Beşiktaş’ın 24 yaşındaki kaptanı ‘Ozzy’ lakaplı Oğuzhan Özyakup, şampiyonluğun inançlarından geçtiğini söyledi.
Sezon içindeki düşüşleriyle ilgili “Kayıplar yaşadık ama yere düşmedik, hep ayakta kaldık” diyen milli oyuncu, sene başında takımdan ayrılan oyuncular için ise “Mario Gomez, Sosa, Gökhan Töre ve İsmail gibi değerli oyuncuların boşluğunu çok kısa sürede doldurduk” dedi.
Beşiktaş kaptanının Milliyet’te kaleme aldığı yazının tamamı şöyle:
“İnanın hayatımın en mutlu günlerini yaşıyorum. Nasıl mutlu olmayayım ki? Son iki sezonumda iki kere üst üste şampiyonluk kupası kaldırıyorum. Bu takım, bu taraftar, bu yönetim ve teknik heyet, bu kupayı sonuna kadar hak etti. Hep bu hedefi düşünerek maçlara çıktık. Hiçbir zaman bu iş olmayacak diye düşünmedik. Aklımızda hep kupa vardı. Çok kötü oynadığımız maçlar oldu. Çok kötü günlerimiz de oldu ama biz yere düşmedik. Hep ayakta kaldık. Çünkü takım olarak ayakta kalmasını biliyoruz. Hocamız bu konuda bize sürekli uyarılarda bulunuyordu. ‘Lig bitmeden şampiyonluk garanti değil’ diyordu.
Aramızdan ligin gol kralı Mario Gomez ile ligin en çok asist yapan isimlerinden Jose Sosa, Gökhan Töre ve İsmail gibi değerli isimler gitti. Ama onların yerine gelenler de o boşluğu çok kısa sürede doldurdu. Sezon öncesi çok iyi bir kamp dönemi geçirdik. Bence bu dönemin de şampiyonlukta büyük payı var.
“İnancımız azalmadı”
Hangi haftadan başlasam bilemiyorum çünkü bizim için her haftanın ayrı bir önemi vardı. Lige çok iyi başlamamız gerekiyordu. Sezonu şampiyonlukla kapatmış bir takım yine şampiyon gibi başlamalıydı. Geçen seneden Gomez, Sosa ve Gökhan Töre olmadan lige başladık. Ayrıca Aboubakar ve Talisca gibi oyuncular da lige yetişememişti. Açılış maçında Alanyaspor’u 4-1 yendik. Sanki geçen sene hiç bitmemiş, Vodafone’daki aynı atmosfer devam ediyor gibiydi. Eksiklerimize rağmen böylesine bir başlangıç bizim için çok önemliydi. Şampiyon takım olduğumuzu futbolumuzla bir kez daha göstermeliydik ve bunu da başardık. Takımdan gidenler olmuştu ama o inanç ve kazanma arzusunda hiçbir eksiklik yoktu.
İkinci hafta Konyaspor’la berabere kaldık. Ancak biz bu durumu geçen sene de yaşamıştık. İlk maçta Mersin’i farklı yenmiştik, 2. hafta Atatürk Olimpiyat Stadı’nda Trabzonspor’a mağlup olmuştuk. Bana göre Konyaspor deplasmanı daha zordu. Ama biz bunları kaldırabilecek oyuncularız. Muhakkak bazı transferlerin geç katılmasının etkisi oldu ama kendi içimizde yaptığımız toplantılarda bu durumun ilerleyen haftalarda düzeleceğini dile getirmiştik.
“Çok iyi geri döndüm”
Kişisel olarak sezonun ilk yarısında çok zor bir 6 hafta geçirdim. Sakatlığım sırasında ne yaşadığımdan önemlisi, geri dönüşüm nasıl olacak onu merak ediyordum. Sağolsunlar o dönemde takım arkadaşlarım, hocalarım ve doktorlar benimle çok yakından ilgilendiler. Bizim tek amacımız Beşiktaş’ı daha ileriye taşımak… O nedenle takımda kim sakatlansa hepimiz onun iyileşip takıma geri dönmesi için duacı oluyorduk. Biz iyi bir takım olduğumuz kadar, iyi bir aile gibiyiz. Geri dönüşüm çok iyi oldu. Taraftarımız çok iyi karşıladı beni. Onlar da verdikleri destekle bana çok yardımcı oldular.
Açıkçası geri dönmüş olsam bile bazı maçları ağrılar içerisinde oynadım. O sakatlığın verdiği sıkıntılar nedeniyle bazı bilek hareketlerini yapamadığım dönemler oldu. Şükürler olsun ki sakat olduğum dönemlerde orta sahada çok değerli arkadaşlarımız vardı. Bu takımda herkes birbirinin açığını kapatmak için mücadele ediyor. Biz ne geçen seneki kazanma hırsından ne de geçen seneki takımdaşlıktan bir şey kaybettik. Bu seneye sanki geçen sene şampiyon olmamışız gibi başladık.
