25 Aralık 2011 02:00
Hazal Özvarış-T24
[email protected]
“Faşizm, atılan ilk bombalarla başlamaz, her gazetede üzerine bir şeyler yazılabilecek olan terörle de başlamaz. Faşizm, insanlar arasındaki ilişkilerde başlar, iki insan arasındaki ilişkide başlar...”
“Sıfıra Sıfır, Elde Var Mobing” kitabının yazarı Çağlar Çabuk’un anlattıkları 20. yüzyılın en önemli yazarlarından Ingeborg Bachmann’ın yukarıdaki sözlerini hatırlattı. “Mobbingin sağı solu yok” diyen Çabuk, dini bütün kişinin de bir sosyalistin de çalışma hayatında zorbaya dönüşebileceğini söylüyor. İngilizce bir kelime olduğu için kendimizi muaf saydığımız mobbingi öğrenmek için sorduk:
Türkiye’de mobbing yüzünden intihar eden var mı? Kamuda mobbing konusunda sessizlik mi hâkim? Mobbing en sık hangi kurumlarda ortaya çıkıyor? Beyaz yakalılar kadar fabrika işçisi de mobbinge maruz kalıyor mu? Mobbingçiler, karşılarındaki ezmek için din, cinsiyet ve etnik kimlikten en çok hangisini kullanıyor?
Mobbinge karşı avukat ve psikologlardan oluşan ekibiyle gönüllü hizmet veren Çağlar Çabuk’un www.t24.com.tr’nin sorularına verdiği cevaplar şöyle:
‘Ayşecik filmlerinde mürebbiyelere yapılan mobbingti’
- Mobbingin kelimesinin Türkçesi yok mu?
Türk Dil Kurumu çok yakın bir zamanda “bezdiri” olarak açıkladı. Ama daha çok mobbing kullanılıyor. Ben mobbingi tek "b" ile yazmayı tercih ediyorum. Böylece nispeten de olsa Türkçeleştirmeye çalıştım.
-Peki, mobbing ne demek?
Mobbing, çalışma yaşamında kişilerarası yaşanan, bir kişiden diğerine veya birden fazla kişiden bir kişiye yönelik yapılan, sürekliliği olan, sistemli ve kasıtlı bir şekilde devam eden, kişinin işini bırakmasına, kendisini yetersiz, başarısız hissetmesine sebep olabilecek bir dizi davranışlar bütünü. Bir başka deyişle, bir çeşit çeteleşmenin sonucunda ortaya çıkan sürece verilen isim. Hatırlarsınız Yeşilçam’ın Ayşecik filmlerinde baba eve mürebbiye tutar, ama şoför, aşçı, Ayşecik bir olur mürebbiyelere tuzaklar kurar ve mürebbiyeleri bir bir kaçırtırlar. En sonunda esas kadın gelir ve işler çözülür. Orada geçen de aslında bir mobbing hikâyesidir.
- Kasıt, kişinin işten ayrılmasını sağlamak mı?
Kasıt meselesi tartışılıyor. Mobbingi literatüre taşıyan uzmanlar kişinin işten ayrılması için diyebiliyorlar. Ama saha çalışmalarımda gördüm ki illa herkesin istifa etmesi gibi bir kasıt yok. Performansın düşmesi nedeniyle iş akdi feshi de mobbingin sonuçlarından biri. İnsanların sadece biriyle alay etmek ve bundan zevk almak için yapabildiklerine tanık olduk.
‘1544 yılında Hüsrev Paşa, mobbing nedeniyle intihar etti’
- Mobbing ne zaman çıktı?
Şu gün, şu saatte çıkmış demek mümkün değil. Ancak çoklu ya da endüstriyel üretimin ve insanların birlikte çalışmaya başladığı zamanlardan beri olsa gerek. Olgunun adı yeni konmuş olsa da insanların bir arada çalışma ve üretme deneyimiyle birlikte çatışmanın ve devamında yıldırma davranışlarının olması ne yazık ki doğal. Tabii o zamanlar bu davranışlar bütününe mobbing denilmiyor.
- Mobbing kapitalizm ürünü mü?
Mobbing için bir suçlu aramak gerekiyorsa sistemlerden ziyade toplumsal dinamiklere de bakmak gerektiğine inanıyorum. Kapitalizm, kâr ve verimlilik üzerinden yükselen bir yapı. Kaynakların sınırlı olması ve rekabetin varlığı da mobbing dinamiklerini arttırıyor. Mobbing için kapitalizmin yarattığı bir sonuçtur dersek, insanın buradaki etkisini hafifletmiş oluruz. Eminim Mimar Sinan, o şahane camileri yaptırırken de çalışanlar arasında mobbing vardı. Hatta magazinsel sunulan bir haberde, Osmanlı'da ilk mobbingin Kanuni Sultan Süleyman döneminde geçtiği söyleniyor. 1544 yılında Divan toplantısında Rüstem Paşa'nın suçlarına maruz kalan Hüsrev Paşa, bu nedenle intihar ediyor.
‘Akademi ve sağlık alanı mobbingin en sık görüldüğü yerler’
- Bugün Türkiye'de mobbing yüzünden intihar eden var mı?
