Gündem

'Öcalan'a göre 'paralel devlet'in hedefi Başbakan Erdoğan'ı götürmek'

Selahattin Demirtaş: 'Paralel devlet'in 17 Aralık operasyonunun hedefinde Başbakan'ı sandığa götürmeme niyeti yatıyor

14 Ocak 2014 10:04

Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer, hafta sonu bir grup gazeteciyle bir araya gelen BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın aktardığı bilgilere göre,  Abdullah Öcalan'ın, mart ayından beri hem BDP heyetleri hem de devletle görüşmelerinde ‘paralel devlet’ ifadesini sıkça kullandığı, bu oluşuma karşı uyarılar yaptığını belirtti. Çakırözer yazısında Demirtaş'ın sözlerine yer vererek, "Öcalan’a göre paralel devletin hedefi ‘Başbakan Tayyip Erdoğan'ı götürmek’. Nedeni ise Kürt sorununu diyalogla çözme ve bunu da ABD gibi uluslararası unsurları by-pass ederek yapma grişimi" ifadelerini kullandı.

Utku Çakırözer'in Cumhuriyet gazetesinde, "Demirtaş: Başbakan’ı Seçim Öncesi Alabilirler!" başlığıyla (14 Ocak 2014) yayımlanan yazısı şöyle:

Hükümet ile çözüm sürecini yürüten Abdullah Öcalan, 17 Aralık yolsuzluk operasyonu için ‘Çözüm sürecine darbe’ derken, AKP-cemaat kavgasında da “Biz bu ateşe benzin taşımayacağız” diyerek hükümetin yanında yer aldığı algısı yaratmıştı.

Bir gecede Mursi’ye döner

Hafta sonu bir grup gazeteciyle bir araya gelen BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Öcalan’ın bu sözlerine açıklık getirdi. Demirtaş’ın aktardığı bilgilere göre Öcalan, mart ayından beri hem BDP heyetleri hem de devletle görüşmelerinde ‘paralel devlet’ ifadesini sıkça kullanıyor, bu oluşuma karşı uyarılar yapıyordu. Öcalan’a göre paralel devletin hedefi ‘Başbakan’ı götürmek’. Nedeni ise Kürt sorununu diyalogla çözme ve bunu da ABD gibi uluslararası unsurları by-pass ederek yapma grişimi. Kendisini ziyaret eden BDP’lilere “Bir gecede Mursi’ye (Mısır’da darbe ile devrilen Müslüman Kardeşler mensubu, seçilmiş cumhurbaşkanı) bile çevirebilirler” dediğini aktarmış.

‘Paralel’ merkezler:Londra, Şikago, Utah

Öcalan ‘paralel devlet’ ile neyi kastettiğini de ayrıntılı olarak aktarmış: “Paralel devlet sadece bir iç mesele değil. Bir uluslararası organizasyon. İçinde Londra merkezli bir sermaye grubu, Yahudi lobisi ve Şikago merkezli bir sermaye grubu var. Bir de projenin, tartışmaların tamamlandığı Utah’taki akademi var. Cemaat bu yapının tamamı değil bir unsuru. Devletin önemli kademelerini ele geçirmiş unsuru...”

Demirtaş: Seçimi göremeyebilir

Görüşmemizde Demirtaş, AKP-cemaat kavgası konusunda kendi öngörülerini de aktardı:
“Paralel devletin 17 Aralık operasyonunun hedefinde Başbakan’ı sandığa götürmeme niyeti yatıyor. Ciddi biçimde Başbakan’ın sandığı görememe riski var. Onu alabilirler. Ağır cezalık suçlarda dokunulmazlık işlemez. Bal gibi alabilirler. Paralel devlet siyasete müdahale için meşru ve haklı bir alan yakaladı: Yolsuzluk. Hükümetin üzerine tank sürse, ‘diktatör, otoriter’ dese toplumda alıcısı yok. ‘Hırsızdır, belgesi de burada’ dediğiniz anda iş başka bir şeye dönüşüyor. Hükümet kötü yakalandı.”

