Yeni Akit gazetesi bir zamanlar PKK içinde başkan yardımcılığına kadar yükselen Osman Öcalan ile Kuzey Irak'ta konuştu. Abdullah Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan örgütten neden ayrıldığını anlattı, süreci değerlendirdi.
İşte Yeni AKit'ta yayınlanan söyleşiden bir bölüm;
- Abdullah Öcalan yakalandığında “Ben devlete yardımcı olmak istiyorum” demişti. Yakalanmasının üzerinden 13 yıl geçti. Ve yaklaşık 10 yıldır iktidarda olan AK Parti'nin birçok konuda olumlu adımlar attığını görüyoruz. AK Parti'nin önceki hükümetlere göre Kürt sorununa yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
AK Parti, Türkiye'de olumlu şeyler yaptı. Benim bu konuda önemsediğim önemli iki adım var. Birincisi inkar politikasını ordan kaldırdı. Bu Kürtler için çok önemli olan bir şeydir. Çünkü yıllarca inkar politikası güdülmesi, Kürtlerin adeta yok sayılması, yaralayıcı bir durumdu. İkinci önemli adım ise TRT Şeş'in kurulması oldu. Erdoğan'a oy vermiş Kürtlerin de içinde bulunduğu kesimler barışa götüren yolda daha olumlu adımlar atılmasını aslında istiyorlar. Bu anlamda Sayın Erdoğan'a inanılıyor.
- Hükümetin yaptığı kardeşlik açılımına karşın PKK'dan da bazı adımlar atılması bekleniyordu. Ancak hükümet Kürt sorununun çözümüne yönelik adımları attığında, bu adımları boşa çıkaracak karşı hamleler gibi algılanan saldırılar, eylemler yapılıyor. Bu neden kaynaklanıyor. PKK, sorunun hallolmasını istemiyor mu?
PKK'nın içinde, geçmişte olduğu gibi bu günde çözümü istemeyen veya en azından barış ortamının sağlayacak yaklaşımlara sıcak bakmayan kesimler var. PKK'nın içindeki solcular, sürekli muhalefet yapmayı marifet sayan veya şöyle söyleyelim yaptığı en iyi iş muhalefet olan kesimler var PKK'nın içinde... Bunlar ideolojik fraksiyonlar da diyebiliriz. Bir de Alevi kanat olarak tanımlayabileceğimiz mezhepsel tantaslı gruplar...
- Peki örgütün içerisinde barışı isteyen bir kanat var mı şu anda?
Şu anda PKK'nın içinde barışı isteyen kişi olarak Karayılan'ı görüyorum. Mücadelenin tarihi sürecini bilen ve bu anlamda sıkıntı çektiği için daha fazla sorumluluk üstlenen kişi ve gruplar; PKK'yı feshederek bir siyasal yaklaşım içerisine girme düşüncesini her zaman masada tutmuştur. Nitekim Abdullah Öcalan, son olarak 2002'nin başında kalıcı barışın sağlanmasına karşılık, PKK'nın kapatılabileceğini veya dönüştürebileceğini söyledi. 2002-2003 yıllarıydı. Biz silahın devreden çıkartılması, halkın siyasi bir güç haline getirilmesi ile çözüme gidilmesine inandık. Bu işin düşüncesini oluşturarak yapmak istedik. Biz peyderpey toplum demokratikleştikçe siyasetle çözümün geleceğine inandık. Uygun siyasal ortam doğarsa barışçıl bir çözüm için katkı sunmaya hazırdık. İmralı'dayken bu yöndeki görüşmelerini, bu düşüncelerini örgütün dağ kadrosuna ve Kandil'e iletti.
Ama rahmetli Ecevit ve kendisinin iktidar ortağı olan MHP ve ANAP bunu anlayamadı. Bu yaklaşıma olumlu karşılık verilmediği için bu fikirden vazgeçildi.
- Çatışma ortamında hayatını kaybeden insanların neredeyse yüzde 80'i Kürtler oluyor. Öcalan ve PKK'nın üst düzey yöneticileri bunu görmüyorlar mı?
Ben kendim Osman Öcalan olarak silahlı mücadele devrinin, şiddet devrinin bittiğine yıllar önce kanaat getirdim ve bu işin siyasal mücadelesinin verilmesi gerektiğini söyledim. Bugün de bu yöndeki fikirlerimi daha yüksek bir sesle söylüyorum.
-Yerleşik olmak, aile reisi olmak nasıl bir duygu?
Evet evlendim buraya yerleştim. Aradan geçen sürede ailenin önemini anladım. Aile gerçekten çok önemli... Nesillerin ve milletlerin geleceği için çok önemli. Üç oğlum var. Erdoğan'ın üç çocuk tavsiyesine uydum (şakayla karışık). Fırat(8), Velat(6) ve Abdullah (8 aylık). Fırat bizim yaşadığımız coğrafyaya yaşam verdiği için, Velat, ülke-memleket hasreti, Abdullah ise hem dedem hem de abim Apo'nun adı olduğu için bu isimleri koydum. 18 yıl dağda kaldım. Aile ortamından uzak ve yerleşik olmayan bir hayat tarzıydı. Baba olmak insanı duygusallaştırıyor.
- Peki siz çocuklarınızı dağa gönderir misiniz?
Ben çocuklarımı dağa göndermem. Bizim jenerasyonumuzun hayatı dağda mücadele vererek geçti. Öcalan ailesi olarak biz Kürtlere önemli hizmetler ettiğimize inanıyoruz. Ancak benim çocuklarımın dağa çıkmalarını istemem. Benim büyük oğlum Fırat, “baba ben ne zaman gerilla olacağım” diye soruyor. Ben de “hayır sen gerilla olmayacaksın” diyorum.
Ben solcu değilim. PKK içerisinde solcu-Alevi ittifakı çok etkin, ben buna karşıyım. Ben Müslüman kimlikli muhafazakar demokratım. Eşim beş vakit namazlıdır. Lise yıllarındayken üç yıl oruç tutmuştum. Aradan geçen uzun süreden sonra ben ilk kez bu yıl oruç tuttum.
Siyaset imkanı bulsaydık muhafazakar demokrat bir hareket oluşturarak, bununla çözüme gidecektik. Bu nedenle benim siyaset anlayışım örgütün siyasetiyle farklıdır. Bu anlayıştaki bir siyasi hareketle göreve hazır olduğumu defalarca deklare ettim. Ancak olumlu bir yaklaşım sergilenmeyince, iki yıl önce siyaset yapma kararımı dondurdum. Şimdilik beklemedeyim. İleride koşullar değişirse siyaseti düşünebilirim. En büyük hayalim Şanlıurfa Belediye Başkanı olmaktır. Şanlıurfa Belediye Başkanı olmayı başbakan olmaya değiştirmem.