Gündem

'Öcalan'ı sorgulamam Ergenekon'la deşifre oldu'

Emekli Albay Atilla Uğur, 'Eşim ve çocuklarım defalarca tehdit aldılar, hâlâ alıyorlar' dedi.

06 Kasım 2009 02:00

Eski Jandarma Teknik İstihbarat Daire Başkanı emekli Albay Atilla Uğur, “Öcalan’ı sorgulayan kişi olduğum Ergenekon’la deşifre oldu. Eşim ve çocuklarım defalarca tehdit aldılar, hâlâ alıyorlar” dedi.

Ergenekon ana davasının ardından 20 Temmuz’da görülmeye başlanan ikinci Ergenekon davasında dün savunmaların alınmasına başlandı. Tutuklu sanıklardan eski Jandarma Teknik İstihbarat Daire Başkanı emekli Albay Hasan Atilla Uğur, savunmasını yapmak üzere kürsüye çıkan ilk sanık oldu.

Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları yerleşkesinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmaya, iddianamenin ilk üç sanığı emekli orgeneraller Mehmet Şener Eruygur, Ahmet Hurşit Tolon ve emekli Tuğgeneral Levent Ersöz sağlık nedenleriyle katılmadığı için iddianemenin dört numaralı sanığı Hasan Atilla Uğur, ilk savunmasını yapan kişi oldu. Uğur, savunmasını powerpoint sunumu eşliğinde yaptı. İddianameyi hazırlayanların büyük bir hırs içinde bulunduğunu savunan Uğur, “Cezaevinde olsam bile TBMM’ye girerek bu yapılanların hesabını soracağım” dedi. Milliyet gazetesinin haberine göre, iddianamede Uğur hakkında yapılan suçlamalar ve duruşmada Uğur’un bu suçlamalara karşılık yaptığı savunması şöyle:

Suçlama: Örgütsel gizlilik içinde olmak

“Örgütsel gizlilik içerisinde faaliyette bulunduğu” iddiası:

Savunma: Güvenlik içindi o şekilde lanse edildi

“Hem PKK, hem DHKP-C ve hem de Hizbullah terör örgütlerinin direkt hedefi oldum. Devletim beni 1996 yılından beri yani 13 yıldır ‘özel koruma’ statüsünde korudu... Yıllardır terör örgütlerinin hedefinde olmam, birçok kez suikastlardan kurtulmam hayatımda zorunlu olarak birçok kısıntıya ve sıradışılığa sebep oldu. Sürekli ölüm tehdidi altında yaşayan bir kişi olarak sık sık telefon ve yer değiştirmem, gizliliğe önem vermem tamamen ‘güvenlik mülahazası’ iledir. Yaşantımın yıllardır bu şekilde sıradışı cereyan etmesi, iddianamede maalesef ‘örgütsel gizlilik’ şeklinde yorumlanıp lanse edilmiştir.”

Suçlama: Emin Şirin ile bilgi alışverişi

“Emin Şirin ile özel yerlerde buluştuğu, belge ve bilgi alışverişinde bulunduğu” iddiası:

Savunma: Siyaset için davet etmişti

“Eski Milletvekili Emin Şirin’i 2002 yılında JGK’ya geldiğinde tanıdım. Kendisini beyefendi, saygın ve milli hassasiyetleri yüksek bir insan olarak bilirim. Emin Şirin ile özel yerlerde buluştuğum, belge ve bilgi alışverişinde bulunduğum iddiaları tamamen gerçek dışıdır. 2007 yılında emekli olmama müteakip kendisi beni arayarak siyaseti düşünüyorsanız bize gelin diye davet etmiştir. Emin Şirin bey ile temasımız bununla sınırlıdır.”

Suçlama: Milletvekili olma talebinde bulundu

“Genç Parti lideri Cem Uzan’dan milletvekilliği talebi” iddiası:

Savunma: Resmi müracaatım olmadı

“Cem Uzan, benim ve Levent Ersöz’ün 22 Temmuz seçimleri öncesinde kendisine gelerek milletvekili olmak istediğimizi beyan etmiştir. Ben daha önce de ifade ettiğim gibi tek başıma ve sadece Emin Bey (Şirin) ile görüştüm, sonra kendim vazgeçtim, yani resmi müracaatım olmamıştır. Beyanı asılsızdır.”

