Dünya
Deutsche Welle

'Onlara kaçak demeyelim'

Kuzey Afrika kıyılarından Avrupa’ya ulaşmak isterken Akdeniz sularında hayatını kaybeden yüzlerce göçmenin trajedisi göç sorununun küresel boyutunu bir kez daha gözler önüne serdi.

21 Nisan 2015 14:36


Akdeniz'de; içleri güvenli bir hayat beklentisiyle dolu daha kaç göçmen teknesi olduğu henüz bilinmiyor. Bilinen bir gerçek var ki; yaşamak için çıkılan yolculukta hepsinin ölüm riski çok ama çok yüksek. Hafta sonundan beri Akdeniz’deki göçmen teknelerinden gelen yardım çağrılarının arkası kesilmiyor ve ne yazık ki kayıp ve ölüm haberleri de birbirini izliyor. Her ne kadar Birleşmiş Milletler, AB ülkelerine ‘acil hareket’ çağrısı yapmış, AB de kendi içinde yeni çözüm arayışına girmiş olsa da, uzmanlar ülkelerin kendi çıkarlarını önde tuttuklarından yakınıyorlar ve küresel boyuttaki bu göç sorununun kısa sürede çözülemeyeceği tespitini yapıyorlar.

“Kaçak diye bakılmasın”

Dünya nasıl bir sorunla karşı karşıya ve gerçekte ne yapmak gerekiyor? Türkiye’nin de bu sorundan doğrudan etkilendiğine dikkat çeken İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı Metin Çorabatır Deutsche Welle’nin sorularını yanıtlarken, dünyada gelir dağılımı uçurumları yaşanırken ve baskısı rejimler artarken ‘küresel göç’ sorununa hızlı çözüm bulmanın neredeyse imkansız olduğunu söylüyor. “İnsanlar ya aç kaldıklarından, ya da her gün tepelerine bomba yağdığından güvenli ülkelere gitmek istiyorlar ve bundan daha doğal bir istek de olamaz” diyen Çorabatır, Birleşmiş Milletler ‘tıkandığı’ için de dünyaya bir türlü barış gelmediğine vurgu yapıyor. Aynı tespit AB söz konusu olduğunda da geçerli.

Peki bir şey yapılamaz mı? “Hep geçici çözümler aranıyor” diyen Çorabatır, “Kaçakçılığın kontrolü bile doğru düzgün yapılamadığından insanlık dışı trajediler yaşanıyor. Ortaya korkunç bir insan ticaretinin yüzü çıkıyor” değerlendirmesi yapıyor. AB’nin son dönemde göç sorunu konusunda bir dizi yanlış yapmaktan çekinmediğinden yakınan Çorabatır, AB’nin ‘mantık dışı’ bir şekilde arama-kurtarma fonlarını kaldırdığını hatırlatıyor. “Biz kimseyi arayıp bulamayız” zihniyetinin insanları küçük teknelere binmekten vazgeçirmesinin mümkün olmadığının anlaşıldığını ama geç kalındığını anlatan Çorabatır, AB’nin bu insanlara ‘kaçak ve ucuz işçi’ olarak bakmayı bırakmasının şart olduğunu söylüyor.

AB’de birbirini izleyen toplantılar, zirveler, buluşmaktan yapmaktan çok “mutlaka göçmenlere bakış açısının değiştirilmesi” gerektiği üzerinde duran Metin Çorabatır, “Ortada uluslararası bir sorun var ve Kuzey Afrika ülkelerinden tüm Avrupa’ya geçişler üzerindeki ülkelerle de yakın işbirliği vazgeçilmezdir. Mültecilerin ilk sığındıkları ülkelerde de sistemler güçlendirilmeli” diyor.

Metin Çorabatır, dağ gibi büyüyen bir Suriyeli mülteci krizine karşı da yeterli önlemin alınmadığından yakınırken, Türkiye’de sayıları 2 milyonu aşan mültecilerin yaşam mücadelesi verdiğine dikkat çekiyor. “Mülteciler sokaklarda yaşıyor, dileniyor ve özellikle büyükşehirlerde trajik görüntüler oluşturuyor” diyen Çorabatır, Türkiye’de çalışma ve yaşam imkanı bulamayan pek çok Suriyeli’nin de kendini Avrupa’ya ‘kaçak’ yollardan atmaya çalıştığına dikkat çekiyor. Bu insanlar için ‘meşru’ yolların açılmasının şart olduğunu söyleyen Çorabatır “Kaçak kavramı üzerinde gelişen zihniyeti bırakmadığımız sürece insanlık dışı görüntüleri ne yazık ki izlemek zorunda kalacağız” diyor.

AB’nin güç kaybı

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) AB uzmanlarından Fatma Yılmaz da, göçmenleri ölüme götüren süreçte kimlerin sorumlu olduğu sorusunu Deutsche Welle’ye yanıtlarken “Ne yazık AB, tüm dünyanın gözü önünde kötü bir sınav verdi” yorumunu yapıyor. Son ölümlerle AB’nin ‘küresel aktörlüğünün de, ‘etkin güç' pozisyonunun da darbe aldığını söyleyen Yılmaz, tartışmalı Arap Baharı’yla birlikte gelen hareketlilikte AB’nin demokratikleşme hareketlerini desteklerken göçmen politikası konusunda reform yapamadığından yakınıyor. “Türkiye dış politikada ne kadar yanlış yapmış olursa olsun, Suriyeli mülteci krizinde yalnız bırakılmış durumda” diyen Yılmaz, AB’nin küresel göç sorununu ‘acil toplantılar’ yerine ‘sürekli diyalog mekanizmalarıyla’ çözmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Fatma Yılmaz, “Sürekli diyalog için Türkiye’yle iletişim iyi bir örnek olur” derken, Türkiye’nin son dönemde insani yardımların geçiş noktası olarak değerlendirildiğini, bu noktada AB’nin bir yandan Türkiye’yle iletişimini kuvvetlendirebileceğinin bir yandan da küresel göç sorununa “AB dışından başka bir ülke ile çözüm arayabileceğini” söylüyor. Önümüzdeki süreçte BM, AB gibi aktörlerin küresel göç sorununa yaklaşımının daha da sorgulanacağının altını çizen Yılmaz, “Diliyoruz ki; bu sorgulama sürerken daha çok insan hayatını kaybetmez. Burada şunun suçu, bunun suçu demekten öte hep birlikte acilen hareket etmemiz gerektiğini bilmemiz gerekiyor” diyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle