Gündem

İş adamı Osman Kavala'nın ismi İmralı zabıtlarında neden geçti?

Kavala: İmralı zabıtlarında adımın geçmesini, Öcalan’la görüşeceğini ümit ettiğim BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a yollamış olduğum bir yazıya borçluyum

01 Mart 2013 13:04

İş adamı Osman Kavala, Milliyet’te yayımlanan "İmralı zabıtları"nda BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in Abdullah Öcalan'a söylediği "Osman Kavala’nın size selamları var. (Başkanlığın) totaliter bir yapıya dönüşmesinden endişe ediyorlar" sözlerini açıkladı. Kavala, "Adımın geçmesini sanırım bir süre önce, Öcalan’la görüşeceğini ümit ettiğim BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a yollamış olduğum bir yazıya borçluyum. Ancak Önder’in aktardıkları benim sözlerim değil" dedi.

İşte Osman Kavala'nın Milliyet gazetesinde "Barış ortamı başkanlık kutuplaşmasıyla heba olmasın" yayımlanan yazısının tamamı:  

Dünkü Milliyet’te yayımlanan İmralı zabıtlarından Sırrı Süreyya Önder’in Öcalan’a, “Bir de Başkanlık meselesi var. Kamuoyu bu konuda çok hassas” dedikten sonra, benim adımı da kullanarak “(Başkanlığın) totaliter bir yapıya dönüşmesinden endişe ediyorlar” diye bir aktarım yaptığını öğrendik. Adımın geçmesini sanırım bir süre önce, Öcalan’la görüşeceğini ümit ettiğim BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a yollamış olduğum bir yazıya borçluyum.  Ancak Önder’in aktardıkları benim sözlerim değil. Ben bu yazıda düşüncelerimi aşağıdaki gibi özetlemiştim: 

Yeni anayasanın toplumsal kabul görme süreci ülkenin demokratikleşmesi açısından son derece önemlidir. Avrupa İnsan Hakları  Sözleşmesi ve Avrupa Özerklik Şartı ilkelerine uygun, yerinden yönetim kurumlarını ve kültürel hakları tanıyan bir anayasanın toplumun en az 3/4 çoğunluğuyla kabulü Türkiye için gerçek bir demokratik dönüşüm olacaktır. Bu mümkün bir hedeftir, ancak denetim kurumları zayıflatılmış bir başkanlık sistemi ve yargı kurumunun üzerindeki siyasi vesayeti kurumsallaştıracak düzenlemeler [de ısrar] bu hedeflere ulaşmayı engeller. Eğer partiler arasında yukarıdaki ilkeler ekseninde ve parlamenter rejim temelinde mutabakat sağlanabilirse anayasa referandum sürecinde yaşanabilecek kutuplaşma en aza indirilir, böylelikle Kürtleri de ilgilendiren temel reformlarla ilgili mutabakatın toplumsal desteği genişler.

Buradan da anlaşılacağı gibi, öncelikli kaygım, Kürtlerin durumuyla ilgili düzenlemeleri de içerecek yeni anayasanın mümkün olan en geniş mutabakatla yapılması ve referandum müessesesine galibiyet kazanmak için değil, anayasaya toplumsal meşruiyet sağlamak için başvurulması.

İmralı görüşmeleriyle başlayan yeni sürecin başarıyla sonuçlanmasının son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Gençlerimizin ölmemesi, silahlı saldırıların, operasyonların sona ermesi, toplumun tüm kesimlerinde rahatlama yaratacak, yurttaşlarımızın geleceğe daha iyimser bakmalarına yol açacaktır. Hiç şüphesiz barış ortamına her hal ve şartta ihtiyacımız var. Bununla birlikte, Türkiye’nin gelecek siyasi yapısını belirleyecek olan yeni anayasa hazırlama sürecinde barış ortamının sağlanması özel bir anlam taşımaktadır, bu önemli bir kazanç olacaktır. Zira, toplumun ve siyasi aktörlerin gelecekle ilgili umutlu ve iyimser olmaları, yeni hazırlanacak anayasaya tavrı, anayasanın içeriğini de etkileyecektir.
Siyasi diyalog ve toplumsal uzlaşmayı rahatlatacak barış ortamının ortaya çıkaracağı fırsatların başkanlık sistemiyle ilgili yaşanacak gerginlik ve kutuplaşma ile heba olmasından kaygı duyuyorum.

Eğer, özgürlükçü bir anayasayı mümkün olan en geniş uzlaşma ile hazırlamak gerçekten de ortak hedefse, başkanlık sistemini gündeme getirmenin bu hedefe nasıl hizmet edeceğini anlamak mümkün değildir. Türkiye’deki siyasi rejimin temel bir ihtiyacından kaynaklanmayan, devasa biraz da ne olduğu belirsiz - bir rejim değişikliğini zorlamanın uzlaşma imkânlarını son derece daraltacağına inanıyorum.
Bunları söylerken, muhalefet partilerinin anayasa hazırlık çalışmalarında gösterdikleri tutumda haklılık görüyor değilim. Özellikle CHP’nin yeni Anayasa’da vatandaşlık tanımının Türk olarak belirlenmesi ve anadilde eğitimin engellenmesi konularında ısrarı anlaşılacak gibi değildir. Bir sosyal demokrat partiden beklenmeyecek böyle bir tavır, BDP’nin hareket alanını kısıtlıyor, başkanlık sisteminin gündeme gelmesine de hizmet ediyor. Ancak, yine de şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, MHP karşı çıksa, CHP katılmasa da, Kürtlerle ilgili düzenlemelerin başkanlık sistemiyle değil, parlamenter demokrasi kapsamında gerçekleşmesi, siyasi gerginlikleri azaltacak ve yeni anayasaya toplumsal desteği genişletecektir.

Ben hala Kürtlerin ve toplumda farklı etnik kimlikleri ve farklı inançlarıyla yaşayan kesimlerin kendilerini toplumun eşit vatandaşları olarak hissetmelerine yarayacak, özgürlükleri koruyan bir anayasanın geniş bir uzlaşıyla yapılabilmesi için zamanımızın olduğuna inanıyorum. Umarım, İmralı zabıtlarının yayımlanması bu sürece katkı sağlar.
 

İlgili Haberler