Başbakan Merkel’in sağlık durumu, aşırı sağcı terör tehlikesi ve iltica başvurusu reddedilen bir Kuzey Iraklı’nın tecavüz ve cinayetten ömür boyu hapis cezasına çarptırılması Alman basınında öne çıkan yorum konuları.Angela Merkel'in üç hafta içinde üçüncü kez kameralar önünde titreme nöbeti geçirmesi, Başbakan'ın sağlık durumu ile ilgili endişelere yol açtı. Marburg kentinde yayımlanan Oberhessische Presse gazetesi, Merkel'in ara verme lüksüne sahip olmadığı değerlendirmesinde bulunuyor:
"Zayıflığının gözler önüne serilmesi, uluslararası alanda saygı duyulan, uluslararası politikanın sözde büyüklerini bir sözüyle hizaya getirmeyi, afallatmayı başaran Başbakanın konseptine uymuyor. Tam da bu nedenle Merkel, bir mola vermek zorunda kalması durumunda bu ünün nasıl tehlikeye girebileceğini çok iyi biliyor. Berlin'deki koalisyon hükümetinin başında yol gösterici bir pusula işlevi gören sakin kişiliğiyle, Avrupa düzleminde asla yorulmak bilmeyen arabulucu rolüyle, küresel düzlemde vahşi siyasi rakiplerini ehlileştirmeyi bilen Merkel'in şu an devre dışı kalması pek çok şeyi riske atacaktır."
Almanya'da aşırı sağ tehlikesi, Kassel bölge valisi Walter Lübcke'nin yaşamını yitirdiği saldırının ardından yeniden gündemin üst sıralarına taşındı. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier Çarşamba günü tehdit alan ya da bizzat saldırılara maruz kalmış yerel politikacılarla bir araya geldi. Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi, Almanya'da sekizi Türk on kişinin ölümünden sorumlu tutulan ırkçı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütüne atıfta bulunarak tehlikenin büyüklüğüne dikkat çekiyor:
"Federal Cumhuriyet'in daha uyanık olması gerekiyor. Sağcıların internet ya da sokakta nasıl radikalleştiklerini daha erkenden tespit edebilmek için polis ve iç istihbaratın aşırı sağ çevreleri daha iyi bilen personele ve daha fazla hukuki yetkiye ihtiyacı var. Siyaset ve sivil toplumun da tehditlere maruz kalan Nazi karşıtlarına daha fazla dayanışma ve destek göstermesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'in Çarşamba günü tehlike altındaki yerel politikacılarla görüşmesi gerekli bir sinyaldir. Çünkü NSU'nun ortaya koyduğu nefret her geçen gün daha da büyüyor."
Geçen yıl Mayıs ayında 14 yaşındaki Susanna F'ye tecavüz edip öldürdüğü suçlamasıyla yargılanan Kuzey Iraklı Ali B.‘nin ömür boyu hapis cezasına çarptırılması, Alman basınında geniş yankı buldu. Ali B.‘nin, Almanya'ya yaptığı iltica başvurusu reddedilmiş bir sığınmacı olması, toplumda sığınmacılarla ilgili tartışmaları alevlendirmişti. Hannoversche Allgemeine Zeitung'un yorumu şöyle:
"Bu vaka, kısmen hâlâ mevcut olan eksiklere ışık tutuyor. Ali B. ve ailesi, başvurusu reddedilmiş ilticacıydı. Ret kararına karşı temyize gittiler ama iki buçuk yıl boyunca hiçbir şey olmadı. Bu zaman zarfında Ali B. uyuşturucu kullandı, pek çok kez polislik oldu, gittiği Almanca kursunu bıraktı ve sonunda 14 yaşındaki bir kızı öldürdü. Örneğin Hollanda'daki gibi iltica başvurusu sonucunun iki ay içinde netlik kazandığı bir durumun çok uzağındayız. Aynı şekilde suç işleyen sığınmacıların hızlı bir şekilde sınır dışı edilmesi ya da Almanya'da kalmasına izin verilenlerin entegrasyon süreçlerine yakından eşlik edilmesi de bize çok uzak. Siyaset bu kilit konularda kararlı adımlar atmazsa ülkeye göçü kabul eden bir çoğunluğu elinde tutamayacaktır."
Frankfurter Rundschau gazetesinin aynı konudaki yorumunda ise şu satırları okuyoruz:
"Yargıçlar davalının kültür ve dininin rol oynamadığını da vurgu yaptılar. Bu, yabancılara karşı önyargılarının bu vakayla teyit edildiğini düşünenlere yönelik önemli bir uyarıdır. Suçlular, şiddete başvuran eşkiyalar her ülkede, her kültürde vardır. Ali B., kadınları ve insanlığı aşağı gören zalim bir faildir. Ve maalesef dünyanın her yerinde benzerleri var."
DW/BK,ET
© Deutsche Welle Türkçe