Gündem

Öğrenci baskıncı, polis mağdur mu oldu?

Beki, öğrencilerin polisler tarafından dövülmesine "tek taraflı bakıldığını" savundu.

07 Aralık 2010 02:00

T24- Yazar Akif Beki, Ankara'dan İstanbul'a Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı protesto etmek için gelen öğrencilerin Erdoğan'ın rektörlerle toplantısını "basmak için geldiklerini" iddia etti. Beki, öğrencilerin polisler tarafından dövülmesine "tek taraflı bakıldığını" savundu.


Akif Beki'nin Radikal gazetesindeki köşesinde yayımlanan (7 Aralık 2010) yazısı şöyle:


Polise aslan baskıncıya kuzu 


Radikal’in dünkü manşetine itirazım var. Çünkü hakkaniyetle bağdaşmıyor. ‘Öğrenciye aslan, holigana kuzu’ başlığı, bana göre sorunlu. Tek yanlı bakılmış, mukabili hesap edilmemiş. Ters çevirin, bulursunuz karşıtını: ‘Emniyete gaddar, vandalizme anlayışlı’ ya da ‘Polise acımasız, militana şefkatli’ veya ‘Otoriteye şedit, anarşizme hoşgörülü’ gibi.

Hak aramak için masumane nümayişe kalkışan öğrencileri militan-vandal bir anarşistler güruhu olarak tasvir ediyor değilim. Her protesto hakkını, her gösteri ve yürüyüş özgürlüğünü de otoriteye başkaldırmak olarak görmüyorum elbette. Nizamı bozmak, kanuna karşı gelmek kabilinden genel gerekçelerle özgürlükler kısıtlanmamalı, demokratik haklardan mahrum edilmemeli öğrenciler. Fakat her hal ve şartta geçerli midir bu kaide? Öğrenci olana şiddet eylemini serbest, vandalizmi mubah yapar mı? Öğrencinin saldırgana, protestonun şiddet gösterisine, yürüyüşün vandalizme dönüştüğü halleri de konuşalım mı?


Basmaya gelmişler


Eğer sadece Başbakan-lık’ın Dolmabahçe ofisindeki bir toplantıyı protesto etmekle kalsalardı... Eğer yol kesip polise kafa tutarak şiddete başvurmasalardı... Eğer söyleyeceklerini söyleyip bildirilerini okumakla yetinselerdi... O gariban öğrencilere karşı gereksiz, yersiz, orantısız, zalimane güç kullandığı için, polis yerden göğe kadar haksız olurdu.

Ama gelin görün ki kazın ayağı pek de öyle değil.

Dün öğlen CNN Türk’ün canlı yayınında o öğrenci arkadaşlardan ikisi konuşuyordu. Duyduklarım afallattı beni, dudaklarımı uçuklattı. Meğer gösteri ve yürüyüş özgürlüklerini kullanmaya değil, Başbakan’ın toplantısını basmaya gelmişler.

Aralarında şuna hükmetmişler çünkü: Rektörler toplantısı, öğrenciler çağrılmadığı için gayrimeşru imiş nazarlarında. Zorla, kaba kuvvetle de olsa içeride bulunma hakkı doğmuş onlara. Bir öğrenci temsilcisini içeri göndermek istemişler. Polis kabul etmemiş bu teklifi. O zaman toplantıya, yani Başbakanlık ofisine doğru yürüyüşe geçme kararına varmışlar. Polisin uyarılarına kulak asmamışlar, engellemelerine aldırmamışlar, barikatı darp ve cebirle yarmaya çalışmışlar. Ellerindeki sopalarla vurmuşlar, tartaklamışlar memurları. Çatışmanın ilk kıvılcımını ateşlemişler. Polis de onları durdurmak için gazdı, coptu, Allah ne verdiyse müdahale etmiş.


Demokrasinin ötesi-berisi



Kolluk kuvvetlerinin dozu, ayarı, kıvamı kaçmış güç uygulamalarını eleştirelim hep birlikte. Müdahalenin şeklini, yöntemini tartışalım. Ama tek taraflı bakıp haksızlık yapmayalım.

Kabul edelim ki, öğrenci arkadaşlarımız da Başbakanlık’taki bir toplantıyı basmalarına polisin yol vermeyeceğini bilmeliydi. O kadar naif olmamalıydılar. İyi niyetle kışkırtır, kutlu bir dava uğruna fiziki güç kullanırlarsa polisten aynı karşılığı alacaklarını kestirebilmeliydiler. Keşke iyi düşünselerdi baştan, keşke bu tür ufak tefek ayrıntıları atlamasaydılar da arzu etmediğimiz olaylar hiç yaşanmasaydı.


Umarım bir dahaki sefere yol kesip toplantı basmak yerine, slogan atıp bildiri okumayı tercih ederler. Savaşa, çatışmaya gider gibi değil; şölene, festivale gelir gibi hazırlanırlar eyleme. İleri demokrasi, bazılarımız gerideyken olmuyor zira.