“Elenince üzüldük ama bizim için hayırlı oldu”
Bizim için sezonun en fazla ders alınacak maçı Ziraat Türkiye Kupası’ndaki Fenerbahçe derbisi oldu. O maça çok iyi hazırlanmıştık. Maçtan önce soyunma odasında ‘Arkadaşlar tempomuzu düşünmüyoruz. Oyunun tüm hakimiyeti bizim elimizde olmalı’ gibi ifadeler kullanmıştık. Nitekim de maça çıktığımızda oyun hakimiyeti bizdeydi. Tabii ki her takımın kendine göre taktik planları vardır. Fenerbahçe’nin bizi kendi evimizde zor yeneceğini biliyorduk. Bunu o maçtan önce kendi aramızda defalarca konuşmuştuk. Onların taktiği maçı germek, oyunu ağırlaştırmak ve bizim tempomuzu düşürmekti.
Bana göre o günkü hakem maçın böyle bir hale gelmesine engel olabilirdi. Hakem, Fenerbahçe’nin sürekli yaptığı faullere ‘dur’ diyebilirdi. Bu yaşanan olaylar onların işine yaradı. Futbolun içerisinde böyle şeyler var mı, var tabii ki… Maçtan sonra üzüldüm mü üzüldüm tabii ki, yenmek isterdik ama o maçı da bir an önce unutmamız lazımdı. Aslına baktığınızda kupadan elenmek bizim için hayırlı oldu. Tam ders alınacak bir maçtı. Takım olarak o maçtan sonra soyunma odasında daha da kenetlenme kararı aldık. Bu kenetlenme şampiyonluğa da olumlu yansıdı. Kimi zaman böylesine maçlar bize ders verir.
“Benfica maçı tarihe geçti”
Şampiyonlar Ligi’nde kendi sahamızda oynadığımız Benfica maçı gerçekten de tarihi bir geri dönüşe sahne oldu. Bana göre Beşiktaş tarihinde uzun yıllar unutulmayacak bir şeyler yaşandı o gece. Herkesin bildiği gibi ilk yarıyı 3-0 mağlup kapattık. Soyunma odasına giderken taraftarımızın bizi geri çağırması muhteşem bir davranıştı. Bize arkamızda olduklarını gösterdiler. Bu durum o an bizim için çok önemliydi. Taraftarlar sadece galibiyette değil, mağlubiyetlerde de yanımızda olmalıydı.
Tribünlerin bu duygu yüklü hareketinden sonra soyunma odasına çok farklı duygular içerisinde döndük. Üzerimizden 3-0’ın getirdiği moral bozukluğunu çok çabuk attık. Özgüvenimizi yeniden bulmuştuk. Bunun üzerine soyunma odasında hocamızla birlikte yaptığımız galibiyet yemini, birbirimizi motive etme çabaları, ikinci yarıya çok daha farklı bir Beşiktaş’ın çıkmasını sağladı. Böylesine bir geri dönüş futbolda çok az görülür. Maçta 5-10 dakika daha olsa belki değil, kesinlikle galip gelirdik. Taraftarımızın sayesinde o gün tarihi bir gece yaşadık. Bu maç lige de çok olumlu yansıdı. İnanın, şampiyonlukta taraftarımızın çok büyük payı var.
“Rakibi ezberlemiştik”
Süper Lig’le birlikte Şampiyonlar Ligi oynamak her takımın başarabileceği bir iş değil. Benfica ve Dinamo Kiev beraberliklerinin ardından Napoli deplasmanına gittik. O maçın ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyorduk. Sahaya çıkmadan önce oyuncular olarak toplantı yaptık. Şampiyonlar Ligi maçının lig maçlarından daha farklı olduğunu konuştuk. Buna göre çalışmıştık. Napoli’yi çok iyi ezberlemiştik. O maçın sonucunun lige de yansıyacağını biliyorduk. Teknik ve taktik anlamda hazırdık. Maçta herkes nasıl hazır olduğumuzu gördü. Biraz da şans yanımızdaydı. Zaten böyle maçlarda büyük takım olsanız bile her takım şansa da ihtiyaç duyabilir. Çok iyi oynadık. Oyun anlayışımız çok iyiydi. Önemli olan motive olmaktı ve bunu da çok iyi başardığımız için galip geldik. Soyunma odasında çok güzel anlar yaşandı tabii ki. Tüm Avrupa’ya nasıl oynayabileceğimizi gösterdik.
“Kaptanlık kolay değil”
Beşiktaş gibi büyük bir camianın kaptanı olmak sorumluluk ister, çok kolay yapılabilecek bir iş değil. Hem saha içi hem de saha dışında herkese örnek olmak zorundasın. Kolay değil kaptanlık bandını taşımak. Düşünmeden hareket etme şansın yok. Böyle bir şey seni hataya iter. Şu sorular hep soruldu… ‘Böyle bir şey için yaşı çok genç değil mi?’ Açıkçası ben bu tür yorumlara karşı iyi bir cevap verdiğimi düşünüyorum. Ben hem takıma hem takım arkadaşlarıma, hem saha içerisinde hem de saha dışında elimden geldiği kadar sahip çıktığımı düşünüyorum. Benim kaptanlığımda Tolga Ağabey, Necip ve Atiba da çok yardımcı oldu. Takımın başarısında bütün arkadaşlarımın büyük katkısı var. Tüm arkadaşlarımla birlikte iyi bir ekip ruhu oluşturduk.