Dünya

Obama'nın yeni ulusal güvenlik stratejisi

ABD Başkanı Barack Obama'nın danışmanlarının, ülkenin ulusal güvenlik stratejisini içeren belgeyi, "İslami aşırıcılık", "cihad" gibi terimleri ç&#

08 Nisan 2010 03:00

T24-  ABD Başkanı Barack Obama'nın danışmanları tarafından hazırlanacak olan ülkenin yeni ulusal güvenlik stratejisinde İslami aşırıcılık, cihad gibi terimlerin çıkartılacağı belirtildi. Bugün geçerli olan 'Bush doktrini' olarak bilinen güvenlik stratejisinde militan İslami radikalizme karşı mücadele, 21'inci yüzyılın ilk yıllarının büyük ideolojik çatışmasıdır" ifadesi yer alıyor.


Amerikan haber ajansı AP'nin, terörle mücadele yetkililerinin sözlerine dayandırdığı haberine göre, belge bu tür terimlerden arındırılarak, ABD'nin Müslüman ulusları terör merceğinden görmediğini vurgulayacak biçimde yeniden yazılacak.


Bu adımın, ülkenin Ulusal Güvenlik Stratejisi'nde önemli değişikliği yansıtacağı ifade ediliyor.


Daha önce "Bush doktrini" olarak bilinen, önleyici savaş ilkesine yer verilen belgede halen "militan İslami radikalizme karşı mücadele, 21'inci yüzyılın ilk yıllarının büyük ideolojik çatışmasıdır" ifadesi bulunuyor.


Belgenin halen yazılmakta olması nedeniyle değişikliklere ilişkin bilgi veren yetkililerin isimleri açıklanmazken, Beyaz Saray'ın da konuyu gündeme getirmediği kaydedildi. Bununla birlikte, belgenin yeniden yazılmasının, nükleer silahların yok edilmesi ve kullanılabileceği koşulların sınırlanması konularında verdiği sözler gibi, Obama'nın Amerikan dış politikasına damgasını vurmasının son örneği olduğu yorumu yapılıyor.


"Yeni başlangıç"

Habere göre, belgedeki revizyonların, Beyaz Saray'ın açıkça tartıştığı, ABD'nin Müslüman uluslarla sadece nasıl konuştuğu değil, aynı zamanda sağlıktan bilime, iş dünyasından eğitime kadar neler konuştuğu hususlarında da değişikliğe gidilmesi yönündeki daha geniş çabanın bir parçası olduğu belirtiliyor.


Amerikan yönetiminin İslam ile terörizmi birbirinden ayırma yönündeki girişimleri, Obama'nın ABD ile Müslüman dünyası arasındaki ilişkilerde "yeni başlangıç" sözünü verdiği tarihi Kahire konuşmasından bu yana yaklaşık bir yıldır devam ediyor.


Beyaz Saray, önceki yönetimin bu ilişkiyi tamamen "terörle savaş ve fikirler savaşını kazanma" üzerine temellendirdiğine inanıyor.


Ulusal Güvenlik Konseyi yetkililerinden Pradeep Ramamurthy, "Nüfusunun büyük çoğunluğu terörist olmayacak bir ülkeye gidiyorsunuz ve 'terörist olmamanız için size bir hastane inşa ediyoruz' diyorsunuz. Bu çok da mantıklı değil" dedi.


Ramamurthy, Obama'nın, "ulusal güvenlik hedeflerinin takibinde" diplomasinin ve açılımın kullanılması misyonuyla geçen Mayısta kurduğu, Ulusal Güvenlik Konseyi bünyesindeki Küresel Diyalog Biriminin başında yer alıyor.


Birimin, kurulduğundan bu yana terörle savaşa dair dilin değişmesine katkıda bulunmakla kalmadığı, ülkenin Müslüman iş dünyasına yatırımlarını, küresel ısınma üzerindeki çalışmalarını, bilimsel araştırmalara desteğini ve çocuk felciyle mücadeleyi şekillendirdiği de ifade ediliyor. Diplomatların yurt dışına çıkmadan önce, Ramamurthy ya da yardımcısı Jenny Urizar'dan brifing aldığı belirtiliyor.


Reagan'dan ilham aldı

Ramamurthy'nin, "ABD'yi terörizmle savaşan mı, yoksa birlikte iş yapılmak istenen bir ulus olarak mı görmek istersiniz?" sözleriyle dile getirdiği mesajı verebilmek için, Obama'nın metin yazarlarının, "hiç beklenmedik bir kaynak" olarak nitelendirilen eski başkanlardan Ronald Reagan'dan ilham aldığı ifade ediliyor.