Basına yansıyan haberlerde Türkiye'de de bir takım intiharlardan bahsediliyor. Ancak çok detaylı araştırılmadan bir intiharın ardından “mobbing nedeniyle“ demek oldukça iddialı ve kanıtlanması kolay olmayan bir durum.
- Vakalara en sık hangi kurumlarda rastlanıyor?
Özel sektörde finans, turizm ve medya dünyasından çok başvuru geliyor ama kâr amacı gütmeyen organizasyonlar olmasına rağmen sivil toplum örgütleri, mobbingin en çok yaşandığı yerlerden biri. Akademik dünya, özellikle okul ve üniversitelerdeki öğretmenler arasında, sağlık alanı mobbingin en sık görüldüğü yerler.
- Özel sektör ve kamu arasında fark var mı?
Özel sektördeki canına tak edince tazminatını bırakıp gidebiliyor. Kamuda ise memuriyetini kaybetme gibi bir ihtimal var. Ayrıca, mobbinge dayanıklılık kişilik özelliklerine göre çok değişiyor. 6 ayda havlu atan da var, 10 – 15 sene dayanan da… Kişilerin kötü muameleye dayanması mobbingin olmadığını göstermiyor. Kişinin tahammül seviyesi, yıldırma davranışlarının sıklığı, kişinin hangi değer sistemlerine zarar verdiğine göre değişiklik gösterebiliyor.
‘2012’de yürürlüğe girecek yasayla kurumlara da dava açılabilecek’
- Kamuda sessizlik mi var?
Mobbingi ilk konuşmaya başladığımızda evet, daha çok özel sektörden şikâyet ve başvuru geliyordu. Ama Çalışma Bakanlığı’nın Mart 2011’de Alo 170’i devreye sokmasıyla kamudan da epey başvuru gelmeye başladı.
- 2012’de yürürlüğe girecek yasayla kurumlara da dava açılabilecek mi?
Manevi tazminat davaları şahıslarsa açılıyordu. 2012'den sonra, kişinin elinde somut delilleri varsa, yıldırma sürecinde yaşadıkları ispat edilirse kuruma da dava açılabilecek. Yönetim, mağdur kendisine başvurduğu halde mobbingi göz ardı ediyorsa, işveren de mağduriyeti arttırdığı gerekçesiyle dava edilebilir.
- Mobbing nasıl ispat edilir?
SMS, e-mail gibi yazılı göstergeler ve şahitler delil açısından çok önemli. Delillendirme aşamasında hazırlanması gerekenlerin arasında; bu davranışların kimlerin arasında, ne zaman, nerede, hangi konu hakkında ve ne söylenerek, hangi eylemlerle yapıldığını kanıtlamak gerekir. Kişinin o dönem rahatsızlık nedeniyle gittiği doktorun yazdığı reçeteler, raporlar, verdiği istirahatların da önemi büyük. Sistematikliği kanıtlamak için klasörlerce çalışma yapmak gerekebiliyor. Örneğin, “Mailde beni cc'ye koymayarak proje dışında bırakıldım, proje hakkında bilgim olmadığı için müşterinin sorularına yanıt veremedim” ya da “Toplantıda ben soruyu cevaplayamadım, küçük düşürüldüm.”
‘Oruç tuttuğu için de tutmadığı için de mobbinge uğruyan var’
- Projeler, cc'lemeler daha çok yönetici kadrosuna dair anlatılar. Bunun dışında kalan emek gücü, örneğin bir fabrika işçisi mobbing yaşar mı, bunu bilir mi?
Mobbingin olmadığı bir işletme olduğunu sanmıyorum. Her sektörde var ne yazık ki. Fabrikadaki tezgâhın başında da mobbing var. Ustanın işçiye ya da bir işçinin diğer işçiye yaptıkları içinde kasıtlı, sistematik ve sürekli yıldırma elbette var.
- Mobbingin tazminatı ne kadar?
İlk kazanılan dava, 2006 yılında manevi tazminat istemiyle açıldı ve 1.000 TL’ye hükmedildi. Manevi tazminat tutarları çok yüksek rakamlar değildi şu ana kadar. Çalışmalarımda gözlemlediğim ortak şey, mağdurun dava açmaktaki amacı da aslında tazminat almak değil, karşı tarafın kendisine yaşattıklarının herkes tarafından duyulması ve bir şekilde bu yapılanların karşılıksız kalmaması. Şimdiye kadar hiç bir hapis cezası yok ama şu an mahkemesi devam eden bir vakada eğer dava olumlu sonuçlanırsa, mobbing yapan hapis cezası alacak ve bu Türkiye’de emsal olacak.
- Bu davayı diğerlerinden özel kılan ne?
Davacı bir kamu çalışanı. Dolayısıyla idari hukuktan, 657'ye tabi memurlar yasasından yararlanacak. Mobbing sürecinin sonunda kalp spazmından zihinsel durgunluğa kadar, duygusal ve ruhsal algılarının bozulduğu tespit edildi. Ağlama krizleri ve odaklanma sorunları yaşadı. Kalıcı olmasa da hayatının bir bölümünü kalitesiz yaşadı.
