Gündem

Öneş: APO'yla önce asker sonra hükümet görüştü

MİT eski müsteşar yardımcısı Cevat Öneş: Öcalan’la önce askerler görüştü, 2006’dan sonra MİT, Emniyet ve sivil siyaset devreye girdi.

25 Ağustos 2010 03:00

T24- MİT eski Müsteşar Yardımcılarından Cevat Öneş, PKK’nın İmralı’da hapis cezasını çekmekte olan lideri Abdullah Öcalan ile bugüne kadar yapılan temasların, müzakere değil ancak ateşkesin sağlanması, silahların bıraktırılması yolunda görüşmeler olarak nitelendirilebileceğini söyledi. Öneş, “Çözüm için kapsamlı demokratikleşme stratejisi ve uygulamaları ile silahlı gücün dağdan indirilebilmesi için özel proje üretilmesi gerekir” dedi.


12 Eylül’de yapılacak referandum öncesi MHP ve CHP ile hükümet arasında, “PKK ile müzakereler yapılıyor” iddiasıyla vatan hainliğine kadar varan suçlamalar sürerken, 2005’te MİT’ten emekli olan, demokratikleşme ve Kürt sorununa çözüm yolunda kafa yoran Cevat Öneş, tartışmayla ilgili Taraf’ın sorularını yanıtladı.

Öcalan 1999’da yakalandığı sırada Bakan olan Mehmet Keçeciler, “Devlet de görüştü biz idamı kaldırdık” dedi. Öcalan ile devletin teması nasıl bir seyir izledi?

Öcalan yakalandığında mutlaka sorgusu yapılmıştır, bu aynı zamanda görüşmeyi de ifade eder. Ancak görüşmeler ağırlıklı, İmralı’nın askerin kontrolünde olması nedeniyle asker tarafından yapıldı. Asker uzun süre İmralı’yı kontrol altında tuttu. Askerin emniyet ve MİT ile bilgi paylaşımı sınırlı olmuştur.

Mayısta İmralı’nın kontrolü askerden Jandarma ve Sahil Güvenliğe geçti. Ama her iki silahlı güç de fiilen askerin kontrolünde...

Askerin İmralı’daki devamlılığının henüz etkisini kaybettiğini söylemeyiz.

Öcalan ile pazarlık yapıldı mı?

Öcalan ile yakalandıktan sonra görüşmeler yapılması normal. Kendisinden PKK’ya destek veren yabancı istihbarat örgütleri, yabancı güçlerle yapılan işbirliği ve örgütün illegal yapısı konusunda bilgi alınmıştır. Ama Öcalan ile temasları, müzakere olarak değil görüşme olarak tanımlamak gerekir. Zira kapsamlı bir çözüm planı ve süreci olmadan müzakerelerden bahsetmek mümkün değildir. Ancak devletin halen çözüm için bir proje oluşturamaması bugüne kadar müzakere yapılmadığının göstergesidir. Soruna çözüm arayışları, Demokratik Açılım ile başladı ancak içinin doldurulmadığı ortaya çıktı. Bu projeyle birlikte, parlamentoda katılımcı yapının olmadığı ve siyasi partilerin projeye itirazları, bir çözüm paketinin hazırlanmasının zorluğunu ortaya çıkardı. Ayrıca, askerler ve sivillerin bu konuda farklı görüşler içinde olmaları da paketin içinin doldurulmasını zorlaştırdı. Türkiye’de müzakere, “teröristle pazarlık etme” olarak görülüyor ve siyasi partiler çözüm arayışlarını referandum öncesi siyasi istismar aracı olarak görüyorlar. Gerçekte çözüm arayışları Türkiye’nin menfaatinedir.

Öcalan ile görüşmelerde hangi konular ele alınmış olabilir ve bu görüşmeler nasıl bir seyir izledi?

