Hürriyet yazarı Uğur Gürses, Başbakan Binali Yıldırım'ın 2016 yıl sonunda ekonomik büyüme beklentisinin yüzde 4.5'ten yüzde 3.2'ye çekildiğini duyurduğu Orta Vadeli Ekonomi Programı hakkında "OVP varsayımları ki; açıklanan verilerden hesaplandığında yine ‘pembe kur tahminlerine’ dayanıyor" dedi. Gürses, "İşin doğrusu; bu tür programlar, hükümetlerin orta vadede ekonomiyi nereye götürme niyetinin kamuoyuna dönük yol haritasıdır. Biraz iyimserlik dozu normal karşılansa da, nedense bizde 'şuraya bir orman çizelim, yemyeşil olsun’ havasında oluyor" yorumunda bulundu.
Başbakan Binali Yıldırım, Orta Vadeli Ekonomi Programı'nı açıklaması sırasında eğitimdeki düzenlemelerden de bahsetti:
Uğur Gürses'in Hürriyet gazetesinin bugünkü (5 Ekim 2016) nüshasında yayımlanan 'Milli gelirde 'kur' varsayımı' başlıklı yazısı şöyle:
Açıklanan yeni 'Orta Vadeli Program'a (OVP) göre 2017'de kurun sadece yüzde 7.5 (bugüne göre yüzde 4), izleyen yıllarda ise sırasıyla yüzde 3.7 ve 2.4 artacağı varsayılmış. Yani kuru 2 yılda toplamda sadece yüzde 8'lik artışta tutarsak 10 bin dolarlık kişi başı milli gelire 2018'de yeniden erişiyor olacakmışız.
YENİ ‘Orta Vadeli Program’ın (OVP) ana hatları dün açıklandı. Ancak yine pembe tablolar içeriyor.
İşin doğrusu; bu tür programlar, hükümetlerin orta vadede ekonomiyi nereye götürme niyetinin kamuoyuna dönük yol haritasıdır. Biraz iyimserlik dozu normal karşılansa da, nedense bizde “şuraya bir orman çizelim, yemyeşil olsun’ havasında oluyor.
OVP’ye göre 2016 yılını yüzde 3.2 büyüme ile bitireceğiz. Buradan çıkan varsayım şu olmalı: İlk ayında darbe girişimi ve devamında OHAL ilan edilen üçüncü çeyrekte yüzde 2, içinde bulunduğumuz son çeyrekte yüzde 3 büyürsek tüm yılı yüzde 3.2 büyümeyle bitirebiliriz.
Oysa ikinci çeyrekte zar zor yüzde 3.1 büyüyebilmiştik; o da kamu harcamalarının belirgin desteği ile.
Peki içinde bulunduğumuz yıla dair bu tahmini büyüme mümkün mü?
Üçüncü çeyreğe dair veriler yüzde 1 büyüme bile iyimser diyor. Kaldı ki son çeyrekte dahi yüzde 3-4 zor.
2017 tahmini açıkta
Bu bakışla, OVP’de 2017 büyümesi için geçen yıl konulan yüzde 5’lik tahminin yüzde 4.4’e çekilmesi ‘gerçekçilik’ olmayacağı gibi, bu hali ile bile açıkta kalıyor.
Yalnız dikkat çeken şu; giderek artan bütçe açığının, OVP’de 2017 yılında GSYH’nın yüzde 1.9’una ulaşacağı görülüyor. Kamu harcamalarında gaza basmaya devam edileceği açık. Bu, darbe girişimi ve devamındaki OHAL uygulamaları altında özel kesimin, hane halkı harcamalarının yüksek olmayacağının da dolaylı bir kabulü olmalı.
Geçen yıl Kasım seçimleri sonrasında güncellenen OVP’ye göre, 2016 bütçe açığı GSYH’nın yüzde 1.2’si olacaktı. Dün Başbakan tarafından açıklanan verilere göre, bu yılı yüzde 1.6’sı seviyesinde bitireceğiz. 2017 için planlanan yüzde 1.9’luk bütçe açığının da bugünden görünen geleceği, büyük bir olasılıkla yüzde 2’nin üzerine çıkmasıdır.
Bu da, Türkiye’nin pusulasını kaybeden iktisat politikasının artık kamu harcamaları ile ivme kazandırılması rotasına giriyor olmasıdır. Başbakan Yıldırım da, “bunu bilerek yapıyoruz” diyor.
