanları, olmaz böyle saçmalık diyerek kapıdan kovmakken tutup iddianame hazırlıyor. Yetmiyor, bu iddianameyi mahkeme kabul ediyor. Yetmiyor, görevleri ve uğraşları iktidarın emir ve istekleri doğrultusunda yalanlar üretmek olan yandaş basın sabun köpüğü iddianameye içerik kazandırmak için harekete geçiyor.
Beni umutsuzluğa düşüren bu işte. Bu savcılar, bu hâkimler hukuk okumuşlar, bunların eline insanların kaderi teslim edilmiş. Eh, hâlâ görevde olduklarına göre FETÖ’cü de değiller. Ama bunca hukuksuzluğu, adaletsizliği içlerine sindirebiliyorlar, meslekleriyle bağdaştırabiliyorlar. İktidarlar geçicidir ama cehalet, teslimiyet ve habaset ne yazık ki kolay giderilmez, çabuk aşılmaz.
Çok sevgili Özlem’ciğim, Kumkumam benim.
Dolaylı haberlerini alıyoruz. Hâlâ dışarıda kalan arkadaşlarımızla ne zaman buluşsak seni anıyoruz. Çıktıktan sonra ilk sabah kahvaltısında bize pişi kızartacaksın, değil mi? Bekliyoruz.
Kum-kuma Oya
* Bu mektup, Cumhuriyet'te yayımlanmıştır