Dünya

Obama'nın Suriye harekâtı için topu attığı Kongre ne der?

'Kongre'deki olası bir yenilgi Obama'yı bütçe, borç tavanı, göçmenlik gibi diğer iç politika konularında da ciddi bir şekilde zayıflatabilir'

02 Eylül 2013 11:53

ABD Başkanı Barack Obama'nın Suriye harekâtı için topu Kongre’ye atmasının ardından, Kongre’nin nasıl bir tavır alacağı merak konusu haline geldi. Obama’nın harekâtı Kongre’den geçirememesi durumunda zor durumda kalacağı belirtilirken, muhalefet de teklifin geçmeyeceğinden emin durumda. ABD'de Başkan Obama'nın Suriye'ye yönelik olası bir askeri harekât öncesinde Kongre'ye başvurmak istediğini açıklamasının ardından Fransa'da da muhalefet partileri parlamentoda oylama talebinde bulunmaya başladı. Almanya Başbakanı Angela Merkel, ‘Suriye’de askeri operasyona katılmaları için tek yolun BM ve NATO kararı olduğunu’ belirtti.

Başkan Obama’nın Kongre kararı, ABD, Fransa, Türkiye ve Almanya’da geniş yankı buldu.

 

Obama topu Kongre'ye attı, Kongre ne yapar?

 

İlhan Tanır’ın BBCTürkçe’deki haberine göre, ABD Başkanı Barack Obama'nın Cumartesi günü öğlen saatlerinde Oval Ofis'in hemen arkasında bulunan Gül Bahçesi'nde Amerikan halkına canlı olarak hitap edeceği açıklandığında, birçokları bunu Suriye'ye müdahale kararının ilanı için bir randevu olarak algıladı.

Oysa Obama bütün beklentilerin aksine, Suriye'ye müdahale yapmak istediğini ama bunun için Kongre'nin onayını talep edeceğini bildirdi.

Başkomutan olarak buna mecbur olmadığı halde Kongre sürecini işleteceğini bildirmesi, sadece bütün Washington'u değil, bir anlamda başkenti yakından izleyen diğer dünya başkentlerini de şaşırttı.

Obama "Bu askeri operasyona Kongre'den özel bir yetki almadan karar verme otoritesine sahip olduğum halde, Kongre'ye gitmenin ülkeyi daha güçlü bir hale getireceğine inanıyorum'' dedi.

Amerika'nın önde gelen medya organlarına göre, Obama'nın en yakın danışman kadrosu da bu ani fikir değişiminden dolayı büyük bir sürpriz yaşadı.

Wall Street Journal'ın da haber yaptığı gibi, önceki günlerde Obama yönetiminden üst düzey yetkililer verdikleri brifinglerde ve özel görüşmelerinde Beyaz Saray'ın Kongre'ye gitmeyeceğini ifade etmişlerdi.

CNN'in bildirdiğine göre, Başkan Obama Kongre'ye bir onama için gidebileceğini ilk kez Cuma akşamı, başmüsteşarı Denis McDonough ve bazı diğer üst düzey yardımcılarını özel bir toplantı için Oval Ofis'e çağırdığında söyledi.

Cumartesi sabahı yapılan Milli Güvenlik Konseyi toplantısında ise bu kararını diğer yardımcılarına iletti; bazı yardımcıları iki toplantıda da bu karara karşı çıktı.

Obama fikrinden dönmedi ve daha sonraki saatlerde Kongre liderlerine de telefon açarak, Kongre'den yetki çıkarmaya karar verdiğini söyledi.

New York Times'da yazan Mark Landler, Obama'nın tartışmalarda iki sebep öne sürdüğünü söylüyor: "Biri, İngiltere Parlamentosu'ndaki korkunç terslikten sonra yaşanan izolasyon duygusu. Ama belki de en önemlisi, eğer tek başına hareket ederse önümüzdeki üç yılda Ortadoğu'da başka bir çatışma için, örneğin İran'la bir karşılaşma için Kongre'nin onayına ihtiyaç duyduğunda altının oyulmuş olması."

