Osman Kavala | Avrupa Konseyi'ndeki ikinci kritik oylamadan ne bekleniyor? Süreç nasıl işleyecek?
02 Şubat 2022 06:06
Avrupa Konseyi'nin siyasi organı Bakanlar Komitesi, bugün yapacağı toplantıda Osman Kavala'nın AİHM kararlarına karşın serbest bırakılmaması nedeniyle Türkiye aleyhine Aralık ayı başında başlattığı "ihlal prosedürünün" ikinci aşamasını oylamaya sunacak.
Türkiye'nin 19 Ocak'ta sunduğu resmi görüşün de eklendiği gerekçeli karar, 49 ülkeden üçte iki çoğunluğun sağlanması durumunda AİHM'e gönderilecek ve Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal edip etmediğini değerlendirmesi istenecek.
Diplomatik kaynaklar, Kavala'nın tutukluluğu konusunda hükümette yeni bir değerlendirme sürecinin devam ettiğine, Strasburg'dan çıkacak kararın ertesinde yeni bir adımın atılabileceğine işaret ediyorlar
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 30 Kasım-2 Aralık arasında yaptığı değerlendirmeler ve oylama sonucunda iş insanı Osman Kavala'yı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına rağmen serbest bırakmayan Türkiye aleyhine "ihlal prosedürü" başlatma kararı almıştı. Aynı kararda, Türkiye'den 19 Ocak'a kadar resmi görüşünü iletmesi istenmiş ve 2 Şubat'ta yapılacak toplantıda Kavala davasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edilip edilmediğinin AİHM'e sorulması yönünde adım atılacağı kaydedilmişti.
Bakanlar Komitesi'nin uyarısına karşın 14 Ocak'ta yapılan duruşmada, Osman Kavala'nın 2017'den bu yana süren tutukluluk halinin devamına karar verilmiş ve dolayısıyla gözler, Strasburg'da bugün yapılacak toplantıya çevrilmişti.
Bugün yapılacak toplantıda, Türkiye'nin 19 Ocak'ta Bakanlar Komitesi'nin aldığı karara ilişkin sunduğu resmi görüşünün de eklenerek hazırlandığı gerekçeli karar ele alınacak. Ankara'dan Strasburg'a iletilen resmi görüşte, Türkiye'nin AİHM kararlarına uyduğu, Kavala davasında 2019 kararının yerine getirildiği ancak iş insanının başka bir davadan tutuklandığı değerlendirmesi yer almıştı.
Bakanlar Komitesi, gerekçeli karar görüşmelerinin ardından oylamaya geçilecek. 49 üye ülkeden en az 32 ülkenin onay vermesi halinde Bakanlar Komitesi, ihlal prosedürü kapsamında Türkiye'nin AİHS'in 46. maddesinden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal edip etmediğini resmi olarak AİHM'e soracak.
Aralık başında yapılan oylamada, 49 ülkeden 35'i Türkiye aleyhine oy kullanmış ve sürecin başlamasını sağlamışlardı. Diplomatik kaynaklar, bugün yapılacak oylamadan da farklı bir sonuç çıkmasını beklemiyorlar. Türk Dışişleri Bakanlığı'nın son dönemde birçok üye ülke nezdinde girişimde bulunduğu, oylamanın seyrini etkilemeye çalıştığı kaydediliyor. Ancak AB ülkeleri ve AB üyesi olmayan Avrupalı ülkelerin de ilk turda çekimser oy kullanan Romanya ve oylamaya katılmayan Polonya nezdinde girişimde bulundukları, bugünkü oylamadan da Türkiye'ye net bir yanıt çıkmasını sağlamaya çalıştıkları belirtiliyor.
Aralık oylamasında sadece Azerbaycan ve Macaristan, ihlal prosedürü başlatılmasına karşı oy kullanmışlardı. Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Sırbistan, Arnavutluk ve Moldova çekimser kalmış, Bosna-Hersek de oylamaya katılmamıştı.
AİHM ihlal kararı verirse yaptırım süreci
Oylamadan Türkiye aleyhine bir karar çıkması durumunda, ihlal prosedürü kapsamında süreç AİHM'e taşınacak.
