BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan’ın “Demokratikleşme olursa başkanlık konuşulabilir ama Kemalizm kamburundan sonra bir de başkanlık kamburunu eklemeyelim” dediğini söyledi.
Taraf gazetesinden Amberin Zaman’ın “Öcalan: Başkanlık kamburunu eklemeyelim” başlığıyla yayımlanan (31 Mayıs 2013) yazısında Anayasa Komisyonu’nun BDP’li üyeleri Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan ve Meral Danış Beştaş ile yapılan toplantıdaki izlenimlerini yazdı.
Amberin Zaman’ın yazısı şöyle:
Öcalan: Başkanlık kamburunu eklemeyelim
Barış ve Demokrasi Partisi’nin Anayasa Komisyonu üyeleri Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan ve Meral Danış Beştaş dün İstanbul’da bir grup köşe yazarıyla bir araya gelerek yeni anayasa konusundaki gelişmeleri anlattı.
Anayasa Komisyonu’nda neler oluyor? Yeni anayasa çıkacak mı? BDP başkanlık sistemini destekliyor mu? Yeni anayasa çıkmadığı takdirde barış süreci tıkanır mı? Tüm bu sorulara yanıt aldık, önümüzdeki günlerde siyasetin nasıl şekilleneceğine dair fikir edindik.
Yeni anayasa BDP’lilerin de dediği gibi çıkmayacak zira özellikle CHP ve MHP Kürt sorununun çözümünün önünü açacak kilit maddelerde direncini koruyor. Nedir o kırmızı çizgiler? Anadilde eğitim, Türklük kavramı, yani eski hamam eski tas. AK Parti dahi kendi anayasa taslağının giriş bölümüne “Türk milleti” ifadesini sıkıştırarak belli ki tabanındaki milliyetçi muhafazakârlara göz kırpma ihtiyacı duyuyor. Oysa Önder’e göre “büyük bir savaşı yüz yıllık bir meseleyi” bitirirken vatandaşlığı Türklük üzerinden tanımlamak doğru değil. Kürtlerin en temel haklarına cevap vermeyen bir anayasanın nasıl bir faydası olur ki?
Evet; tüm partilerin üzerinde anlaşacağı yeni anayasanın çıkma ihtimali sıfıra yakın.
BDP ile AK Parti’nin üzerinde anlaşacağı bir metne ise AK Parti sıcak bakmıyor; zira imajı açısından bayağı riskli. Kaldı ki kendi milletvekillerinden de fire verme ihtimali yüksek.
Geriye kalan tek şık ya “geçici anayasa” veya bir dizi yenilikler getiren anayasal paket. Ancak AK Parti seçimleri riske atmamak adına “renksiz kokusuz” ve mümkünse de başkanlık sistemine yönelik düzenlemeler içeren bir paket tercih ediyor. Ama doğal olarak bu da BDP’nin işine gelmiyor. Bunun adı “geçiştirme anayasası olur” diyor Tan.
Başkanlık sistemine gelince AK Parti’nin sunduğu modele BDP de Abdullah Öcalan da karşı. Önder’in aktardığına göre Öcalan “Demokratikleşme olursa başkanlık konuşulabilir ama Kemalizm kamburundan sonra bir de başkanlık kamburunu eklemeyelim” demiş.
BDP’liler aslında Erdoğan’ın başkanlık sisteminden vazgeçtiklerini iddia ediyorlar. Son çare olarak başkanlık ve genel seçimleri eş zamanda yaparak Erdoğan yeni milletvekili listelerini kendisi tayin edecek. AK Parti üzerindeki hakimiyetini Çankaya’dan sürdürecek. Milletvekili seçimleri ve başkanlığını riske sokmak istemeyen Erdoğan anayasa meselesini de başka bir bahara bırakacak.
Peki, PKK’nın attığı adımlar herhangi bir karşılık buldu mu? “Hayır” diyor Altan Tan ve ekliyor: “AK Parti anadilde bir yere gelmiyor, haklarımızı tanımıyor, altı milletvekilli halen içerde.” Dahası avukatlık yapan Beştaş’a göre son yıl, tutuksuz yargılanan birçok kişiye en çok ceza verilen yıllardan biri. Dolaysıyla KCK davalarındaki tahliyeler “şekilden” öteye gitmiyor. Anayasal düzenleme gerektirmeden çözülebilecek meseleler yerli yerinde duruyor. Örneğin köylere, kentlere Kürtçe isimlerin iade edilmesi ve seçim barajının düşürülmesi gibi...
O hâlde AK Parti çözüm konusunda samimi değil mi? “Evet, samimi” yanıtını alıyoruz. Samimi zira 2012 yazında Suriye ve Şemdinli’de yaşananlar iktidarı paniğe sevk etmiş. Şemdinli’de PKK’nın uzun süreyle arazi hâkimiyetini koruyabilmesi, Suriye’de ise ilk kez bir dizi kent ve kasabada hâkimiyet kurması “bu işin artık böyle gidemeyeceği” duygusunu pekiştirmiş. (Eklemedikleri bir şey daha var. Irak Kürtleriyle can ciğer kuzu sarması olup kendi Kürtleriyle kavgalı olmanın doğurduğu yaman çelişkiyi daha fazla sırtlayamayacak hâle geldi iktidar.)
AK Parti herhangi bir adım atmadı, yeni anayasa da çıkmayacak o hâlde Kürtler bu durumda ne yapacak? Ne gibi bir müeyyideyle karşılık verecek? PKK geri çekilmeye devam edecek mi? Öcalan’a kapalı kapılar ardından bir şeyler vaat edildi ki silahlar sustu ve militanlar geri çekiliyor?
Bu sorularımızla tepki çekiyoruz. “Yeniden silahlı mücadele mi başlasın” diye soruyor Beştaş sitemkâr bir gülüşle. Geri çekilme devam edecek ve silahlı mücadeleye geri dönülmesi asla bir daha söz konusu olmayacak. PKK bu yönde stratejik karar aldı. Mücadeleye demokratik yollardan devam edilecek, diyor BDP’liler. Yani dört kolla siyasete sarılacaklar. AK Parti’nin verdiği sözü ise tek kelimeyle tarif ediyorlar: “Demokratikleşme.” Sözünde durmazsa eğer BDP’liler yine de aynı yolda, sivil siyaset yolunda, ilerleyecekler. Bu arada “yol temizliği” olarak tarif ettikleri bir dizi düzenleme taleplerinden vazgeçmenin söz konusu olmadığını vurguluyorlar. Bunların arasında binlerce siyasi tutuklunun özgürlüğüne kavuşmaları için Terörle Mücadele Kanunu’nda yeni değişiklikler var. Bu arada Öcalan’ın tutukluluk koşulların pazarlık konusu olduğunu şiddetle reddediyorlar.
Tüm bu anlatılanlardan ben şu sonuca vardım. AK Parti’nin demokratikleşme konusunda ciddi adım atmaması BDP’nin işine geliyor çünkü seçimlerde bunu kullanarak AK Parti’nin açılımdan nemalanmasını önleyecek.
TMK’da talep edilen düzenlemeler yapılır da toplu tahliyeler olursa bunu da zafer olarak sunacaklar. Ama en büyük zafer cenazelerin artık gelmiyor olması. Bundan daha değerli bir kazanım olmasa gerek.