Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "kızlı-erkekli öğrenci evleri" açıklamasının ardından Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun çağrısıyla bir araya gelen binlerce kişi Yoğurtçu Parkı'nda buluştu.
Kadıköy Boğa'da toplanan öğrenciler, sloganlarla Yoğurtçu Parkı'na yürüdü. Hürriyet Bandosu'nun Ali İsmail Korkmaz için bestelediği marşın söylenmesinin ardından, FKF İstanbul İl Başkanı Zozan Baran açılış konuşmasını yaptı.
"Her yer kızlı, her yer erkekli" ve "Gençlik gelecek, Tayyip gidecek" sloganlarından sonra sahneye Peyk çıktı. Peyk'in seslendirdiği şarkı sonrasında parkta "Oğlan bizim kız bizim çatlasın faşizm" sloganı atıldı.
FKF'nin çağrısıyla Kadıköy Yoğurtçu Parkı'ndaki etkinlikle başlayan ve Altıyol'a yapılan yürüyüşle süren eylem, burada yapılan konuşmaların ardından sona erdi.
'Hadlerini bilmediler'
FKF Genel Başkanı Erçin Fırat'ın Yoğurtçu Parkı'nda yaptığı konuşma şu şekilde:
Hep birlikte diktatöre haddini bildirmeye geldik. Öfkeliyiz!
Öfkemizin tek nedeni son günlerdeki şuursuzluğu değil, bu yaptığı da ilk hadsizliği değil.
Bu kez halka, gençliğe karşı hadsizliği sınırı aştı. Evlerimizi denetleyecekmiş. Kızlı erkekli aynı evde kalınmazmış.
Onların bildiği, anladığı erkekle hiçbir evde kalınmaz. Çünkü onların kafasındaki erkek tacizci, tecavüzcü, gerici; Hüseyin Üzmez gibilerdir. Suriye'de Alevi kadınlara tecavüz edip, katleden ÖSO'culardır. Bizimse aklımıza erkek deyince bir öğrenci evinde kızlı-erkekli yemek yediği fotoğrafta Ali İsmail'in gülen yüzü geliyor. Onların aklına kadın deyince köle delir. Biat eden, ezilse de ses çıkarmayan, tecavüze uğramışsa bile mutaka suçu olan gelir. Bizim aklımıza gelen tomanın önünde duran, sokaklara zafer için çıkan kadındır. Kendi özgürlüğü başkasından beklemeyen, özgürlüğünü kazanandır. Onların sapkın zihniyeti, o evlerde neler oluyor neler var diye düşünüyor. Biz söyleyelim o evlerde neler olduğunu; o evlerde kardeşlik, dayanışma, aşk, paylaşım var. Bizim öğrenci evlerimizde insan var. Sizin katletmek, yoketmek istediğiniz insan ve insana dair herşey. O nedenle denetlenmesi gereken bizim evlerimiz değildir. Sizin gençlerin beyinlerini yıkadığınız cemaat-tarikat evleridir. Çocukların öldüğü kaçak kuran kurslarıdır. Ülkemize yerleştirdiğini katil ösocu çetelerin evlerdir. Kadınla erkek yurtlara aynı oda da kalamaz değil, aynı kapıdan giremez , aynı kantini kullanamaz dediler , biz de bunun üzerine çadırlar kurduk. Hadlerini bildirmek için sadece kızlı, erkekli değil, anneli, babalı, halkı eylemler yaptık.
Hadlerini bilmediler.
Evlerinize gireceğiz dediler, biz de bugün memleketin her yanında "Haddini bil" demek için bir araya geldik. Sadece kadınlı, erkekli yürüyüşler gerçekleştirecek olmamız bile onlar için dert.
