T24- Yazar Orhan Miroğlu, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Ergenekon hakkında verdiği özeleştiriyi yazdı. Sol terminolojide özeleştiri kelimesinin önemini hatırlatan Miroğlu, Öcalan'ın son görüşme notlarında yer alan "Ergenekon yargılamalarıyla birlikte devletteki Gladyonun JİTEMvari yapıların tasfiye edildiğini düşüncesinin yanlış olduğu" ifadesini aktardı. Öcalan, notlarda "Aslında Ergenekoncu diye tasfiye edildiği söylenenlerin bir kısmı çözüm yanlısı isimlermiş. Ama asıl Gladyonun çözümü istemeyen kesimleri dışarıda bırakılmıştır, onlar hâlâ dışarıdadır ve AKP bunlarla uzlaşmıştır" diyor.
Miroğlu'nun Taraf gazetesindeki Yüzleşme köşesinde yayımlanan (20 Ocak 2011) şöyle:
JİTEM ve Ergenekon: Sahtesi ve hakikisi
Arif Doğan Ergenekon sanığı eski bir JİTEM komutanıdır.
Ergenekon soruşturmaları sırasında 2008 yılının ağustos ayında Ankara’da gözaltına alındı. Evinde ve işyerinde ele geçen “kıymetli malzemeler” sorulduğunda, “Ersever’in mirası, elden ele dolaştı!” diye garip açıklamalar yaptı.
Doğan, sanığı olduğu Ergenekon duruşmalarına gelip giderken, gazetecilerin sorularına bazen işi alttan alan cevaplar veriyor; geçmişin kanlı ilişkilerini hatırlatan sorular sorulmasından ise hiç hoşlanmıyor ve bu soruları soranları ağza alınmayacak kelimelerle tehdit etmekten çekinmiyordu:
“Evinde bombalar çıktı diye yazanın o bombaları gö..ne sokarım.. şimdi ne yazacaksınız?”
En tuhaf Ergenekon tarifini de Arif Doğan yaptı kuşkusuz:
“Her tarladan bir tezek, her köyden bir pezevenk gelmiş, oluşmuş Ergenekon. Ne biliyim ben.”
Şimdi Ergenekon sanığı olarak yargılanan askerlerin önemli bir kısmı, Kürt coğrafyasında uzun yıllar görev yaptı..
Arif Doğan’ı Veli Küçük’ü, Sarı Levent’i, Cemal Temizöz’ü, en iyi Kürtler bilir.
Haksız bir savaşın gölgesine ve bahanesine sığınarak işlenmiş binlerce faili meçhul cinayet, kanla yoğrulmuş kazanç mekanizmaları..
İşte böyle bir dönemi, bu kirli ilişkileri, cinayetleri, hak edilmemiş, kazanç mekanizmalarını, siyasi ve bürokratik statülerin elde edilme biçimlerini, Ergenekon derinleştikçe, öğrenme şansımız olacak ve Türkiye geçmişiyle yüzleşecek diye umut ediyorduk.
Eğer süreç bu yönde işleyebilseydi, açılım bugün bu noktada olmazdı.
İşler böyle gelişseydi, Türk halkının kafasındaki Kürt algısı bu kadar da sorunlu olmayacaktı.
Ve Kürtler başlarına açılmış felaketin mahiyeti hakkında biraz düşünme fırsatı bulacaklardı.
Hiçbir şey, beklendiği gibi olmadı maalesef.. AK Parti hükümeti, bir yerden sonra frene bastı.
Fırat’ın öte yanındaki Ergenekon yapılanmasını sanki farklı bir yere koydu. Ergenekon’un Kürdistan faaliyetleri konusunda, Kürt siyasetini de içine alan zımni bir ulusal mutabakat oluştu sanki.
Kürtler Ergenekon sürecinde iyi sınav vermediler
Bunda Öcalan’ın tavrı elbette belirleyici oldu. Kürtlere bu işten “uzak durmalarını” tavsiye eden Öcalan, bir yandan da Hakikati Araştırma Komisyonu kurulmasını öneriyordu. Son görüşme notlarında Silivri sakinleri için söyledikleri ise Ergenekon konusunda yeni bir bakışı ifade ediyor ve bence asıl olarak, Ergenekon’un kuşatması altında bulunan CHP’yle BDP’nin arasında yeni bir diyalogun kapısını aralamayı amaçlıyor.
“Önemli bir değerlendirme daha yapacağım. Bu değerlendirme tarihî ve aslında biraz da özeleştirel bir değerlendirme olacak. Bugüne kadar Ergenekon yargılamalarıyla birlikte devletteki Gladyonun JİTEMvari yapıların tasfiye edildiği söyleniyordu. Biz de biraz böyle düşünüyorduk. Aslında olanlar tam da böyle değildir. Bu konu üzerine sürekli düşünüyorum. Geçenlerde buradaki arkadaşlarla da tartıştım. Nasıl fark etmemişiz bugüne kadar? Bu nedenle özeleştiri diyorum. Sanırım Hanefi Avcı’nın kitabında da geçiyormuş. O da çözüm konusunda benimle görüşülmesi taraftarıymış, bunu öneriyormuş ve şimdi içerde ve Ergenekon’dan yargılanıyor. Yine geçmişte benimle burada çözüm amacıyla görüşen bazı isimler de Ergenekoncu diye yargılanıyor. Aslında Ergenekoncu diye tasfiye edildiği söylenenlerin bir kısmı çözüm yanlısı isimlermiş. Ama asıl Gladyonun çözümü istemeyen kesimleri dışarıda bırakılmıştır, onlar hâlâ dışarıdadır ve AKP bunlarla uzlaşmıştır. Deşifre olmuş Veli Küçük gibi, karanlık, cinayet işleyen, darbeci isimlerin yanına çözüm isteyen, hatta geçmişte benimle burada çözüm amacıyla görüşen isimleri de bunlarla ilişkilendirerek bu şekilde asıl çözüm yanlılarını tasfiye ediyorlar. Geçmişte biliniyor mesela Cem Ersever –JİTEM’in bizzat kurucusudur, yüzlerce, binlerce faili meçhule neden oldular- ama daha sonra yanlış yaptıklarını, sorunun bu yöntemlerle çözülemeyeceğini anlayıp dile getirince tasfiye edildiler. Yani insanlar zamanla yaptıkları hatadan dönebiliyorlar.”
