Dünya

Obama'nın seçim kozu: Ladin'in öldürülmesi

Washington’da Obama’nın açıklamasını takiben analizler ve sorular gündemi işgal etmeye başladı

02 Mayıs 2011 03:00




YILDIZ YAZICIOĞLU Washington
[email protected]

Türkiye, günü ABD Başkanı Barack Obama’nın, 11 Eylül’ü planlayıcısı Osama Bin Ladin’in CIA operasyonuyla öldürüldüğünü Türkiye saatiyle 06.38’de canlı yayında açıklamasıyla uyanırken, ABD açısından ise 1 Mayıs günü bitmek bilmeyen tarihi bir geceye dönüştü. Washington’da Obama’nın açıklamasını takiben analizler ve sorular gündemi işgal etmeye başladı ve ilk gündem maddesi, Beyaz Saray’ın önünü bayraklarla dolduran kalabalığın haykırdığı “Yes, We Can” sloganıyla birlikte 2012 seçiminde Obama’nın yeniden adaylığı meselesi oldu.  

Normal koşullarda uykuya çekilmiş olması gereken Amerika’da son dakika yorumları, analiz/blog yazıları, Obama’nın dünya gündemini değiştiren açıklamasıyla birlikte devam ediyor. ABD’deki ilk gündem, Obama’nın ekonomik durgunluğa, bütçe ve sağlık reformu meselelerinde ABD Kongresi’nde Cumhuriyetçilerle yürüttüğü mücadelesinde “yıpranmış görüntü” sergilemekten sıyrılabileceği beklentisi. New Yorker dergisi sitesinde, bu yazı kaleme alındığı dakikalarda yayınlanan analizde, Obama’nın politik tarihinde Osama’nın rolüne değinerek, ikinci ismi Hüseyin olan ABD Başkanı açısından Amerika’yı Müslüman dünyasıyla bir anlamda barıştırma yolundaki en önemli engelin kalktığı yorumuna varılıyor. Anımsayalım ki New Yorker’ın Müslüman olduğu tartışmalarıyla alay etmek için Obama’yı Osama gibi karikatürize ettiği kapak resmi 2008 yılında ciddi eleştirilmişti.



1 Mayıs sonrası ve diplomatik hedef

Bu noktada, 1 Mayıs günüyle birlikte ABD diplomasisinde, Obama yönetimince izlenmekte olan ancak yeterince işlerlik kazanamadığı düşünülen politikasında yeni evreye geçildiği söylenebilir. “Arap Baharı” olarak adlandırılan demokratik haklar talebiyle ayaklanan Orta Doğu halklarına destek ifadeleri içerisindeki ABD’nin diplomatik hedefi “Müslüman dünyasını kendisine yönelik terör kaynağı ve tehdidi olmaktan çıkarmak” olarak özetlenebilir. ABD’nin yıllarca “Yeşil Kuşak” ülkeleri yarattığı tartışıldıktan ve bu durum 11 Eylül 2001 günü “ada ülkesi psikolojisi” içindeki Amerikalıları kalpleri New York’ta vurduğunda, George Bush başkanlığındaki ABD yönetimi “savaş” seçeneğine başvurmuştu. Ancak savaş çözümsüzlüğü derinleştirirken, dünyadaki ABD aleyhtarlığını arttırdı. ABD’nin iç politikasında Obama’yı başkanlık koltuğuna taşıyan faktörlerden de birisi oldu. Dolayısıyla da Obama yönetimi kendisine savaş alternatifi seçenekleri hedef koymaya çalıştı. Bu hedefte, Guantanamo’daki onlarca tutuklu arasında Osama Bin Ladin’in bulunmayışı, artık “nedensiz” olduğuna kanaat getirilmiş olan Irak Savaşı yorgunu ABD açısından temel sorundu. İslam dünyasıyla her barışma çağrısı ya da Afganistan’ın yeniden yapılandırılmasına bütçe ayrılması gibi konularda Obama yönetimi, El-Kaide’nin lideri Ladin’in varlığıyla eleştiriliyordu. Bu tabloda, “Müslüman dünyasını kendisine yönelik terör kaynağı ve tehdidi olmaktan çıkarmak” olarak özetlenen ve “İslam dünyasını kazanma” ya da “küresel barış” gibi naif ifadelerle süslenen ancak aslında tümüyle ABD’nin kendi varlığını korumasına yönelik hedef için çalışılamıyordu.

Bugün itibariyle Obama yönetimi, kendi diplomatik hedefi önündeki Ladin engelini ortadan kaldırdı. Bu engel hatırlanacağı üzere ABD’de Libya’daki muhalif konusunda da kesin tavır almayı geciktiriyor ve sürekli Obama yönetimi aleyhine söylemlere dönüştürüyordu. Libya’daki muhalifler ve El-Kaide bağlantısı sürekli ABD içerisinde sorgulanıyordu. Obama yönetimi ise, Arap ülkelerindeki halk ayaklanmaları karşısında, “El-Kaide destekli radikal İslami yeni rejim modeli ihtimali yerine baskıcı/diktatöryel eski rejim modeli” ikilemi yaşıyordu. Bu ikilem döneminde, Ladin’in öldürülmesi yeni bir evreye geçişi sağlayabilecek gibi görünüyor.

Sonuçta, 1 Mayıs itibariyle Washington’da 2012 yılı Başkanlık Seçimi gündemi yanında diğer gündem maddesi ise, ABD’nin dış politikasındaki yeni evre meselesi. Bu noktada, Ladin’in başkent İslamabad’ın yakınlarında yaşadığı Pakistan’ın ABD’nin gündemindeki en dikkat çekici ülkeye dönüştüğünü not düşelim.


Olağanüstü güvenlik alarmına geçildi

Washington’dan son olarak Obama’nın açıklama yaptığı dakikalar itibariyle tüm ABD’de olağanüstü güvenlik alarmı seviyesine geçildiğini de vurgulayalım. Bu çerçevede, ABD’ye yönelik uçuşlara yönelik 11 Eylül’den beri devam etmekte olan hassasiyetin yeniden “alarm” düzeyine yükseltildiği söylenebilir. Türkiye dahil özellikle de İslam dünyası ülkelerinden gelecek uçaklara ve yolculara yönelik güvenlik taramalarında artış olması da sürpriz olmayacaktır.

Bunun yanı sıra ABD’lilerin ellerinde bayraklarla coşkulu kutlamalara devam ettiği Beyaz Saray önünde de demir parmaklıklara yaklaşılmasını önlemek amacıyla ayrıca bir güvenlik duvarı oluşturuldu.