Ama bu derdin daha büyüğü var. Çünkü biz yalnızca kadınlı erkekli yürümek için yürümüyoruz. Reyhanlı'da katledilen yurttaşlarımız için de tekrar yürüyoruz.Utku Kalı özgürlüğüne kavuşsun diye, Gezi Direnişinde ölen yiğit gençlerin Ali İsmail'in, Ahmet'in, Medeni'nin, Abdocan'ın, Mehmet'in, Ethem'in hesabını sormak için de yürüyoruz. ODTÜ'de ateşe attıkları arkadaşlarımız, kestikleri ağaçlar için de yürüyoruz. Diktatör bize savaş açtı, bu savaşı mutlaka kazanacağız.
En önemlisi biz kuracağımız eşit, özgür, aydınlık ülke için, yeni bir ülke için yürüyoruz.
Destek mesajları yağdı
Merdan Yanardağ, Barış Terkoğlu, İlhan Cihaner, Enver Aysever, Soner Yalçın, Renan Bilek ve Şafak Pavey, eyleme katılan gençlere destek mesajları yayımladılar.
Merdan Yanardağ:
Sevgili arkadaşlar,
İktidarın gerici - faşizan karakterini giderek net şekilde ortaya koyduğu bu günlerde gençliğin yükselteceği mücadele büyük önem taşıyor.
Onlar aklın özgürlüğüne, bilime ve insanın doğasına karşı savaşıyorlar, onlar tarihin akışına ve insanlığın ilerici birikimine karşı direniyorlar.
Yeryüzünün ve bu ülkenin tarihinde ilerici ve aydınlanmacı ne varsa ona karşılar. Sevgiye, aşka, güzel olana ilkel bir kinle saldırıyorlar.
Eski olanı, çürüyeni temsil ediyorlar. Bu nedenle onlar ancak geçici başarılar sağlayabilirler. Kazanamayacaklar. Bu mümkün değil, yıkılacaklar.
Bu ülkeyi emperyalizme peşkeş çekenler, bir talan ve yağma düzeni kuranlar, halk düşmanları yenilecekler.
Onlar genç olmaya, yürekli olmaya, ideallerinin peşinden koşan insanlara ve özgürlüğe düşmanlar.
Dinci - faşizan iktidarı gençlik, sizler yıkacaksınız. Bu sömürü ve zulüm düzenine siz son vereceksiniz.
Sizi sevgiyle selamlıyorum.
Barış Terkoğlu:
Sevgili dostlar, kardeşler;
Bir diktatör son baharını yaşıyor. Sona yaklaştıkça karanlığı daha da artıyor. Bütün hayali zifiri bir ortaçağ. Şimdi okullar bitmiş, mahkemeler ve kodesler bitmiş, meclis bitmiş sıra evimize gelmiş. Bir eli, bir gözü evimizde.
Biz de diyoruz ki evimize gelen o diktatöre: Hoş geldin! Ama unutma misafir umduğunu değil bulduğunu yer. Biz daha dün sokaklari dolduran milyonlarız. Tekel önünde tekmelediğin işçileriz. Üniversitede copladığın öğrencileriz. Mahpuslara doldurduğun yurtseverleriz. Hosgeldin evimize!
Unutma burada toplanan "kızlı erkekli" gençler senin sonuna sarkılar söylüyor. Bu sarkıyı iyi dinle. Sen bu kavgada çoktan kaybettin. Bütün zorbaların hakettiği yeri vereceğiz sana. Kitaplarımızda kirli bir sayfa olarak kalacaksın.
Hoşgeldin ama hoş gitmeyeceksin!
İlhan Cihaner:
İktidarın faşizan baskılarına direnen, özgürlüklerine müdahale edilmesini reddeden, boyun eğmeyen ve kızlı-erkekli yürüyen tüm genç arkadaşlarımı selamlıyorum...
Enver Aysever:
Dünya kızlı erkekli güzel. Yan yana, direnerek! Dünya özgür kızlar ve erkeklerle güzel. Eşit, adil ve kardeşçe.
