Ekonomi

OECD: Sadece Türkiye gülüyor

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın Hürriyet Gazetesi’nde yapacağı konuşmayı dinlemeye giderken aklımda birkaç gün

18 Kasım 2011 02:00


Murat Sabuncu - Milliyet gazetesi (18 Kasım 2011)

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın Hürriyet Gazetesi’nde yapacağı konuşmayı dinlemeye giderken aklımda birkaç gün önce okuduğum bir demeç vardı.  Önce bu demeci kimin verdiğini söyleyeyim. Bu isim Jean Pierre Jouyet. Biz onu bir dönem Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Bakanı olarak hatırlıyoruz. Çünkü kendisi Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin ortaya attığı Akdeniz Birliği fikrini “biz bu fikri Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine alternatif olarak önermedik” diye yumuşatan isimdi. Joyuet siyasetçi kimliğinin yanında hatta daha da çok Fransa’daki finans piyasalarını düzenleyen kurulun (AMF) Başkanı olarak bilinir. Gelelim Jouyet’nin İtalya’da borçlanma faizlerinin kritik değer olan yüzde 7’nin üstüne çıkması ve Yunanistan’da Papadimos’unun ardından euro bölgesinde ikinci teknotrat olarak Monti’nin İtalya’nın başına geçmesiyle ilgili değerlendirmesine:

“Piyasa oyuncuları İtalya’nın borç faizi oranını yukarılara çekerek bunu adeta oy pusulası olarak kullandılar. Ama halk bir gün piyasa diktatörlüğüne isyan edecek.”

Avrupa “piyasa diktatörlüğü”nden yakınıyor. Dünyanın en önemli ülkelerinin başına “teknokratlar” getiriliyor. Kimin isteğiyle? Gerçekten “piyasa diktatörlerinin mi?”…Seçilmişlerin başaramadığı istikrarı “atanmışlar” teknokratlar başarabilir mi?

Babacan konuşmasında kafamdaki soruların bir kısmına cevap verdi. Ne de olsa kendisi  kısa süren Dışişleri Bakanlığı sürecini saymazsak 9 yıldır Türkiye’de ekonominin dümenindeki isim. Ve bu yıllar boyunca özellikle Avrupa’da ve ABD’de dünya ekonomisine yön verenlerle pek çok toplantıda bir arada oldu. Zaten Hürriyet’teki toplantıya Stockholm’den gelmişti ve toplantının hemen ardından Cannes’daki bir diğer toplantıya gidecekti. Verdiği örnekler genelde yurtdışında katıldığı toplantılardandı.

Ve bu toplantılardan birinde adını vermediği ancak büyük olasılıkla “diktatörlükle yönetimden daha yeni kurtulmuş bir Ortadoğu ülkesinin temsilcisinin”  Almanya’da Avrupalılara şu soruyu yönelttiğini anlattı: Bugün Avrupa Birliği’nin temelleri sorgulanır hale geldi. Değerleri ile pek çok ülkenin örnek aldığı Avrupa’nın ve demokratik sistemin iyi olup olmadığı bile sorgulanır hale geldi. Almanya’da katıldığım bir toplantıda Ortadoğu ülkesinden bir temsilci “Avrupa’ya bakıyorum fakat şu sonuçlara bak. Ülkemize gidip bunları düşüneceğiz. Demokrasi demek ki iyi sonuçlar vermeyebiliyormuş” diye konuştu. Böyle dillendirebiliyor. Dolayısıyla biz Avrupa’nın başarılı güçlü olmasını istiyoruz. Türkiye’nin içinde olacağı Avrupa’nın dünya barışı istikrarı için iyi olacağına inanıyoruz.”

Bir yanda kimi diktatörlüklerin sona erdiği bir Arap coğrafyası. Öte yanda “demokrasinin beşiği Avrupa’daki “piyasa diktatörlüğü” , seçilmişlerin değil atanmışların yönetime geldiği bir dönemin tartışmaları.Kim kimi örnek alacak, gösterecek. Öyle karışık ki her şey…

Yani soru sadece “önümüzdeki günlerde dünyada ve Türkiye’de ekonomik büyüklükler, günlük borsa, kur iniş çıkışları ne olacak?” değil. Siyasi ve ekonomik sistem nasıl şekillenecek? Euro yaşayacak mı? Avrupa Birliği dağılacak mı? Arap Baharı’nın etkilediği ülkeler “hangi demokrasi” sorusunu daha sık soracaklar mı? Daha da önemlisi “demokrasi adı altında” o bölgeye gelen rejimler coğrafyayı nasıl değiştirecek?

Babacan’ın konuşmasında bu soruların tamamına cevap gelmedi. Ancak özellikle Avrupa Birliği ile ilgili endişesi büyük:

Hiçbir şey sürpriz olmamalı bu dönemde. O yüzden herkes hazırlıklı olmalı. Şirketler de hükümetler de..Avrupa Birliği’nde yapılması gereken güçlü ortak maliye politikasının çalışması. Bu olmazsa euro’nun sürdürülebilir para birimi olmasını çok zor görüyorum. Bir de Yunanistan ve İtalya’da kurulan teknokrat hükümetler var. Burada da şunu merak ediyorum. Halkın oyuyla seçilmiş başbakanın ikna edemediği meclisi teknokrat nasıl ikna edecek? Bir ülke, toplum o reformları sahiplenmiyorsa o reformların yaşama şansı çok düşük olur.


‘Tebessüm etmeyin’

Gerçekten de zor bir dönem. Babacan’dan son aktaracağım Başbakan Tayyip Erdoğan ile gittiği G 20 zirvesinden:

Zirve için Cannes’a gittik. Sayın Başbakan ile birlikteyiz. Salonda OECD Genel Sekreteri yanımıza geldi. “Şöyle bir etrafınıza bakın burada sizin haricinizde 19 lider var. Hiç biri gülmüyor sadece siz gülüyorsunuz. Ben Sayın Babacan’a da daha önce söyledim. Bakanlar toplantısında tek gülen oydu. Biraz bu acıyı sorunları paylaşırsanız bu kadar tebessümle bakmazsanız daha uygun olacak”.