Suçlama: Evinden geçirilen belgeler

“Ev ve ofisinde ele geçirildiği iddia edilen CD’ler”le ilgili:

Savunma: Arama yapan bulmuş gibi gösterdi

“01 Temmuz 2008 tarihinde büro olarak kullanılan yer ile evimde yapılan aramalarda benimle kesinlikle ilgisi olmayan, bende bulunma ihtimali dahi sıfır olan çeşitli CD’ler bulunmuş gibi gösterilmiştir. Ceza Mahkemeleri Kanunu’nun 134/1 ve 134/4’üncü maddelerine göre kanunsuz elde edilen deliller statüsünde olan bu CD’ler ve bilgisayar çıktıları malesef aramayı gerçekleştirenlerce bulunmuş gibi gösterilmiştir.”

Suçlama Herkesi ortadan kaldırma

“TBMM’yi ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” suçlaması:

Savunma: Suç için icrai hareketler gerekir

“Maddede tanımlanan suçun oluşabilmesi için, cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzenin değiştirilmesine teşebbüs edilmesi gerekir. Bu suçun oluşması için, bir icrai hareket gerekmektedir ki; böyle bir hususun olmadığı tartışmasız bir gerçektir. Ve dosyanın hiçbir yerinde de olduğuna dair bir ifade veya delil mevcut değildir.”

Suçlama: Kişilere ait bilgileri kaydetme

Atilla Uğur’un evinde ve ofisinde ele geçiril-diği öne sürülen fişleme dosyaları, telefon  kayıtları ve kişisel verileri kaydetme.

Savunma: O veriler bana ait değil

“Bende bulunduğu iddia edilen kişisel verilerin hiçbirisi bana ait olmadığı gibi, yaptığım araştırmada bu bilgilerin hemen tamamının internet ortamında birçok sitede yayımlandığını öğrendim. Yok, yapılan iki ya da üç görüşmenin emirle kayda alınması kastediliyorsa, malumları olduğu üzere 2003-2004 yıllarında yürürlükte olan 765 sayılı yasaya göre bu suç teşkil etmiyordu."

Suçlama: Evinde bulunan silahlar

25 Mayıs 2009 tarihli iddianame tensip tutanağında silah ve mermi bulundurma” suçundan cezalandırılması isteniyor.

Savunma: Ruhsatsız hiçbir silahım yok

“Ben yıllardır özel korumalıyım. Şahsıma ait biri 7.65 mm. diğerleri 9 mm. olmak üzere 4 adet taşıma ruhsatlı tabancam ve bir adet yivsiz av tüfeğim vardır. Terörle mücadele yıllarından hatıra olarak sakladığım ve çoğu paslanmış 23 adet 7.62 mm. ve bir miktar 9.65 mm. fişeğin dışında hemen hepsi tabancalarıma ait fişeklerdir. Ruhsatı olmayan silahım yoktur.”

Suçlama: Yasadışı dinleme yaptırdığı

Görevdeyken yasadışı dinleme yaptığı ve Cumhuriyetçi Çalışma Grubu içinde aktif olarak görev yaptığı iddiası...

Savunma: Dinleme yasaya göre yapıldı

“Yasadışı dinleme yok. Telefon dinlemeleri o tarihte yürürlükte olan 4422 sayılı yasa hükümlerine göre yapılmıştır.”

“Cumhuriyetçi Çalışma Grubu adında bir grup bilmiyorum, meslek hayatımda böyle bir yerde çalışmadım. Böyle bir birim bulunsa idi Genelkurmay Başkanı dahil tüm komuta katının bilgisi olurdu.”

Çapraz sorguya cevap vermedi

Uğur, 8 saat süren savunmasının sonunda, kendisi hakkında terör örgütü üyesi olduğu ve bölücü örgütlerle irtibatı olduğu yönünde rapor veren polisler hakkında Fatih Cumhuriyet Savcılığı’na başvurduğunu açıkladı.

Hasan Atilla Uğur’un savunmasını tamamlamasının ardından çapraz sorgusuna geçildi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in sorularını yöneltmek için söz alması üzerine Uğur, “İddianameyi okuduktan sonra savcıların bana her türlü hakarette bulunduğunu gördüm. Savcılar hakkında HSYK’ya suç duyurusunda bulunduğum için aramızda husumet vardır. Bu nedenle savcıların yönelteceği hiçbir soruya cevap vermeyeceğim. Ancak mahkeme heyetinin sorularına cevap vereceğim” dedi ve soruları yanıtlamadı.

