Eray Görgülü
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) Uzmanlar Komitesi Raporu, Türkiye'de Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) kamudan ihraç edilen yaklaşık 126 bin kişinin hukuki durumunu bir kez daha gündeme getirdi. Raporda, işe dönüş talebi ile açılan davaların yüzde 88'inin reddedilmiş olması ile ilgili, "Yüksek sayıdaki ret davaları kaygıyla not edilmekle birlikte üzüntüyle karşılanmaktadır" denildi.
Genel istatistikler kaydedilirken sendika üyeleri ve görevlilerinin sayısı hakkında bilgi verilmemesine ilişkin de "Üzüntüyle karşılanmaktadır" ifadesi kullanıldı. KHK ile ihraç edilen ve hukuk mücadelesi veren sendika üyeleri ise DW Türkçe'ye yaptıkları açıklamada, "Yıllardır neden ihraç edildiğimizi bilmiyoruz, savunma hakkımız bile elimizden alındı" diyor.
Ret davalarının oranı, "kaygıyla not edilmekte"
ILO'nun 2022 yılına ilişkin Uzmanlar Komitesi Raporu kamuoyuna duyuruldu. Raporun Türkiye ile ilgili kısmında OHAL kapsamındaki ihraçlar ile iktidarın sendikal faaliyetlere bakışına yönelik eleştirilerde bulunuldu. Raporun "Olağanüstü Hal kararnameleri kapsamında kamu sektöründeki toplu işten çıkarmalar" başlıklı kısmında kamu sektöründeki sendika üyesi ve görevlilerinin işten çıkarılma gerekçelerinin dikkatle incelendiği ifade edildi.
Raporda Türkiye hükümeti tarafından sunulan bilgiye göre KHK ile işten çıkarılan 126 bin 674 kişinin OHAL İnceleme Komisyonu'na başvuru yaptığı bunlardan 14 bin 72'sinin işe iadesinin kabul edildiği, 101 bin 58'inin ise reddedildiği ifade edildi. Bu kapsamda 11 bin 544 başvurunun da henüz kararlaştırılmadığı vurgulandı.
Raporda, hükümet tarafından verilen istatistiklerde sendika üye ve görevlilerinin sayısı hakkında bilgi verilmemiş olmasına ilişkin "Komite, üzüntüyle karışlamaktadır" ifadesi kullanıldı. Ret davalarının oranına ilişkin ise "Yüksek sayıdaki (mevcut durumda neredeyse yüzde 88) ret davalarını kaygıyla not etmekle birlikte, Komite, İnceleme Komisyonu'nun sendika üyeleri ve görevlileriyle ilgili olumsuz kararlarının sayısı ve sonucuna yönelik bilgi eksikliğini de üzüntüyle karşılamaktadır" denildi.
Raporda ayrıca OHAL İnceleme Komisyonu'nun ve onun kararlarını gözden geçiren idari mahkemelerin, sendika üyeleri ile görevlilerinin işten çıkarılma gerekçelerini dikkatle incelemesi ve sendika dışı nedenlerle işten çıkarılan sendikalıların işe iade emrini vermesi gerektiği hatırlatıldı.
İhraç edilen Eğitim-Sen üyelerinin yüzde 75'i işsiz
Raporda ayrıca kamu hizmetinden ihraç edilen Eğitim-Sen üyelerinin yaklaşık yüzde 75'inin halen işsiz olduğuna yönelik iddiaya da yer verildi. Hükümet tarafından yeterince bilgi sunulmamış olması da "Komite, Hükümet tarafından bu ciddi ithama ilişkin hiçbir bilgi sunulmamasını üzüntüyle karşılamakta ve Hükümet'in bu konuyla ilgili yorumlarını sunmasını bir kez daha talep etmektedir" ifadesiyle eleştirildi.
Sendikal faaliyetlerle ilgili ayrıca KESK'e ilişkin şu tespite de yer verildi: "Komite, sunduğu gözlemlerde KESK'in, üyelerinin transfer edildiği ve yerlerinin değiştirildiğine yönelik yeni iddialarda bulunduğunu kaydetmektedir. Komite, Hükümet'in, KESK'in söz ettiği tüm transferlerin hizmet gerekleri doğrultusunda zorunlu olarak yapıldığı ve sendikalaşma özgürlüğüne halel getirmeye yönelik ayrımcılıkların ulusal mevzuata aykırı olacağı yönündeki beyanını kaydetmektedir." Raporda, komitenin Hükümet'ten, sendikalaşma özgürlüğüne halel getirmeye yönelik ayrımcılık uygulamaları konusunda sosyal taraflarla yakın ilişkiler kurmaya yönelik atılan somut adımlarla ilgili bilgi talep ettiği de dile getirildi.
"Sendikal faaliyetler suç kapsamında değerlendirildi"
DW Türkçe, raporun yayınlanmasının ardından sendikal faaliyetleri nedeniyle kamudan ihraç edilenleri dinledi. Eğitim-Sen Merkez Yürütme Kurulu üyesi Ahmet Karagöz de onlardan biri. Karagöz, yaklaşık 6 yıldır hukuk mücadelesi veriyor. 29 Ekim 2016 tarihinde çıkarılan KHK ile ihraç edildiğini belirten Karagöz, "Halen neden ihraç edildiğimi bilmiyorum" dedi. Sendikal faaliyetlerini sürdüren Karagöz, "Hukukta en temel hak, savunma hakkıdır. Savunma hakkı dahi tanınmadan ihraç edildik. Tabii ki ihraç edilen sadece ben değilim. Bin 602 üyemiz farklı KHK'lerle ihraç edildi" dedi.
Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında iktidarın Eğitim-Sen'e yönelik yönelimleri olduğunu dile getiren Karagöz, "Örgütümüzün sendikal faaliyetleri suç kapsamında değerlendirildi. Üyelerimiz, açığa alındı, ihraç edildi, sürgün edildi. Gözaltına alındı, tutuklanan üyelerimizin de olduğunu özellikle ifade etmek isterim" diye konuştu.
"OHAL Komisyonu, bizleri oyalıyor"
15 Temmuz sonrasında Eğitim-Sen'e üye 11 bin 400 kişinin idari işlem yapılmadan önce açığa alındığını sonrasında yürüttükleri mücadele sonucunda bu kişilerin büyük bölümünün göreve iade edildiğini belirten Karagöz, "Sonrasında benim de içinde olduğum bin 602 üye ve yöneticimiz ihraç edildi" dedi. İktidarın halen ihraç sebeplerini kendileriyle paylaşmadığını belirten Karagöz, "Anayasa Mahkemesi'nin kararına rağmen Barış İmzacısı olarak bilinenlerden Eğitim-Sen üyesi 340 arkadaşımızın tamamına ret verildi" ifadesini kullandı. Bunun dışında 480'e yakın Eğitim-Sen üyesinin dosyasının halen komisyonda beklediğine dikkat çeken Karagöz, "OHAL Komisyonu, bizleri oyalıyor" dedi. Sendikal eylem ve faaliyetlerin her ilde farklı değerlendirildiğini de vurgulayan Karagöz, şöyle devam etti: "Bazı il milli eğitim müdürleri yaptığımız eylem ve etkinlikleri sendikal faaliyet kapsamında değerlendirirken, bazı il milli eğitim müdürleri ise suç kapsamında değerlendirip hakkımızda adli ve idari soruşturmalar başlattı."
"Çok ağır süreçlerden geçiyoruz"
Türkiye'de KHK ile ihraç edilen on binlerce kamu görevlisinden birisi de Barış İçin Akademisyenler bildirisini imzalayanlardan, KESK Uluslararası İlişkiler Uzmanı Osman İşçi. ILO Uzmanlar Komitesi'nin hükümete ihlallerle ilgili sorular yönelttiğini ve yanıtlarını aldıktan sonra raporu hazırladığına dikkat çeken İşçi, "Raporda, çalışma örgütü uzmanlarının duyduğu kaygılar ve hükümetten talepleri yer alıyor" dedi. KHK ihraçları ile kamu görevlilerinin savunma hakkının elinden alındığını savunan İşçi, "KHK ile ihraç edilen birisi, sadece çalışma hakkını kaybetmiyor. Aynı zamanda seyahat hakkını, sosyal güvence hakkını kaybediyor" dedi. Türkiye'nin içinden geçtiği kutuplaşma dönemi nedeniyle aynı zamanda etiketlendiklerini belirten İşçi, "Sosyal çevreden uzaklaşma, izole olma, ailevi ilişkilerinin kopması, kurulu düzen olarak nitelendirilebilecek evliliklerin bitmesi gibi sonuçlarla karşılaşılıyor" diye konuştu. İhraçlar sonrası intihar edenlerin de olduğunu hatırlatan İşçi, "Her birimiz çok ağır süreçlerden geçiyor. Sosyal güvenceniz yoksa, geçiminizi sağlayamıyorsanız, özel sektörde de iş bulamadığınızda süreçler ağırlaşıyor" ifadesini kullandı.
"Savunma hakkımız elimizden alındı"
120 binden fazla kamu emekçisinin ihraç edilmesinin kamu hizmetlerine olumsuz yansımasının olduğunu kaydeden İşçi, "10 binlerce öğretmenin bir anda işinden olması eğitimin niteliğinde, binlerce hakim ve savcının ihraç edilmesi yargının işleyişinde olumsuz sonuçlara neden oluyor" dedi. Kendisinin de binlerce kamu görevlisi gibi bir gecede isminin KHK listesinde yer almasıyla ihraç edildiğini kaydeden İşçi, şunları söyledi: "Suçluluğu kanıtlanana kadar herkes masumdur. Bizim durumumuzda biz suçsuzluğumuzu kanıtlamaya çalışıyoruz. Savunma hakkımız elimizden alındı. Başvuru ile ilgili de mekanizma yok. OHAL İnceleme Komisyonu'na belge sunmaktan başka bir durum söz konusu değil." İhraçların bireyleri yaşamında ayrı ayrı yaralar açtığını da belirten İşçi, "Hem anne, hem de babası aynı ihraç edilen çocuklar var. Bu çocuklar sosyal güvenceden yoksun hale geliyor. Covid döneminde sağlık hakkının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. Bir kişinin ilanihaye kamu hizmetinden çıkarılması evrensel hukuka da aykırı" diye konuştu.