T24 - Abdullah Öcalan'ın, avukatlarıyla yaptığı görüşmede Gülen cemaatine ilişkin çarpıcı açıklamalar yaptığı ortaya çıktı. Öcalan'ın PKK'nın cemaati inkâr etmediğini, cemaati sivil toplum örgütü olarak gördüğünü söylediği iddia etti. PKK'nın eylemsizlik kararının sona ermesiyle ilgili sözlerinin yanlış anlaşıldığını belirten Öcalan'ın, ‘eylemsizlik takvimini’ mart ayı değil haziran ayı olarak düzelettiği ileri sürüldü.
Abdullah Öcalan'ın, geçen hafta hava koşulları nedeniyle İmralı'ya gidemeyen avukatları Muharrem Şahin, Mehmet Bayraktar ve Cengiz Çiçek ile bu pazartesi günü yaptığı görüşmeye ilişkin notlar, PKK'ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı'nın internet sitelerinde yayımlandı.
Öcalan, avukatlarıyla yaptığı görüşmede iddiaya göre şunları söyledi:
Gülen hareketi
"Zaman Gazetesi'nden Hüseyin Gülerce'nin bazı değerlendirmeleri olmuş. Bu vesile ile ben de kendi cemaatlerine ilişkin şunları belirtmek istiyorum. Tabi biz hiçbir zaman kendilerinin varlığını inkâr etmedik, onlardan da bizi inkâr etmemelerini bekleriz. Hem kendileri hem biz, gerek Türkiye'de gerek Ortadoğu'da önemli aktörleriz. Kendileri Türkiye'nin hatta Ortadoğu'nun demokratikleşmesinde rol alabilirler, önemli bir güçleri var.
Ben, kendilerini bir tarikat-cemaat olarak görmüyorum. Hatta tek başına ne bir tarikat ne de bir cemaattir. Biraz sivil toplum örgütü hatta bir siyasi parti işlevine sahip olduğunu düşünüyorum. Rolü önemlidir. Bana göre daha çok Türkiye ve Ortadoğu'da bir sivil toplum örgütüdür. Sivil toplum örgütleri gibi toplumun demokratikleşmesinde, aydınlatılmasında herhangi bir siyasi çıkar beklemeden rol alabilirler. Hatta Ortadoğu'nun bir siyasi partisi gibiler. Ben böyle görüyorum kendilerini. Oldukça dinamik güçleri var, biz de dinamik bir gücüz.
Bu iki dinamik gücün karşılıklı anlayış göstermesi ve dayanışma halinde olması durumunda Türkiye'de birçok temel sorun çözülecektir. Bu dayanışma sadece Türkiye'yi değil Ortadoğu'yu da etkileyecektir. Burada önemli olan bazı temel kavramların tanımını iyi yapmaktır. Örneğin ben, kendilerinin Türklük ve islamiyet konusundaki görüşlerini biliyorum, bu görüşleri önemli buluyorum.
Burada belki uzun uzadıya açamayacağım ancak bu konuda araştırmalarım ve derinleşmem var. Son yazdığım savunmamda da bu konulara oldukça değiniyorum. Türkiye'de statükonun aşılması ve demokratikleşme süreci için herkes birlikte çalışabilir. Bu konularda ortak zemin demokrasi olmalıdır."
