Gündem

Osman Ulagay yazdı: Putin’in kumarı Erdoğan’ı zorluyor

Türk ekonomisinin, Putin’in dünya ekonomisinde yarattığı deprem nedeniyle daha da büyük sorunlar yaşaması kaçınılmaz görünüyor

09 Mart 2022 09:19

Osman Ulagay

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in şimdi dünyayı sarsmakta olan Ukrayna saldırısının temelleri 2014’te atıldı. Putin, desteklediği Ukrayna Devlet Başkanı Yanukoviç’in görevden uzaklaştırılması üzerine 27 Şubat 2014’de Kırım parlamentosunu basarak yönetimi ele geçirdi ve 16 Mart 2014’de Kırım’ın Ukrayna’dan ayrıldığını ilan etti. Kırım’ın böyle bir oldubittiyle ilhak edilmesi Batı dünyasında tepki yarattı ama kıyamet kopmadı ve Rusya’ya karşı çok da etkili olmayan ekonomik yaptırımlarla yetinildi. Putin’i cesaretlendiren bu zafer gelecek için daha büyük hayaller kurmasına giden yolu açtı.

Türkiye’de ise Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), 30 Mart 2014’de yapılan yerel seçimlerden bir kez daha zaferle çıkmıştı. AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan henüz Cumhurbaşkanı olmamıştı ama Putin’in Rusya’da önderliğini yaptığı ‘Tek Adam’ modelini artan bir ilgiyle izlemekte olduğu belliydi. Macaristan Başbakanı Victor Orban’ın da bu modelden etkilendiği görülüyordu.

Putin – Erdoğan modeli

Şimdi bir kez daha dünyanın gündemine damga vuran Putin’in ve Erdoğan’ın pervasız söylemine, dış tepkilere aldırmadan attıkları adımlara ve uyguladıkları yöntemlere baktığımızda şaşırtıcı benzerlikler dikkat çekiyor. Her iki liderin de, seçim sandığını kullanarak iktidara geldiği, ancak Batı’da uygulanan demokrasi modelinden giderek uzaklaşan bir yaklaşımı, farklı bir demokrasi anlayışını benimsediği görülüyor. Bir adım daha ileri giderek, her iki liderin benimsediği modelin, Batı’nın demokrasi modeline karşı bir alternatif olarak geliştirildiği de söylenebilir.

Farklı bir demokrasi anlayışı

Putin ve Erdoğan’ın serüvenine baktığımızda, iktidarlarını konsolide etme sürecinde, Batı’nın demokrasi modelini benimsemiş görünerek ekonomilerini geliştirme şansını elde eden her iki liderin, ekonomide kalıcı atılım için gerekli olan reformları gerçekleştiremeyince, seçmen desteğini korumak için farklı bir modele yönelme gereğini duyduklarını görüyoruz. Halkın desteğini toplumsal refahı artırarak sağlayamayan Putin ve Erdoğan’ın, ülkelerinin geçmişte kalan parlak dönemlerini geri getirme vaatleriyle dış politikada riskli arayışlara yöneldikleri bir dönemde yaşıyoruz.

Bu farklı modelin kısa vadede Batı’nın modeline bir alternatif oluşturduğu ve bu modeli uygulayan liderlerin kendi amaçlarına erişme konusunda başarılı göründüğü söylenebilir. Bütün yetkilerin güçlü ve otoriter lidere devredildiği ve muhalefetin baltalandığı modelin başka ülkelerde ilgi çekmeye başladığı da bir gerçek. Örneğin köklü bir demokrasi deneyimi olan Hindistan’da bile, Narendra Modi’nin, “ülkeyi disipline sokacak otoriter lider” profilini öne çıkartarak seçim kazandığını ve ülkenin tek hakimi haline geldiğini unutmamak gerekiyor.

Dünyaya kafa tutar lider

Putin ve Erdoğan’ın uyguladığı model, Batı tipi demokrasinin vazgeçilmez unsurlarını, kuvvetler ayrılığı ilkesini, yargının bağımsızlığını, düşünce ve ifade özgürlüğünü hiçe sayabilen güçlü ve popüler bir liderin her konuda son sözü söylediği, gereğinde kuralları ve kurumları hiçe sayarak ülkeyi fiilen tek başına yönettiği bir yönetim biçimini öngörüyor. Modelin başarısı ve sürekliliği için, güçlü ve karizmatik liderin olağan dışı nitelikleriyle anılır hale gelmesi, adeta efsaneleştirilmesi gerekli.

Bunun gerçekleşmesi için, güçlü liderin ülkesinin tek hakimi haline gelmekle kalmayıp, gereğinde dünyaya da kafa tutabilen bir tavır sergilemesi çok önemli. Putin’in 2014’de Kırım’ı ilhak etmesi ve bunun yanına kalması bunun çarpıcı bir örneğini oluşturdu. Putin bu hamlesiyle Sovyetler Birliği’nin mirasçısı olan Rusya’nın küresel oyunu etkileyecek bir güç olmaya devam ettiğini herkese hatırlatırken ülkesinde kahraman haline geldi. Bu sayede Rusya’da her istediğini yapabilecek gücü elde etti Putin. Kendisine muhalefet edenleri hapse attırarak ya da öldürterek ‘Tek Adam’ rejimini yerleştirdi.

Erdoğan’ın “one minute” çıkışı

Başbakan Erdoğan’ın Davos’taki ünlü “one minute” çıkışı ve çeşitli uluslararası forumlarda İsrail’i ve Batı’yı hedef alarak yaptığı sivri çıkışlar da “dünyaya kafa tutabilen lider” imajını güçlendirmeyi amaçlayan girişimler olarak dikkat çekti.

Erdoğan’ın son yıllarda sürekli olarak dış düşmanlardan, ülkeye ve ekonomiye yönelik dış kaynaklı komplolardan söz ederek “yeniden milli mücadele” çağrıları yapmasını, Batı’yı ve küresel finans sistemini hedef alan bir söylemi benimsemesini de bu çerçevede değerlendirebiliriz.

Putin’in hesapsız kumarı

Ekonominin yönetiminde çok başarısız olan ve inadı yüzünden ekonomimizi büyük bir çıkmaza sürükleyen Erdoğan’ın şimdi Ukrayna’ya hayasızca saldıran Putin’in dünya ekonomisinde yarattığı deprem nedeniyle daha da büyük sorunlar yaşaması kaçınılmaz görünüyor. Sovyet Rusya’nın KGB elemanı olan Putin’in, dünyanın bugün gelmiş olduğu noktada oynadığı büyük kumarın altından nasıl kalkacağını ise yaşayarak göreceğiz.