Gündem

ODTÜ'de soruşturmalara karşı 'direniş nöbeti' başlıyor

"Soruşturma açılan üyelerimizin kimileri hakkında hala şikâyet dahi yoktur"

24 Ekim 2016 18:05

Eğitim Sen Ankara 5 Nolu Üniversiteler Şubesi, ODTÜ’deki soruşturmalara karşı bir kez daha 'Direniş Nöbeti' başlatıyor. Sendikadan yapılan açıklamada "Soruşturmayı yürütüş şekli YÖK’ten geri dönen, türlü hatalarla hem üyelerimizi hem ODTÜ’nün itibarını zedeleyen, tarafsızlığını kaybetmiş ve oyunun rengini belli etmiş soruşturma komisyonu yerine başka bir komisyon atanmamıştır. Sendika avukatının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırı biçimde üyelerimizin yanında olmasına izin verilmeden alınan ifadeler ile ceza teklifi aşamasına varılmıştır. Soruşturma açılan üyelerimizin kimileri hakkında hala şikâyet dahi yoktur. YÖK’ün dosyayı geri gönderirken belirttiği usul hataları ve eksikler giderilmemiştir" dendi.

Eğitim Sen'den yapılan açıklama şöyle:

2014 yılı Aralık ayında maaş promosyon ihalesi sürecinde üç gün boyunca ODTÜ’de hayatı durduran bir grev yaşanmıştı. 12 Eylül’den bu yana üniversitelerde yaşanan en büyük emekçi eylemi olma özelliği taşıyan ODTÜ grevinin ardından sendikamızın işyeri temsilcisi önce asistan olarak çalıştığı işyerinde bir profesör tarafından darp edilmiş ardından da sudan sebeplerle işten çıkarılmıştı. Bu öğretim üyesi hakkında yaptığımız şikâyet hasıraltı edilirken konuyu protesto eden üyelerimize soruşturma açılmıştı.

2015 yaz aylarında ise türlü hukuk ihlalleri ile malul bir sürecin sonunda üç üyemize kademe durdurma cezası verilmiş, iki üyemiz hakkındaki soruşturma dosyaları ise kamu görevinden çıkarma talebiyle YÖK’e gönderilmişti. Ancak ne var ki ODTÜ kamuoyu bu haksız ve hukuksuz soruşturmanın doğuracağı olumsuz sonuçları görmüş ve akademisyen, idari personel, işçi, taşeron işçi, öğrenci, mezun demeden tüm ODTÜ’lüler bu yanlış karar karşısında tepkilerini ortaya koymuşlardı. Sendikamız Rektörlük önünde 18 gün sürecek bir direniş çadırı kurarken öğrencilerimiz mezuniyet töreninde ses getiren protestolar düzenlemişlerdi. Tüm Türkiye’de ve hatta uluslararası aydınlar arasında çok geniş bir kamuoyu mücadelemizin arkasında durmuştu. Bu birlikteliğin sonucu olarak yanlıştan dönülmüştü.

Soruşturma dosyaları o derece temelsiz durumdaydı ki bir 12 Eylül kurumu olan YÖK dahi gelen evrakları incelediğinde şaşkınlığa düşmüştür. YÖK’ün ODTÜ’ye gönderdiği cevapta, maalesef, Rektörlüğün yatıştırıcı ve uzlaştırıcı bir yaklaşım sergilemesi gerekirken olayı soruşturma boyutuna taşıması eleştirilmiştir. Aynı metinde kamu görevinden çıkarma cezasının yaptırımı ve sonuçları dikkate alındığında hakkında soruşturma yapılana isnat edilen fiilin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak nitelik ve derecede ortaya konmasına gerek olduğu ancak tüm unsurları ile netleşmediği belirtilmiştir. Ayrıca cevap yazısında pek çok usul hatasına da değinilmiştir.

Bunların yanı sıra, konu hakkında açılan bir davada mahkeme, olaya ilişkin kayıtları incelediğinde, cep telefonuyla görüntü alma konusunda bir tartışma yaşandığını tespit etmiştir. Ancak bunun öğrenme ve öğretme hürriyetini engelleyici eylemlerde bulunmak ya da şeref ve haysiyeti yaralayıcı bir eylem olarak görülemeyeceği bakışıyla cezada hukuka uygunluk bulunmadığına karar vermiştir.

Tüm bunların üzerine tavrını gözden geçirmesi gereken ODTÜ Rektörlüğü iki yıl sonra üyelerimizi yeniden soruşturuyor, cezalar veriyor. Şube Denetleme Kurulu üyemiz Barış Çelik hakkında 1 yıl kademe durdurma cezası verildi. Üyelerimiz Ekin Erdem Evliya, Çağlar Dölek ve Deniz Erdem için kınama, Şube Yürütme Kurulu üyemiz Mert Kükrer için ise devlet memurluğundan çıkarma cezası talep ediliyor.