Özkök’le görüşmesini anlattı

“2004 yılının, mart ayının 12. günü Genelkurmay Başkanı gelmenizi emretti. Yalnız yaptığımız görüşmede bana ‘Sen geleceği olan bir albaysın, neden başkomutanın, yani benim aleyhimde yazı yazan gazeteciyle görüşüyorsun’ dedi. Bana gazeteci Mustafa Balbay’a çok kızdığını, bir daha kendisi ile görüşmemi istemediğini söyledi. Daha sonra Levent Ersöz’ü de çağırttı ve görüşme üçlü devam etti. Bize hitaben ‘Sağdan soldan ve bazı istihbarat birimlerinden, sizlerle ilgili inanmadığım ve itibar etmediğim bilgiler geliyor, ben sizin çalışkanlığınızı ve memleket sevginizi biliyorum ancak siz de bu gazeteci ve diğer sivillerle görüşmeyin’ dedi. Bunun dışında iddianamede belirtildiği gibi yasadışı dinleme yapılmaması konusunda uyarı anlamına gelebilecek tek bir kelime dahi konuşulmamıştır.   Ben de bu konuda eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, JGK eski Kurmay Başkanı Hakkı Kılınç ve eski İstihbarat Başkanı Ersöz’ün tanıklıklarına başvurulmasını talep ediyorum.”

Şener ve Hurşit ile ilgili bir şeyler söyle

-  “1999 yılının şubat ayında terörist başının sorgulanması görevini devletim bana ve arkadaşlarıma verdi. Elbette bu büyük bir onurdu... İmralı’daki görevimi de başarıyla tamamladım. Daha sonra terörist başının, avukatlarına defalarca ‘Beni sorgulayan kim, adını öğrenin’ şeklinde talimatlar verdiği bilgisini aldım. Devletim ve şahsım bu konuyu yaklaşık 10 yıl gizli tutmayı başardık. Taa ki bu dava ile gözaltına alınıncaya kadar bu konu gizli kalabildi. Ciddi devlet anlayışının da gereği zaten buydu. Ancak bu gözaltından sonra tamamen deşifre oldum. Bu husus sorgu sırasında heyetinizde yer alan Sedat Sami Haşıloğlu’na da şahsım ve avukatım tarafından söylendi. Deşifre olmama müteakip eşim ve çocuklarım defalarca tehdit aldılar, hâlâ da sıkıntı içerisindeler...”

-  “Emniyet amiri Mehmet Karabörk, bana ‘Albayım, sen 25 sene ben 15 sene hizmet etmişiz. Bak seni kullanmışlar, bunu söylemekten çekinmiyorum, bir dönem ben de kullanıldım. Bu çok doğaldır. Seni de kullanmışlar, sen bize Şener (Eruygur) ve Hurşit (Tolon) ile ilgili şeyler söyle, mesleki taassubu bırak. Savcı Zekeriya Öz biz ne dersek onu yapar, seni bıraktıralım. Bak göreceksin, Şener ve Hurşit kesinlikle tutuklanacaklar’ dedi. Sayın Başkan, emniyet amiri bana bunları söylediğinde Şener ve Hurşit paşaların henüz sorguları yapılmamış ve mahkemeye de sevk edilmemişlerdi. Bir emniyet amiri, onların tutuklanacaklarını nereden biliyordu ve nasıl böyle emin konuşabiliyordu, takdiri size bırakıyorum."

-  “Savcı Zekeriya Öz, emniyette bana, ‘Biz seni geçen sene alacaktık, baktım yeni emekli olmuşsun, bırakalım biraz emekliliğini yaşasın, dedim. Bu Şener ve Hurşit’le ilgili bir şeyler anlat hakkında iyi düşünelim, seni yarın bırakalım.’ dedi.”

-  “01 Temmuz 2008 günü gözaltına alındım. Emniyette 6 metrekarelik bir hücreye konuldum. İçeri leş gibiydi ve kokuyordu, gözüme vuran ışık ve ortam, zaman mefhumunun kaybettirilmesini amaçlamıştı. Tabiri caizse uyku uyunmaması için tüm şartlar mevcuttu. Ben askeri ve komando eğitimi almış bir insan olarak, bunlara dayanabilirdim ama hiç böyle yerleri görmemiş bazı insanlar için bu resmen bir çökertme harekâtı idi. Nitekim yanımdaki hücrelerde bulunan bazı insanlar rahatsızlandılar ve bağırış çağırış ile doktora sevk edildiler. Ben yıllarca terörle mücadele etmiş bir jandarma subayı olarak bölücü teröristlere ve hatta sorgulamam nasip olan terörist başına bile bu eziyeti yapmadım.”