Milliyet Gazetesi yazarı Çetin Altan, Türkiye'de devlet kavramının gelişmediğine dikkat çekerek, Osmanlı Devleti'nin altı kez battığını ve güç bela tekrardan dirildiğini yazdı. Altan, Osmanlı devleti ilk 1402’de Timur’un, I. Beyazıt’ın tahtını devirmesiyle battığını, son olarak da Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin kurulmasıyla battığını belirtti. Altan, "Sorun, ortalama her yüzyılda bir neden devletin battığı ve zor bela yeniden dirilmeye çalıştığıdır. Çünkü “yönetmenin en verimli geçim kapısı ve hayat payesi” olduğu inancı ötesinde, “Devlet kavramı”nın ne olup ne olmadığı bilinci gelişmemişti" dedi.
Çetin Altan'ın Milliyet'te "Osmanlı Devleti altı kez nasıl battı?" (15 Ekim 2014) başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Osmanlı Devleti altı kez nasıl battı?
Beyaz bir kâğıt alın elinize. Kâğıdın herhangi bir yerine kaleminizin ucuyla minicik bir “nokta” kondurmakta alabildiğine özgürsünüz.
İkinci “nokta”yı da dilediğiniz yere özgürce kondurabilirsiniz.
Ancak...
Ancak kâğıdın üstüne sonsuz bir özgürlükle kondurduğunuz iki ayrı “nokta”yı cetvelle aynı hizada buluşturup düz bir çizgiyle birleştirdikten sonra çektiğiniz çizginin aynı doğrultudaki uzantısı, geçeceği “nokta”ları artık sizin iradenize göre değil, kendi iradesine göre saptar.
*
1071’de Küçük Asya’ya gelen Türk boyları hiçbir zaman ilkelere dayalı bir devlet kuramadılar.
Özgürce konulan ilk iki “nokta” üstünden geçecek düz bir çizginin, “üçüncü nokta”yı kendi iradesine göre saptayacağını ne görebildiler, ne düşünebildiler...
*
Selçuklu beylikler, “Küçük olsun benim olsun” hesabını bir türlü aşamadıkları için, “Ahilik” örgütünün bütün çabalarına rağmen bir türlü bir federasyonda bütünleşemediler.
*
Osmanlı devleti ise bireylerin ekonomik gelişmesine korkuyla bakan ve hemen onlara el koyan, tutarlılıktan yoksun karmakarışık bir saray iktidarıydı.
Tarihi de o yüzden bir türlü doğru dürüst ortaya çıkartılamadı. Birtakım yakıştırmalarla süslenip püslendi ve öyle sunuldu kitlelere.
Derinliğine bakıldığında Osmanlı devletinin, kendi tarihsel süreci içinde gitgide gelişen bir bütünlükle tutarlılık yaratamadığı görülür. Yalın bir anlatımla altı kez batmış; altı kez yeniden dirilmeye çalışmıştır.
*
İlk Osmanlı devleti 1402’de Timur’un, I. Beyazıt’ın tahtını devirmesiyle battı.
İkinci Osmanlı devleti II. Selim’in yeniçerinin oyuncağı haline gelmesi, hazinenin sıfırı tüketmesi ve Osmanlı donanmasının İnebahtı’da tümden yok edilmesiyle battı. Tarih 1571.
Üçüncü Osmanlı devleti, II. Osman’ın linç edilerek ırzına geçilmesiyle battı. Tarih 1622.
Dördüncü Osmanlı devleti, peş peşe devrilen I. İbrahim, IV. Mehmet, II. Mustafa’dan sonra, gitgide yoğunlaşan ayaklanmaların en büyüğü Patrona başkaldırısı ve saray erkânının paramparça edilerek, III. Ahmet’in tahttan indirilmesiyle battı. Tarih 1730.
Beşinci Osmanlı devleti Kabakçı Mustafa isyanı ve III. Selim’in öldürülmesiyle battı. Tarih 1807-1808.
Altıncı Osmanlı devleti, Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin kurulmasıyla battı. Tarih 1920.
*
Böyle bir değerlendirmede altı yüz yıl sürdüğü iddia edilen Osmanlı İmparatorluğu’nun gerçekte ortalama her yüz yılda bir batmış, Kanuni’den sonra da gitgide daha cılızlaşarak zor bela yeniden dirilmeye çalışmış olduğu çıkar ortaya...
Sorun, ortalama her yüzyılda bir neden devletin battığı ve zor bela yeniden dirilmeye çalıştığıdır.
Çünkü “yönetmenin en verimli geçim kapısı ve hayat payesi” olduğu inancı ötesinde, “Devlet kavramı”nın ne olup ne olmadığı bilinci gelişmemişti.
İki nokta arasından geçen “tarihsel çizginin” üçüncü noktayı kendi iradesiyle saptayacağı hem bilinmiyor, hem öngörülemiyordu. İktidar iradesinin o “tarihsel çizgiyi” de dilediği yerden geçirebileceği sanılıyordu.
*
Altı kez batmış olan Osmanlı devletinin her batış nedenini yeniden analiz etmek gerekir.
Bugünkü durum çok daha iyi anlaşılır o zaman...