Yürütülen soruşturma yine türlü hukuksuzluklar içermektedir:

Soruşturma üyelerimizden habersizce sürdürülmüştür, varılan aşamada sağlıklı biçimde savunma yapabilmeleri için dosyalar üyelerimize verilmemiştir.

Soruşturmayı yürütüş şekli YÖK’ten geri dönen, türlü hatalarla hem üyelerimizi hem ODTÜ’nün itibarını zedeleyen, tarafsızlığını kaybetmiş ve oyunun rengini belli etmiş soruşturma komisyonu yerine başka bir komisyon atanmamıştır.

Sendika avukatının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına aykırı biçimde üyelerimizin yanında olmasına izin verilmeden alınan ifadeler ile ceza teklifi aşamasına varılmıştır.

Soruşturma açılan üyelerimizin kimileri hakkında hala şikâyet dahi yoktur.

YÖK’ün dosyayı geri gönderirken belirttiği usul hataları ve eksikler giderilmemiştir.

Sendikamızın açtığı dava sonucu 2547 sayılı kanunun ilgili disiplin hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Bunun üzerine YÖK 657 sayılı kanun uyarınca işlem yapılmasını, eksik kısımların iptal edilen yönetmeliğe göre ilerletilmesini istese de buna karşı açtığımız davada Danıştay iptal edilen yönetmelik uyarınca işlem sürdürülemeyeceğini belirtmiştir. İlgili kararlar ODTÜ yönetimine defalarca bildirilmiştir.

Bütün bunlar göz önüne alındığında yapılanın adı ancak ve ancak OHAL fırsatçılığıdır! Toplumsal mücadelenin önemli taşlarından ODTÜ’de emekçileri sindirmek hedefiyle sendikal faaliyetin baskı altına alınmasıdır. Soruşturma sürecinin hukuksuzluğu, alınan kararların Gezi’den bu yana yükselen ODTÜ emekçilerinin sesini bastırmaya yönelik bir hamle olduğunu göstermektedir. ODTÜ yönetiminin bu tavrı üniversiteyi adeta bir engizisyon mahkemesine dönüştürmüştür. Açık ki bugün ODTÜ geleneğini seçilmemiş Rektör değil mücadele içindeki ODTÜ çalışanları ve öğrencileri temsil etmektedir!

Biliyoruz ki ülke çapında emekten ve demokrasiden yana, hakları ve özgürlükleri için harekete geçme birikimini temsil eden insanlar yok edilmek istenmektedir. Bu baskı ortamından üniversiteler de üzerlerine düşen payı almaktadır. Fakat Tayyip Erdoğan tarafından ikinci sıradan atanan Rektöre bulunduğu yerin ODTÜ olduğunu hatırlatırız. Hasan Tan’dan başlamak üzere ODTÜ’yü iktidara göre dizayn etmeye çalışanlara karşı emekçilerin ve gençliğin verdiği sayısız cevabı incelemeleri faydalı olur. Atandığı dakikadan bu yana Rektörün ODTÜ’yü yönetme tarzı ciddi sorunlar barındırmakta ve değişik kesimlerden olumsuz tepkiler almaktadır.

Tüm kamuoyunu haksızlıklar karşısında taraf olmaya, adil olmayan biçimde cezalandırılan üyelerimizle dayanışma içinde bulunmaya çağırıyoruz. Önümüzdeki dönemde ODTÜ’de el birliğiyle göstereceğimiz çaba ülke çapında haksız ihraçlara ve iş güvencesinin yok edilmesine karşı verdiğimiz mücadelenin sivri ucu olacaktır.

Bugün soruşturma ve cezalarla üzerlerine gelinen üyelerimiz, Melih Gökçek ODTÜ ormanından yol geçiremesin diye haftalarca direnenlerdendir. Berkin Elvan’ın öldürülmesi ve Soma katliamına duyduğumuz öfkenin sokağa dökülmesi için yaptığımız eylemlerin örgütleyicisi ve parçası olmuşlardır. 10 Ekim’de Ankara Garı’nda “katliamlar ülkesi olmayacağız” diyenler içindedirler. Arkadaşlarımızı savunmak için burada kuracağımız barikat şüphesiz memleketin gelecekte daha iyi bir yer olması için ülkenin dört bir yanında yapılanlara naçizane bir katkı olarak yerini alacaktır.

Herkesi konuyla ilgili düzenleyeceğimiz basın açıklamasına davet ediyoruz.