2019'da Kavala'nın serbest kalması gerektiği kararını vermiş olan insan hakları mahkemesi, Türkiye'nin "Avrupa Konseyi'ne üye ülkelerin AİHM kararlarını uygulamalarını mecburi kılan AİHS'in 46. maddesinden" kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini inceleyecek.
AİHM, "Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmedi" sonucuna varırsa, bu yöndeki değerlendirmesini yeniden Bakanlar Komitesi'ne iletecek. Bakanlar Komitesi de eğer bu süreç içerisinde Kavala serbest bırakılmamışsa Türkiye'ye karşı alınacak yaptırımları değerlendirecek ve uygun görülen önlemleri karara bağlayacak.
Daha önce sadece Azerbaycan için işletilen ancak yaptırım aşamasına gelmeden sonlanan bu sürecin Türkiye için nasıl işletileceği ve sonuçlarının neler olacağı öngörülemiyor. Ancak kaynaklar, AİHM'in değerlendirme sürecinin çok da uzamayacağı, konunun bu sene içerisinde Bakanlar Komitesi'nin önüne gelme ihtimaline dikkat çekiyorlar. Aynı kaynaklar, yaptırım konusunda da belirli bir çerçeve olmadığına, üyeliğin dondurulmasından oy hakkının askıya alınmasına kadar birçok seçeneğin gündeme gelebileceğine dikkat çekiyorlar.
Avrupa Konseyi'nin alacağı bir yaptırım kararının Kavala davasını yakından takip eden Avrupa Birliği açısından da belirleyeceği olabileceği, Strasburg'daki sürecin zaten sıkıntılı devam eden Ankara-Brüksel ilişkilerine de yansımaları olacağı vurgulanıyor.
İş insanı ve Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala, 1 Kasım 2017'den bu yana tutuklu. Kavala önce önce 2014 yılında açılan Gezi Parkı Davası sanıklarından biri olarak yargılanmış, bu davanın diğer 8 sanığı ile birlikte 2015 yılında beraat etmişti.
Kavala'nın 18 Ekim 2017'de gözaltına alınması ve ardından tutuklanmasıyla birlikte Gezi protestolarıyla ilgili ikinci bir dava açılmıştı. 2019'da tüm sanıklar beraat etmiş fakat Osman Kavala, hakkında başka bir soruşturma olduğu gerekçesiyle tahliye edilmemişti. Kavala, daha sonra, Çarşı Davası diye bilinen davanın yeni Gezi Davası'yla birleştirilmesiyle yeni bir davanın sanığı haline gelmişti.
Ankara'da yeni bir değerlendirme olur mu?
Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Türkiye'nin kurucu üyeleri arasında yer aldığı Avrupa Konseyi'nden yaptırım görmesine neden olma aşamasına gelen Osman Kavala davasının seyri Ankara'da yeniden değerlendirilmeye başlandı.
Aralık ayındaki toplantıdan çıkan sonucun ardından, konunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bulunduğu çeşitli toplantılarda ele alındığı, sürecin gelişimine ilişkin Dışişleri ve Adalet bakanlıklarının da görüş sunduğu kaydediliyor.
Yapılan bazı değerlendirmelerde, Ankara'nın Kavala konusunda AB ülkeleri nezdinde uzun süredir yürüttüğü politikadan somut bir sonuç alamaması, Brüksel ve diğer başkentlerin "pazarlık" görüntüsü verecek bir adım atmamaları sürecin yeniden değerlendirilmesinde etkili oldu.
Kavala davasının mevcut durumuyla hem Avrupa hem de ABD ile Ekim 2021'de yaşandığı gibi büyük gerilimlere neden olabileceği, bunun da Türkiye'nin dış politika hedefleri açısından olumsuz sonuçlar yaratabileceği de öngörülen unsurlar arasında. Bu kapsamda, iptal prosedürünün Avrupa Konseyi'nde yaptırım aşamasına geçmeden Kavala'nın serbest kalmasının sağlanması gibi bir olasılığın Ankara'da daha sık seslendirildiğine işaret ediliyor.
Kavala davasında bir sonraki duruşma 21 Şubat'ta gerçekleştirilecek.