‘Darbe’ ile düşürmeye karşıyız

Demirtaş da AKP ve Öcalan gibi ‘darbe’ tanımını kullanıyor yaşananlar için. Toplantıda çok tartışılan, önümüzdeki günlerde daha da tartışılacağını tahmin ettiğimiz tutumu şöyle BDP’nin:
“Böyle bir ‘darbe girişiminin’ de Başbakan’ı götürmesine BDP evet demez. Biz bir ilkeyi kurtarmaya çalışıyoruz. Bu anlayış kazanırsa darbe ile yönetme geleneği ilelebet devam edecek. Hükümet gidecekse sandıkla gitmeli. Yolsuzluk varsa Başbakan hesabını vermeli. Biz Başbakan’ı koruma güdüsüyle, ‘yedirmeyiz’ düşüncesinde değiliz. Hesap sorulsun ama bunu hukuk sorsun, demokrasi sorsun.”

Erdoğan giderse süreç biter

BDP’nin kaygılanmasının nedenleri arasında, Erdoğan’ın cemaat ile girdiği kavgayı kaybetmesi halinde ‘çözüm süreci’nin bitecek olması başı çekiyor. Demirtaş bunu açıkça ifade de ediyor:
“Paralel devletin galip gelmesi ve Erdoğan’ın gitmesi birçok şeyi etkiler. Bu süreci yürüten temel aktörlerden biri o olduğu için çözüm sürecini etkiler. Onun gitmesi diyalog sürecinin bitmesi demektir.”

Tek kurtuluşu demokrasi

BDP liderine göre, Erdoğan ve AKP cemaatle mücadelede sıkıştığı köşeden ancak ‘demokrasi ve çözüm sürecine’ sarılarak çıkabilir:

“Doğru değerlendirilebilirse ‘17 Aralık’ hem paralel devlet ile hesaplaşma hem de demokratikleşme için bir fırsat yarattı. Hükümet büyük bir demokrasi hamlesi başlatmalı, derhal demokratik anayasayı gündemine almalı. Meclis’i arkasına almalı. Çözüm sürecini ilerletmeli. Bu arada da yolsuzluklarla mücadele eden yargıya, polise müdahale etmemeli. Tüm bunlar aynı anda yapılabilirse Türkiye demokrasiye kavuşabilir. Başbakan da kurtulabilir. Tabii yolsuzluk yapmadıysa. O zaman kimse onu götüremez.”

HSYK değişikliğine karşıyız

Ancak AKP’nin bu tarif ettiği ‘demokrasi yolu’na gireceğine büyük inancı da yok Demirtaş’ın:
“Zorluk şurada: AKP’nin bunu yapma kapasitesi çok düşük. Bu darbeye demokrasi hamlesiyle cevap verecek niteliği yok. Sıkışmışlığı nedeniyle aklını başına alır mı? Deneyeceğiz... Biz meseleye savcı titizliğiyle yaklaşmak zorunda değiliz. Bir siyasi mücadelemiz var ve AKP’nin sıkışmışlığı üzerinden yeni bir siyasi alternatif çıkarabiliriz. AKP demokrasi, şeffaflık, yargı bağımsızlığı konularında üzerine düşeni yapmıyor mu? Yapmıyorsa gitsin kardeşim. Biz kurtaracak değiliz.”
Hükümetin ‘darbe’ ile mücadele adı altında atacağı gayrimeşru adımlara ise her durumda karşı duracaklar:

“HSYK düzenlemesi yargıya siyasi müdahaledir. Kabul etmiyoruz. Yolsuzluğun üstünü örtmeye yönelik tüm adımlara da karşı çıkacağız.”

Alternatifi yokken niye itelim

“AKP’ye destek” iddialarından rahatsız ancak başta CHP olmak üzere diğer toplumsal muhalefet hareketlerinin Kürt sorunu konusunda ortaya bir çözüm alternatifi koymamasından da bir o kadar rahatsız.

“Eğer bir önerileri varsa, ‘Biz sorunu şöyle çözmeye hazırız’ diye bunu şimdi ortaya koymalarını bekleriz. Diğerleri bir şey söylemezken, Kürt hareketi Başbakan’ı karşısına alıp elinin tersiyle itecek değildir. Ama diğer partilerin cesur hamleleri AKP’yi zora sokacaktır.”

PKK tedbirini alıyor

İmralı-BDP-Kandil çizgisi bundan sonra nasıl hareket edecek? Demirtaş ile sohbet notlarımızdan çıkarımımız şu: 30 Mart seçim sonucu beklenecek. Seçimlere kadar İmralı’ya gazeteci gönderme dışında bir radikal adım beklenmiyor. Sonrası için ise Öcalan’ın Kandil’e gönderdiği son mektupta söylediği gibi; “Herkes tedbirini alacak!”