 

Top Kongre'de

 

Demokrasileri Savunma Vakfı (Foundation for Defense of Democracies) düşünce kuruluşunda özellikle Lübnan ve Suriye üzerinde uzmanlığıyla tanınan Tony Badran'a göre, Obama Kongre'ye gitmekle ''Çok ihtimalli bir süreç başlattı. Sorumluluğu kendi üzerinden attı. Kongre'ye, 'Suriye artık sizin probleminiz' dedi."

Badran'a göre bir olasılık, Kongre'nin Suriye operasyonunu daha geniş çaplı bir saldırıya dönüştürmesi.

Bilindiği gibi Obama yönetimi hafta boyunca Suriye'ye yapacakları olası saldırının kapsamının dar olacağını ve kısa süreceğini üzerine basarak dünya kamuoyu ile paylaşmıştı.

Badran'a göre diğer bir ihtimal ise, Kongre'de giderek daha fazla ele alınmaya başlayan ve tartışmalara konu el Kaide'nin Suriye'de artan etkinliği konusunun 9 Eylül haftasındaki tartışmalarda da öne çıkması.

Badran, Kongre'deki Suriye tartışması el Kaide odaklı olduğu takdirde, saldırıdan ziyade, Cenevre 2 olarak adlandırılan ve Suriyeli muhaliflerle Esad yönetimi temsilcilerini bir araya getirecek diplomasi yoluna geri dönülmesinin mümkün olduğunu ifade etti.

Böyle bir diplomatik yolun başarılı olması ise Tony Badran'a göre "mucize olur."

 

Ankara'da hayalkırıklığı

 

Ankara da, başka birçok başkentler gibi Obama'nın sürpriz çıkışından dolayı şaşıracak, belki de hayalkırıklığı yaşayacak ülkelerin başında geliyor.

Ankara'daki TOBB Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde dersler veren Şaban Kardaş'a göre, Obama'nın Suriye saldırısında U dönüşü yapması ''Amerika'nın küresel liderlik rolünü ve Ortadoğu'daki angajmanlarını ne ölçüde oynayacağına karar veremediğini gösteriyor. Suriye krizinin başından beri olan da bir anlamda bu idi.''

Ankara başından beri Suriye'deki duruma erken müdahale edilmezse ilerde daha çetrefilli bir krize dönüşeceğini savunuyordu.

Amerika-Türkiye ilişkileri üzerinde sıkça analizler yayınlayan Kardaş'a göre ''Bugün geldiğimiz noktada Amerika'nın kararsızlığı diğer aktörleri de kararsızlığa zorluyor, İngiltere'deki durum (meclisin müdahaleyi reddetmesi) biraz da bununla ilintili idi. Şimdi Amerikan başkanının da adım atmadaki kararsızlığı ile birleşince, ABD'nin ilerde koalisyon oluşturma kapasitesi zayıflayacaktır.''

Sosyal medyada da birçok Amerikalı dış politika yorumcusu, ABD'nin caydırma kapasitesinin darbe yediğinde hemfikir göründü.

Örneğin başkentin en önemli düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi (Council on Foreign Relations) Başkanı Richard Haas, bir twitte şöyle dedi: ''Obama 'geriden liderlik' yapmaktan, hiç liderlik yapmamaya geçiş yaptı. Suriye konusunda Kongre'ye gitmek, Amerikan güvenilirliği ve kararlılığı hakkında şüpheler meydana getiriyor.''

Washington'daki siyaset günlüğünü sayfalarına taşıyan Politico isimli gazete ise, Obama'nın kararının başkenti şaşkınlığa savurduğunu söyleyen uzun bir analize yer verdi.

Yine Kardaş'a göre Türkiye'de de bu çerçevede Amerikan küresel liderliğine dönük olan ikircikli, şüpheci tavır güçlenecek.