"Partiler çözüme samimi yaklaşmıyorlar"
Öcalan, Gülen Cemaati'ne ilişkin değerlendirmelerini şu şekilde sürdürdü:
"Geçmişte bize karşı devlet bazı cemaatleri kullandı, Hizbullah-PKK çatışması yaratıldı, artık bu tür sorunlar aşılabilir. Türkiye'de hayati meseleleri siyasi partilerin çözeceği yok. AKP'si de CHP'si de MHP'si de sorunlara siyasi çıkarlar-hesaplar üzerinden yaklaşıyorlar. Türkiye'nin sorunları siyasi rant meselesi yapıldıkça çözülemez. Siyasetin bu hesapçılığını da aşmak zorundayız. Türkiye'nin temel ortak sorunlarına ortak çözümler getirilebilir. İşte seçimlerde BDP'nin adaylarının önemli olduğu belirtiliyor. BDP'nin Türkiyelileşmesinin gerekliliğinden bahsediyorlar. Dediğim gibi bu sorunu AKP'nin, MHP'nin, CHP'nin çözeceği yok, hesapları çerçevesinde yaklaşıyorlar. Ne Hükümet ne diğer partiler sorunun çözümüne samimi yaklaşıyorlar. Biz, Türkiye'deki temel sorunların çözümünü siyasi oligarşinin insafına bırakamayız"
"Benim belgeselimi yapın"
"Benimle ilgili belgesel yapılmalı. Bu konularda yeteneği olan, bu konuların uzmanı gazeteciler, sinemacılar bizim yöreye (Şanlıurfa'nın Halfeti İlçesi Ömerli Köyü) gidilip, köy ve çevrede gerçi birçoğıu ölmüştür ama yaşayanlardan benimle ilgili anısı olanları dinleyip, kameraya çekebilirler. Bu konuda sinema hatta belgesel de yapabilirler. Yine araştırma yapılıp, not tutabilirler. Bunların hepsi tarihtir, müthiş bir arşiv konusudur. Bu konuda geç kalınmamalıdır. Tarihimizin daha iyi anlaşılması için bu çalışmalar yapılmalıdır. Bu konular önemli, yarın-öbür gün geç kalınabilir. İşte gazeteciler, sinemacılar öyle köşeye çekilerek iş yapacaklarına, bu tür önemli çalışmalar içine girebilirler. Bu çekimler ve çalışmalar aydınlar, yazarlar ve özellikle edebiyatçılar için çok önemlidir. İleride edebiyatlar için bulunmaz bir şeydir.”
Eylemsizlik kararı
"Eylemsizlik kararıyla ilgili 1 Mart konusu yanlış anlaşılmamalıdır. Ben, mart ayında gelişmeler ışığında çok kapsamlı bir değerlendirme yapacağım. Bu konuda Kandil de mart aylında değerlendirme yapacağını belirtmişti. Benim marttan kastım budur. Mart ayında önemli değerlendirmelerimiz olacak, süreci tekrar ele alacağız. Nihai karar tarihi, haziran ayıdır. Bunlar bu şekilde anlaşılmalıdır."
"Kandil tek başına geri çekilemez"
"Yasal, anayasal güvenceler sağlanırsa silahsızlanma sürecinin önü açılır. Ben silahsızlanma konusunda tek yetkili olurum. Kandil bile bu konuda tek başına tek bir PKK'lıyı geri çekemez, tek başına yetkili değildir. Ben Kandil’le gelişmeleri tartışırım ve bu doğrultuda adımlar atarız. Ben zaten daha önce verdiğim Yol haritamda da bu konuyu işlemiştim."
"PKK'lılar çatışmadan uzak dursun"
"Zorunlu ihtiyaçlar dışında, hayati şeyler olmadıkça çatışma riski doğuracak alanlara girmemelidirler. Çatışma riski taşıyan ortamlardan uzak durmalıdır. İşte Hakkari’deki yaşanan çatışmalar gibi olmamalıdır. Biliniyor orada bir imam öldürüldü, sonra 9 gerilla (PKK'lı) katledildi, daha sonra da 9 köylü katledildi. Çatışmasızlık posizyonuna uyulmazsa bu tür olaylar tekrar yaşanabilir."
Demokratik özerklik
"KCK'nın (Kürdistan Topluluklar Birliği) ve PKK'lının bu dönemdeki en önemli görevi, yeni özerklik statüsü dönemine uygun olarak demokratik siyasi çalışmalara, bulundukları yerlerde güç vermek ve katkı sunmaktır. Herkes süreç karşısında rolünü ve görevini oynamalıdır. Son dönemde işte bu Miroğlu (Taraf Gazetesi yazarı Orhan Miroğlu) ismi de geçiyor, tehdit edildiği söyleniyor. KCK, bireyleri tehdit etmez. Daha çok Türk İntikam Tugayı gibi oluşumlara bu tür bireyleri hedef yapıyorlar. Buna dikkat edilmelidir. Geçmişte de buna benzer birçok olay oldu. Öyle bizde bir bireyi hedef gösterme, tehdit etme olmaz. Biz eleştirilere her zaman açığız, eleştirinin gerekliliğine de inanıyoruz."
Bu arada Abdullah Öcalan’ın avukatları Ömer Güneş, Mehmet Sabır Taş, Mahmet Sani Kıkılkaya ve Erdal Safalı, bu haftanın görüşmesini yapmak üzere bu sabah İmralı Adası'na gitti.