“Özeleştiri” sol terminolojide çok önemlidir ve öyle rastgele “özeleştiri” filan yapılmaz.
Öcalan, daha önce hangi konuda özeleştiri yaptı, ya da var mı böyle bir şey bilmiyorum.
Ama “Ergenekon konusunda özeleştiri yapıyorum” anlamına gelen bir şeyler söylemesini önemsemek gerekir.
Mesaj BDP’ye, Kürtlere ve 2011 yılının –yenilgi ya da zafer- her ikisi için de son yıl olacağını düşünen Yalçın Küçük gibi Ergenekon mütefekkirlerine..
Hatırlamakta fayda var. Ergenekon sürecine kadar Öcalan’la İmralı’da görüşenler askerlerdi. Siviller değil. Ne Haberal’ın, ne Tuncay Özkan’ın, ne de Balbay’ın çözüm için Öcalan’la görüştüğüne dair bir kayıt var. “Çözüm için” Öcalan’la görüşen askerlerin arasında “Sarı Levent” olarak bilinen Levent Ersöz gibi isimler de var. Öcalan’a göre bu isimler asıl çözüm yanlıları. Yani gerçek Ergenekoncular bunlar değil, bunlar çözüm isteyenler, gerçek Ergenekoncular dışarıda ve AK Parti onlarla işbirliği yapıyor.
Öcalan bu hakikatin farkına yeni vardığını ifade ediyor ve “özeleştiri” yapıyor.
Arif Doğan da “iki JİTEM var” diyor ve benzer iddialarda bulunuyor. Ama Arif Doğan konuştukça, tersi ispatlanıyor. Doğan’ın kıyısından köşesinden söylediği herşey tek bir JİTEM olduğunu ortaya koyuyor.
“Cem Ersever’in mirasını, ya da evrak-ı metrukesini elden ele dolaştıran, Kürt aşiretlerine eşek sırtında ruhsatsız on binlerce silah dağıtan;
Hizbullah lideri Velioğlu’nun ‘güzel hizmetleri’ olduğunu hatırlayan;
Bir defasında 78 kelle alan;
Yargılandıkları iddianamelerin sadece birinde, yirmi sivil Kürt’ün tüyler ürpertici infaz hikâyesi yer alan komutanların olduğu bir JİTEM bu.”
Yani hakiki JİTEM..
Öyle bir örgüt ki, içinde, “kitle katilleri”, adeta cirit atıyor. Ve bu “kitle katilleri” büyük oranda Kürtlerin arasından seçilmiş. Samimi itirafçılardan yani.. Sayıları tam olarak bilinmiyor. Kullanmışlar bu itirafçıları, isimlerini kimliklerini değiştirmişler, ama anlaşılan çoğu da bildikleriyle beraber toprağın altına gömülmüş.
İnfaz edenler, vakti geldiğinde infaz edilmiş yani.
Abdulkadir Aygan bu infazdan her nasılsa kurtulabilmiş eski bir JİTEM mensubu.
Arif Doğan işte bu Abdulkadir Aygan’ın gerçek Abdulkadir olmadığını, onu kendisinin öldürttüğünü söylüyor.
Doğan’ın tekerlekli sandalyeye mahkûm olmuş haline bakıp, akli melekeleri de galiba iyi değil diye düşünmeyin. Arif Doğan ne yaptığını bilen biri, hâkim onu sorgularken, sesi fazla çıkıyor diye doktorunu da onu da defalarca uyardığına göre, sağlığı, o kadar kötü değil hani.
Arif Doğan ne yapsın, öldürülmeleri için emir verdiği insanların kaçı yaşamaya devam ediyor, kaçı öldürüldü, onu bilmiyor ki, aklında kalan gerçeği söylüyor sadece..
Bu gerçeğe göre, Abdulkadir Aygan yaşayan değil, öldürülmüş olması gereken biriydi.
Hakikati Araştırma Komisyonu kuralım deyip duruyoruz. Peki bu komisyon hangi JİTEM’i, hangi Ergenekon’u, hangi Abdulkadir Aygan’ı araştıracak acaba?
Öyle ya, biri faaliyetlerini az çok bildiğimiz, eli Hrant’ın ve Musa Anter’in kanına bulaşmış “çözüm isteyen” ama Silivri’de ve Diyarbakır Cezaevi’nde; biri de, faaliyetleri hakkında hiçbir şey bilmiyorsak da, dışarıda, ama çözüm istemeyen ve hükümetin anlaştığı iki Ergenekon, iki JİTEM var. Yetmezmiş gibi, biri yaşayan biri Arif Doğan’ın öldürttüğü iki de Aygan var!
Trajedinin bu kadarı da fazla doğrusu..