Kardaş "Ankara, Suriye krizinin başından beri sanki ABD daha ileri gidecek varsayımı ile pozisyon almıştı. Böyle kararsız kalması, Türkiye'nin ile ABD arasındaki güven bağını daha da sarsar gibi.'' diyor.

 

Sonuç ne olur?

 

Kongre'nin bu şartlar altında Eylül ayının 9'unda toplanması bekleniyor.

Cumartesi günkü Obama konuşmasından sonra, birçok Kongre üyesi senatör ve milletvekili, görüşlerini kamuoyu ile paylaşmaya başladılar.

Cumhuriyetçilerden John McCain ve Lindsey Graham gibi senatörler çapı daha büyük bir saldırı isterken, genç kuşaktan Rand Paul gibi senatörler ise böyle bir harekâta karşı.

Washington'da şimdilik Kongre'den nasıl bir karar çıkacağını bilmek için çok erken.

Wisconsin Senatörü, Cumhuriyetçi Ron Johnson basına yaptığı açıklamada "Cevap isteyen çok soru var. Bu durumda bir Suriye operasyonu tezkeresinin geçeceğini sanmam'' dedi.

Politico'ya göre, Kongre'deki olası bir yenilgi Obama'yı bütçe, borç tavanı, göçmenlik gibi diğer iç politika konularında da ciddi bir şekilde zayıflatabilir.

Amerikan Kongresi, tarihteki en polarize olmuş zamanlarından birini yaşıyor.

Beyaz Saray ile Kongre arasındaki sürtüşme, hem Obama'nın atamalarının hem de birçok yasama önceliğinin engellere takılmasına neden oldu.

Obama ve yönetiminin önümüzdeki hafta içindeki kararlılığı, isteği ve baskısı, Kongre'den zafer mi yoksa büyük bir mağlubiyet mi alacağının ilk göstergeleri olabilir. Şimdilik, Suriye'deki iç savaştan çok Obama yönetimi Washington'da, kendi onur kavgasını düşünecek.

 

Fransa'da muhalefet de parlamento diyor

 

ABD'de Başkan Obama'nın Suriye'ye yönelik olası bir askeri harekât öncesinde Kongre'ye başvurmak istediğini açıklamasının ardından Fransa'da da muhalefet partileri parlamentoda oylama talebinde bulunmaya başladı.

İngiltere'den sonra ABD'nin de Suriye konusunda parlamentosuna danışacak olması Fransa'da muhalefetteki merkez ve merkez sağ partileri harekete geçirdi.

Kayhan Karaca’nın ntvmsnbc’deki haberine göre, merkez eğilimli "Demokratlar ve Bağımsızlar Birliği" (UDI) partisi lideri Jean-Louis Borloo, Cumhurbaşkanı François Hollande'dan Obama gibi hareket etmesini ve parlamentoda Suriye'ye harekat konusunda "formel bir oylama" yaptırmasını istedi.

Ana muhalefetteki Halk Hareketi İçin Birlik (UMP) partisi lideri Jean-François Cope de Cumhurbaşkanı Hollande'ı "muhalefeti Suriye konusunda yeterince bilgilendirmemekle" suçladı. Fransız ana muhalefet lideri, BM müfettişlerinin vereceği raporlar öncesinde harekete geçilmemesini istediklerini de sözlerine ekledi.

 

Halk operasyona karşı

 

Fransız siyasi sisteminde ülkenin savaşa girme kararını dışişleri ve savunmanın mutlak patronu olan Cumhurbaşkanı veriyor. François Hollande Fransız parlamentosuna bu konuda oylama yaptırsa ve oylama olumsuz çıksa dahi Anayasa'nın kendisine tanıdığı yetkileri kullanıp askeri harekât kararı alabilir.

Fransa'da son yayımlanan kamuoyu yoklamaları halkın yüzde 64'ünün Suriye'ye yönelik olası bir askeri harekâta karşı olduğunu gösteriyor. Bu oranın iktidardaki Sosyalist Parti (PS) içindeki oranının yüzde 40 olduğu belirtiliyor.