Muğlak 19 eylem
Her ne kadar, 2017 sonrasına dair tahminlerde bütçe açığının 2018 ve 2019’da sırasıyla GSYH’nın yüzde 1.6 ve yüzde 1.3’üne düşürüleceği konulmuşsa da, daha fazla popülizme dayanan bir iktidarın bundan vazgeçmesi zor.
“2017-2019 Döneminde Öncelikli Düzenleme ve Uygulamalar” başlığı ile Başbakan tarafından anlatılan konu reformlarla ilgili. İktisat politikasının reform bacağına dair soru sorabilecek olanlara da küçük bir ‘dilim’ bırakılmış; “Onuncu Kalkınma Planı kapsamında yer alan 25 öncelikli dönüşüm programı etkin bir şekilde uygulanmaya ve takip edilmeye devam edilecektir” deniliyor.
Çoğunda ne yapılacağı muğlak 19 adet eylem sunuma alınarak, reform çabası olarak anlatılıyor. Oysa bu dönüşüm programları ve bunlara dair eylem planları zaten bırakıldığı yerde tozlandı kaldı.
İşin trajik tarafı; OHAL altında Meclis’ten geçirilmeyen kanun hükmünde kararnamelerin keyfi kararları ile ülke yönetilirken, “Yargılama sürelerinin kısaltılmasına yönelik tedbir alacağız” hedefi çok da anlamlı olmuş.
OVP varsayımları ki; açıklanan verilerden hesaplandığında yine ‘pembe kur tahminlerine’ dayanıyor. 2017’de kurun sadece yüzde 7.5 (bugüne göre yüzde 4), izleyen yıllarda ise sırasıyla yüzde 3.7 ve 2.4 artacağı varsayılmış.
Geleceğe ‘ışık’, ‘kuru enflasyona göre oldukça düşük varsay, kişi başı milli geliri 10 bin dolara ulaştır’ şiarı ile hesaplama ile tutulmuş.
Kuru 2 yılda toplamda sadece yüzde 8’lik artışta tutarsak 2018’de 10 bin dolarlık kişi başı milli gelire yeniden erişiyor olacakmışız.
İşte bu yüzden, varsayımların ciddiyeti; bir planın tüm makro ciddiyetini temelden sarsıyor.
Peki IMF ne diyor?
IMF yıllık Dünya Ekonomik Görünüm raporunu yayınladı. IMF yine görece yüksek iyimser tahminler koyup, gerçekleşmeler yaklaştıkça bunları sonra aşağı çekme politikasına devam ediyor.
IMF’ye göre küresel ekonomi 2016’da 3.1 büyürken, 2017’de bunun yüzde 3.4’e çıkacağı tahmin edildi. IMF’ye göre, Avrupa’da büyüme 2016’daki yüzde 1.7’den, 2017’de yüzde 1.5’e gerileyecek. Halk oylamasında AB’den çıkma kararı alan Britanya’da ise büyümenin yüzde 1.8’den yüzde 1.1’e gerileyeceği tahmin ediliyor.
Önceki tahminlerine göre Rusya’nın daha hızlı toparlanacağı öngörülüyor; 2015 ve 2016’yı resesyonda geçiren Rusya, 2017’de yüzde 1.1’lik bir büyümeye geçecek.
IMF, Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişen ülkelere dair büyüme tahminini değiştirmedi; 2016’da yüzde 4.2, 2017’de ise yüzde 4.6 büyüme bekliyor.
Türkiye tahminlerinde dikkat çekenler şöyle: Büyüme 2016’da yüzde 3.3, fakat 2017’de yüzde 3’e düşürmüş. Aynı şekilde cari açık tahmini de yüzde 5.6’ya çıkarmış.
IMF, Türkiye’deki durumun Temmuz’daki darbe girişimi sonrası çok belirsiz hale gelse de, ‘Gelişen Avrupa’ olarak tanımlanan bölgede makro ekonomik performansın istikrarlı seyrettiğine işaret ediyor.
2017’deki yüzde 3’lük büyüme tahmininin de ardında, bu belirsizlik faktörünün olduğu açık. IMF, gevşetici yönde politikalar ekonomik ivme sağlasa bile, terörist saldırıların ve darbe girişimi sonrasında artan belirsizliğe bağlı olarak 2016 ve 2017’deki büyümenin aşağıda olacağına işaret ediyor.