Soner Yalçın:
Başbakanın bu tür çıkışları umut vericidir. Çünkü artık gerçek yüzleri ortaya çıkmıştır. Hep söylediğim, tuttukları gizli ajanda da gün yüzündedir. Hiçbir gerici müdahalenin önüne ah vah edip sızlanarak geçilemez. Herkesin artık gerçekten güvendiği bir alana örgütlenmesi gerekir. Yapılacak tek ama tek şey mücadele etmektir. Kimse bize korku aşılayamaz. Yaşasın mücadelemiz!
Renan Bilek:
'Biz kimsenin yaşam şekline karışmıyoruz' yalanıyla, hayatımızın her köşesine sızmaya çalışanlara bir çift sözümüz var: Sizin haremlik selamlık kafanıza inat, biz kız-erkek kolkola, yaşamaya ve üretmeye devam ediyoruz! Edeceğiz!
Şafak Pavey:
Bu ülkenin gençleri özgür üniversite için mücadeleye başladıklarında; sizlerin hatta benim kuşağım bile henüz doğmamıştı. 68’lerde, 78’lerde bu caddelerde bu yürüyen gençler, gün gelecek ve kız ve erkek öğrencilerin birlikte yaşaması için direnmek zorunda kalacağımızı hayal dahi etmemişlerdir.
Gündeme bir göz atalım. Geçenlerde hamilelerin sokağa çıkmasının ahlaka ne kadar uygun ya da aykırı olduğundan söz ediyorduk. Genç kızların şortları konumuzdu. Üniversitelerdeki karma yurtlar ise uzun süredir hükümetin en büyük düşmanıydı. Sinsi bir kara propaganda ile kamuoyuna karma yurtlarda kız ve erkek öğrencilerin adeta aynı yatağı paylaştıkları algısı yerleştirildi. Yurtlar tamamen ayrıştırıldı.
Bu yetmedi: Şimdi sıra, yurt bulamadıkları için, kendi sınırlı imkanları ile ev tutan kız ve erkek öğrencilerimizin özgürlüklerini gasp etmeye geldi. Ünlü şairimiz Nazım Hikmet’in dizesini içim sızlayarak hatırlıyorum: “Ben ölen babamdan ileri, doğacak çocuğumdan geriyim!”
Ne yazık ki; şair yanıldı. Gençlerimiz artık ebeveynlerinden daha geri bir özgürlüğe doğuyorlar... Nereden nereye geldik?
Ahlak kaygısı ile yurtları, kız ve erkek evlerini ayıranların, kendileri gibi düşünmeyenlere layık gördükleri ahlaksız saldırıyı, ruhlarının aynası kabul ediyorum. Geçen sene Kadırga ve Edirnekapı karma öğrenci yurtlarının ayrılmasına ilişkin soru önergesi vermiştim. O günden bugüne uğradığım hakaret ve ahlaksız tekliflerin hacmini size anlatmaktan yüzüm kızarır.
Kadın ve erkeğin birbirine uzak tutulduğu toplumlarda; yoksulluğun, şiddetin ve kederin sonu gelmiyor. Ensest, tecavüz gibi insan haysiyetini inciten suçlarla hiç hesaplaşmadıklarını, istatistiklere bile almadıklarını görüyoruz.
O halde, cinsiyetleri ayırmak, sunulan bahaneyi çakma ahlak kaygısını doğrulamıyor. Asıl amaç özgür ve bilimsel bakışı yok etmektir.
Özgürlük, kendi ruhları esir olanlara teslim edilmeyecek kadar
vazgeçilemezdir. Tutuklanma, bulunduğunuz eğitim kurumlarından atılma, ömür boyu fişlenme, dövülerek öldürülme gibi dehşetli tehlikelere rağmen buradaysanız, özgürlüğümüzü teslim etmeyeceğimiz anlaşılıyor.
Cesaretiniz önünde saygıyla eğiliyorum.
(SoL)