Ülkenin üçüncü büyük siyasi partisi olan aşırı sağcı Milli Cephe (FN) ile Hollande'ın doğal müttefikleri olan Komünist Parti ile Sol Parti olası bir harekâta blok halinde karşı çıkıyorlar.

 

ABD Akdeniz’e bir gemi daha gönderdi

 

ABD, Suriye’ye karşı askeri harekât kararı aldıktan sonra hazırlıklarını sürdürüyor. Kızıl Deniz’e bir uçak gemisi, dört destroyer ve bir kruvazör gemisinden oluşan filosu hareket eden ABD, Akdeniz’e de bir amfibi nakil gemisi gönderme kararı aldı. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ise ‘Başkan Obama’nın askeri harekât için Kongre’den onay olmasının zorunlu olmadığını’ belirtti.

ABD Ordusu, Başkan Barack Obama’nın ‘kısıtlı’ askeri harekât kararı almasının ardından Akdeniz ve Basra Körfezi civarında donanmasını yeniden konumlandırıyor.

Nükleer güçlü USS Nimitz uçak gemisi, yanında dört destroyer ve bir kruvazör gemisiyle Umman Denizi’nden Kızıl Deniz’e hareket etti. ABD’li yetkililerin Reuters’a verdiği bilgiye göre, USS Nimitz ve beraberindeki gemiler Suriye’ye düzenlenmesi beklenen operasyonda destek gücü olarak yer alacak.

AFP haber ajansı ise ABD Donanması’na ait amfibi nakil gemisi USS San Antonio’nun Akdeniz’e gönderildiğini bildirdi. Tomahawk füzesi taşımayan geminin, ‘Akdeniz’e gönderildiği ancak spesifik bir görev taşımadığı’ ifade edildi.

USS San Antonio, yüzlerce deniz piyadesinin yanı sıra dört helikopter taşıyabiliyor.

ABD’nin, Akdeniz’de Suriye’ye yönelik Tomahawk saldırısı düzenleyebilecek beş savaş gemisi bulunuyor.

 

‘Kongre kararı şart değil’

 

Suriye’de kimyasal silah kullanıldığına dair geçtiğimiz hafta kamuoyuna bilgi sunan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, ‘Başkan Barack Obama’nın aldığı operasyon kararını gerçekleştirmek için Kongre’den izin çıkmasının şart olmadığını’ söyledi.

Kerry, “Kongre’nin operasyona hayır demesini beklemiyoruz” derken, Obama’nın ‘beklenmedik bir karara karşı hazırlık yaptığını’ belirtti.

Ellerinde Beşşar Esad rejiminin sarin gazı kullandığına dair delil olduğunu söyleyen Kerry, kimyasal silahların etkisine maruz kalan sivillerin delilleri tamamladığını’ söyledi. Kerry, “Şam’daki güvenli kaynaklardan elimize ulaşan kan ve saç örnekleri var. Örnekler sarin gazının kullanıldığını ortaya koydu” dedi.

Kerry, ellerindeki delillerin Birleşmiş Milletler’den (BM) gelmediğini belirtti ve delillerin kaynağını açıklamadı.

 

‘Esad 1000 ton kimyasal kullandı’

 

Genel seçimlere hazırlanan Almanya Başbakanı Angela Merkel, ‘Suriye’de askeri operasyona katılmaları için tek yolun BM ve NATO kararı olduğunu’ belirtti.

Televizyonda politik rakibi Peer Steinbrueck ile kozlarını paylaşan Merkel, St. Petersburg’da düzenlenecek G20 zirvesinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüşmeyi planladığını söyledi

ABD’nin askeri operasyon kararında en büyük destekçisi olan Fransa ise ‘yakın zamanda Suriye’nin kimyasal silah programı hakkında belgeler sunacaklarını’ açıkladı.

Hükümet kaynakları ve yerel basının verdiği bilgiye göre, açıklanacak olan belgeler, ‘Beşşar Esad rejiminin 1000 tondan fazla kimyasal silah kullandığını’ öne sürüyor.