Gündem

Onur Yaser davasında alternatif rapor için imaj örneği istendi: Ona haksızlık yapıldığını herkes bilecek!

Gözaltında gördüğü işkence sonrası intihar eden Onur Yaser Can davası 31 Mayıs'a ertelendi

01 Şubat 2017 21:32

İstanbul Narkotik Şube'de geçirdiği gözaltı ve sorgu sürecinde maruz kaldığı işkence sonrası yaşadığı travma sebebiyle 5 yıl önce intihar eden ODTÜ mezunu mimar Onur Yaser Can'ın gözaltı tutanaklarında değişiklik yaptıkları iddia edilen 2 polis memurunun yargılandığı davaya devam edildi. Alternatif rapor için imaj örneği isteyen avukat Ercan Kanar'ın talebini kabul eden mahkeme, bir sonraki duruşmayı 31 Mayıs'a erteledi.

Evrakta sahtecilik suçundan açılan davanın 7'inci duruşması Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya baba Mevlüt Can ve kızı Ezgi Sevgi Can ile avukatları Ercan Kanar katıldı.

 

Duruşma 31 Mayıs'a ertelendi

 

Cansu Pişkin'in Evrensel'de yer alan haberine göre, bugün görülen duruşmada ailenin avukatlarından Ercan Kanar, alternatif rapor için süre istediklerini hatırlatarak, raporu hazırlamak için bilgisayar imaj örneğine ihtiyaçları olduğunu belirtti. Kanar, sağlıklı bir rapor için Ulusal Kriminal Büro'ya gönderilen imajın bir örneğini isteyerek kısa sürede verildiği takdirde alternatif raporu sunacaklarını ifade etti. Baba Mevlüt Can ve kızı Ezgi Sevgi Can da Kanar'ın talebini yineledi. Ezgi Sevgi Can, "Adil karar çıkana kadar bu işin peşini bırakmayacağız" dedi. Kanar'ın talebini kabul eden mahkeme, ilgili belgenin verilmesine karar vererek duruşmayı 31 Mayıs'a erteledi.

Davanın 2 Kasım 2016'da görülen duruşmasında mahkemeye ulaşan Ulusal Kriminal Büro raporunda, Onur Yaser Can'la ilgili narkotik şubenin bilgisayarlarındaki belgelerde değişiklik yapıldığı tespit edilmişti. Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, Can ailesi avukatlarının, İnsan Hakları Vakfı’ndan alacakları mütalaayı dosyaya sunmaları için süre vermişti.

 

'Ona haksızlık yapıldığını herkes bilecek'

 

Duruşma sonrasında açıklama yapan baba Mevlüt Can, Onur Yaser Can'ın tehdit edilerek zorla ifade verdirildiğine dair el yazısıyla not bıraktığını hatırlatarak, "Bu notu bizim uydurduğumuz söylenerek reddediliyordu. Bilirkişi raporundaki imaj kaydını istediğimizde oyalandık. Sonunda mahkeme dosyasında ilgili belgenin olmadığı anlaşıldı. Mahkumiyete esas teşkil eden imaj kaydını Bilirkişi'nin yok ettiği ortaya çıktı. Gerekçe olarak da 'başkasının eline geçerse tehlikeli olabileceğini' söylüyor. Soruşturmayı ilk başta yürüten savcılardan, iddianameyi düzenleyen savcılara ve iddianameyi kabul eden mahkemeye kadar hepsi kabahatli. Adalet sisteminin ne kadar sorunlu olduğunu gösteriyor. Polislerin resmi belgede sahtecilik yaptıklarına dair bir belge bu. Kopyaya ulaşmamızı engellediler ama Onur Yaser Can'ın yazdığı notun doğruluğu ortaya çıktı. Onur örgütlü şekilde takip ediliyor ve işkencenin ortaya çıkmaması için ellerinden geleni yapıyorlar. FETÖ Örgütü olaylarından sonra Onur'un yakalandığı gece uyuşturucuyla mücadele şubesindeki amirler de dahil olmak üzere 11 kişi ya ‘FETÖ'den tutuklandı ya da meslekten çıkarıldı. Burada örgütlü işkenceyi saklama ve polisleri koruyup kollama niyeti var. 6 yıldır bu mücadeleyi sürdürüyoruz ve annesinin dediği gibi ona haksızlık yapıldığını herkes bilecek ve sorumlular cezalandırılacak" dedi.

Baba Mevlüt Can Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM)'ye yaptıkları başvurulardan henüz sonuç alamadıklarını, sonuç aldıkları takdirde işkenceyle ve Onur Yaser Can'ın annesinin intiharıyla ilgili dava açacaklarını belirterek, "Bu dava sorumlular cezalandırılıncaya kadar devam edecek" şeklinde konuştu.

 

Ne olmuştu?

 

Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010’da esrar satın aldığı gerekçesiyle gözaltına alınmış, fiziksel ve psikolojik şiddete uğramış ve usulsüz uygulamaya maruz bırakılmıştı. Yaşadığı işkencelerin ardından Can, 28 yaşındayken evinin penceresinden atlayarak hayatına son vermişti.

Onur Yaser’in intiharının ardından ailesi, Can’ı sorgulayan polisler hakkında “işkence, görevi kötüye kullanma ve cinsel saldırı” suçlarından mahkemeye başvurmuş ancak dava kabul edilmemişti. Bu süreçte Anne Hatice Can da, üç buçuk yıl hukuk mücadelesinin sonuçsuz kalmasının ardından hayatına son vermişti.