Reagan, 1984 yılında komünist Çin'i ziyaretinde, Şangay'daki Fudan Üniversitesinde yaptığı konuşmada, eğitimden, uzay ve bilimsel araştırmalardan, özgürlüklerden bahsetmiş, ancak komünizm ve demokrasiye hiç değinmemişti.


Tıpkı Reagan'ın Çin'de yaptığı gibi Obama da, Kahire konuşmasını, "terörizmin çok daha ötesinde konularda birlikte çalışabiliriz" mesajını vermede fırsat olarak görerek, terörizme kısaca atıfta bulundu ve onun yerine işbirliği hususuna odaklandı. Obama örneğin, çocuk felciyle mücadelede İslam Konferansı Teşkilatı ile birlikte çalışacağını duyurdu. Ancak tüm bu çabalara rağmen, kamuoyu yoklamaları, Müslüman dünyası içinde ABD'ye olumlu bakanların oranında tutarlı bir ilerlemeye işaret etse de, halen çoğunluğun bakışının olumsuz olduğunu ortaya koyuyor.


Bush dönemi sorunları


AP'nin haberinde, "aslında Müslüman dünyasına açılımı ilk Obama'nın başlatmadığı" ifade edilerek, "önceki başkan George W.Bush'un, Kur'an-ı Kerim'i ilk kez Beyaz Saray'a sokan, ilk iftar yemeğini veren ve Türkiye gibi Müslüman demokrasilere desteğini yüksek sesle dile getiren kişi olduğuna" işaret ediliyor. Haberde, "Ancak Bush yönetimi, sorunu retoriğinde yaşadı.


Müslümanlar Bush'u, teröre karşı savaşı 'Haçlı seferi' olarak tanımladığı ve Afganistan'ın işgalini, dini çağrışımlar içeren 'Operasyon Sonsuz Adalet' olarak adlandırdığından dolayı eleştirdi. Bush, düzenli olarak ABD'nin düşmanını 'İslami aşırıcılar' ve 'radikal cihatçılar' olarak niteledi" ifadelerine yer veriliyor.


Bush'un ikinci başkanlık döneminde, ABD'nin dünyadaki imajının ilerletilmesi çabalarından sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcılığı görevini yürüten Karen Hughes ve Bush'un eski ulusal güvenlik danışman yardımcısı Juan Zarate, Obama'nın Müslüman dünyasına yönelik çabalarının, retorikte bir miktar yumuşamaya sahne olan, Bush'un ikinci döneminde kurulan altyapının üzerine inşa edildiği görüşünü dile getiriyor.


Zarate, Bush yönetiminin bu konudaki çabalarının Guantanamo üssü, Ebu Gureyb hapishanesindeki olaylar, Irak Savaşı'nın uzaması gibi nedenlerle gölgelendiğine dikkati çekerek, "Başkan'ın ne yaptığı ya da ne söylediği önemli değildi. İnsanlar onu, bizim istediğimiz şekilde dinlemeyecekti. Farklılık şurada; Obama yeni bir başlangıç yaptı" dedi.


Obama'nın dış politikadaki tutumunun siyasi riskler taşımadığının söylenemeyeceği, Başkan'ın, yurtdışında terörle mücadele operasyonlarını artırsa da, içeride güvenlik konularında Cumhuriyetçilerin eleştirilerine maruz kaldığı yorumları da yapılıyor.


Duke Üniversitesi siyaset bilimi öğretim üyesi ve Bush'un eski danışmanı Peter Feaver, Obama'nın diyalog çabalarına şüpheyle yaklaşarak, bunların "Orta Doğu barış sürecinde ya da İran'ın nükleer faaliyetleri konusundaki müzakerelerde stratejik fayda açısından çok fazla getiri sağlamış görünmediği" görüşünü savunuyor.


Feaver, Obama'nın yurt dışında siyasi olarak doğru retoriği benimsemiş gözükürken, içeride ulusal güvenlik konularına kulaklarını tıkayan bir izlenim verdiği görüşünde. Beyaz Saray ise bu tür eleştirileri reddediyor. Obama'nın, gelecek haziranda dünyanın en fazla Müslüman nüfusa sahip ülkesi Endonezya'yı ziyaretinde, Kahire konuşmasında değindiği hususların birçoğunu yeniden dile getirmesinin beklendiği ifade ediliyor.