Öcalan ile yapılan görüşmeleri üç evreye ayırmak mümkün; 1- Öcalan’ın 1999’da yakalanmasından sonra askerin kontrolü içinde götürülen, MİT ve Emniyet’in yönlendirici olmadığı süreç, 2- 2006 itibariyle sivil siyasetin devreye girme arayışları ile seyrek de olsa Öcalan ile görüşmeler 3- Demokratik Açılım projesinin öncesinde 2008’den itibaren muhtemelen yapıldığı tahmin edilen görüşmeler. 2008 süreci, TSK’nın da, terörün yalnızca silahla çözülemeyeceği yani askeri güvenlik konsepti dışında soruna ekonomik, siyasi, psikolojik, diplomatik vs. çözümler bulunması gerçeğini kabullendiği bir dönem. Asker kontrolünün olduğu dönemlerde de ateşkesin devamlılığının sağlanması üzerinde duruluyordu. 2008 sonrası Öcalan ile yapılan görüşmelerde de ateşkesin sağlanması, İmralı’nın buna destek vermesi, silahların bırakılması gibi konuların ele alındığını ifade edebiliriz. Bu görüşmeler İrlanda ya da İspanya örneğinde olduğu gibi PKK ile masaya oturup, pazarlık yapma şekline dönüşmemiştir. Ama 2008’de Öcalan ile yapılan görüşme süreci, devletin daha olgunlaştığı ve TSK’nın da silah dışı çözüm aranması gerektiği politikasına denk düşüyor.

Demokratik ülkelerde, örneğin İspanya, İngiltere modellerinde terör sorunu, legal siyasi gruplarla görüşülerek çözüm yoluna girdi ve örgütlerle de gizli pazarlıklar yapıldı zannediyorum...

Kürt sorununun dolayısıyla PKK sorununun çözümü süreci tartışılacak ve tartışıldıkça doğrular bulunacak. Artık terörün sonlanması, insanların ölmemesi gerekiyor. Öcalan’ın da katkılarının alınmasını gerektiriyor. İRA, ETA gibi dünya pratikleri de bunu gösteriyor. Ama esas itibariyle bu sorunun muhatabı başta Meclis olmak üzere siyasi iktidar ve siyasi muhalefet, Sivil Toplum Kuruluşları, Demokratik Toplum Kongresi, öncelikle BDP gibi legal siyasi hareketler ve aktörlerdir ve bu kesim ile görüşülmesi kaçınılmaz olacaktır. Burada vurgulanması gereken husus, Türkiye’nin demokratikleşme stratejisinin kapsamı içerisine giren gelişmelerin muhatap alınarak tartışılması değildir. Şüphesiz tüm bu kuruluşların hassasiyetlerini, bu demokratikleşme adımlarında dikkate almak durumundayız. Ancak silahların bıraktırılması meselesi için hazırlanacak proje çerçevesinde Kürt siyasetinin içinde farklı unsurlarıyla görüşmeler yapılırken, özellikle BDP ve DTK gibi özelliği olan siyasi hareketlerle de ihtiyaç duyulan diyalog çerçevesinde görüşmeler yapılması öncelik ve önem kazanır.

Asker-sivil ilişkilerinde dengesizlik diğer bir deyişle askerin özerk yapısı ve sivil demokratik kontrolünün olmayışı, Kürt sorununun çözüm sürecini geciktirdi mi?

Bu sorun önemli bir handikap oldu. Sivil asker ilişkilerinde dengesizlik, sorunun çözümünü geciktirdi. Burada sadece askere yüklenmemek gerekir. Siyasi iktidarlar, olması gereken inisiyatifi ele almamışlardır. Sivil siyasetin güçlendirilmesi, hukukun işletilmesi, demokratik kriterlerin süratlendirilmesi, yeni bir anayasa hazırlanması gerekiyor. Siyaset meydanındaki tartışmalar karşılıklı ihanet suçlamasına dönmemeli.

Bir yandan sorunun çözümü için silah dışı yöntemler aranırken diğer yandan da buna paralel olarak örgütün silahları bırakması için bir dizi adımlar gerekiyor değil mi?

Silahlı gücün dağdan indirilmesi için özel bir proje gerekiyor. Dağdan indirildiklerinde nasıl bir rehabilitasyona tabi tutulacaklar, ne kadar süre siyasi yasaklı olacaklar, lider kadronun şartları ne olacak? Hangi ülke veya ülkelerde barındırılacaklar gibi. Bunların hepsi kapsamlı bir af kanunu çıkartılmasını da gerektiriyor. Bu proje çerçevesinde, Öcalan ile Kandil ile Avrupa’daki PKK üyeleri ile ihtiyaç duyulan tüm aktörler ile temaslar kurulması zorunlu. Bu projenin, Türkiye’nin demokratikleşme çalışmalarından ayrı ancak paralel yürümesi gerekiyor. Bu konu, büyüyen Türkiye’nin huzur duyması, geleceği için çok önemli. Onun için görmekte olduğumuz, tasvip etmediğimiz siyasi çıkara indirgenmeye çalışılan tartışmalar, Türkiye’ye ve Türkiye insanına sadece zarar verir.