‘Sosyalist veya dini bütün bir kişinin içinden mobbingçi çıkabiliyor’
- Din, cinsiyet, etnik kimlik; bunlardan hangisi mobbing için sıklıkla kullanılıyor?
Kürt veya Laz olduğu için birtakım süreçleri yaşadığını söyleyenler var. Ama önemli nokta şu, oruç tuttuğu için de tutmadığı için de mobbinge uğrayan var. Bu işin sağı, solu yok. Bir hastabakıcı bile büyük bir güç sahibi olabilir ve amiri konumundaki hekime mobbing yapabilir.
Ben mobbinge sebep olabilen çatışma konularını, kişisel ve mesleki özellikler olmak üzere ikiye ayırıyorum. Bunun dışında kimin kime, nasıl yaptığının bir ortaklığı yok. Bir çoğunluk dinamiği var ve mağdur kişi diğerlerinden bir yönüyle farklıysa bunlarla karşılaşabiliyor.
- Mobbingçi kimdir?
Mobbing yapan insanların özelliklerine baktığımızda son derece dışa dönük, tutarlı, kurum için her şeyi göze alabilecek insanlar olabildiklerini görüyorum. İyi aile babası, çevreleri için kanaat önderi veya ideal bir insan olabiliyorlar. Ne yazık ki hepimiz hayatımızın bir döneminde tesadüfen de olsa mobbingçi olabiliriz. Herkese yardım eden, dini bütün gösterilen kişiler veya sosyalist denilen insanların içinden iş yaşamında bir mobbingçi çıkabilir.
Tabii, herkesin tarzı farklı oluyor. Karda yürüyüp izini belli etmeyenler, kendi elini kirletmeden başkaları üzerinden bunu örgütleyenler olabiliyor. İçlerinden çıkan bu zorba, mobbing uyguladığı kişi gittiğinde kendine yeni bir kurban arayabiliyor.
Baykal ve Sav, Kılıçdaroğlu’na mobbing yaptı mı?
- Siyasi partilerde de mobbing var mı?
Mobbingin olmayacağı yer yok.
- TBMM’de şiddetlenen bir Meclis toplantısı hayal edelim. Bir partiye mensup vekiller, sıradanlaşan bir şekilde başka bir partinin vekilini hedef alarak "Sen teröristsin" diyor.
Eğer, her Genel Kurul’da aynı kişiye aynı şey yapılıyorsa, yani kasıt ve süreklilik ve sıklık unsurları tespit edilirse buna mobbing olgusuna benziyor diyebiliriz. Ama münferit olaylarda bundan bahsedemeyiz. Siyasette rekabet var. Sözel şiddet, hakaret onayladığım bir şey değil ancak siyaset işinin doğası gereği ve bizim ülkemizdeki siyasi kültürün dinamiklerinden kaynaklanan davranışlar var. Ancak birbirlerine feci şekilde hakaret edip, sonra hastane ziyareti yapılıyorsa bu süreci farklı yorumlamalıyız. Mevsim gribiyle domuz gribi arasındaki fark gibi, başlangıçları aynı ama birinde 1 haftada kalkarken, diğerinde ölebiliyorsunuz.
- Geçtiğimiz dönemlerde tanık olduğumuz CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun görevden ayrılmasını isteyen Önder Sav ve Deniz Baykal kadrosunun çabaları mobbing mi?
Eğer bir parti başkanının görevinden ayrılması için, bir sistematik içinde ekibin organize olarak onu başarısız ve verimsiz kılacak, yetersiz edecek işler yapılıyorsa, evet, sürecin tamamına mobbing denebilir. Ancak unutmayalım, siyaset sadece dış faktörlerle rekabet değil, içeride de performansı sürekli yukarıda tutmayı gerektiren bir alan. Mobbing çalışırken kurum kültürünü özel olarak incelemek gerekir ger koşulda.
- Türkiye’de bir parti liderinin "Mobbinge uğruyorum" dediği bir günü hayal edebiliyor musunuz?
Almanya'da benzer bir şey yaşandı. Muhalefetin, Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’ye mobbing uyguladığı söylendi. Politikacılar da bir gün “Bana mobbing yapıyorlar” diyebilir ama bir politikacının eleştirilmesi olağandır, o yüzden politikada eleştiriler mobbing kabul edilemez.
- Siyasi parti lideri veya üyesi, alaşağı edildiği bir durumda dava açabilir mi?
İç tüzüğü bilmiyorum. Ama benim gözlemlediğim tabanı zayıflayan bir partinin daha yenilikçi lideri, Olağanüstü Genel Kurul yapılıp ihraç edildi. Yeni bir parti kurmak zorunda kaldı. Gücü elinden alındı. Orada ciddi bir örgütlenme söz konusuydu. Bu mobbing miydi, diye sorarsanız, cevabım olumsuz yönde olur çünkü parti kuralları söz konusuydu. Eşitlikçi ve demokratik bir zemin olmayınca mobbing sadece işin bir parçası oluyor.
© Tüm hakları saklıdır.