Gündem

Obama gelecek ama 24 nisan hala riskli

Babacan, Obama’nın ziyaretinin olumlu olacağını ancak 24 Nisan’da soykırım kelimesini hala kullanabileceğini söyledi.

08 Mart 2009 02:00

Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Obama’nın yapacağı Türkiye ziyaretinin olumlu olduğunu ancak Obama’nın 24 Nisan’da hala soykırım kelimesini kullanabileceğini söyledi.

Babacan, NTV'ye yaptığı açıklamada, Türk-ABD ilişkilerindeki bu yeni dönemin sinyallerinin yapılan ikili tüm temaslarda alındığını belirterek, iki ülkenin dış politikadaki temel önceliklerinin tamamen örtüştüğüne işaret etti.

Gelecek dönemde ilişkilerde bütün vurgunun işbirliğine yapılacağını ifade eden Babacan, "İstişare-işbirliği odaklı bir döneme giriyoruz" dedi ve ABD'nin açık bir şekilde pek çok konuda Türkiye ile beraber çalışmak isteğini kaydetti.

ABD Başkanı Barack Obama'nın bir ay içinde yapılması planlanan Türkiye ziyaretine ilişkin olarak, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jim Jones'un ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton'ın Ankara'ya gelişinden önce kendisini aradığını söyleyen Babacan, tarih konusunda güvenlik nedeniyle açıklama yapamayacağını, tarihin ABD tarafından ilan edileceğini belirtti.

Obama'nın Türkiye'ye Medeniyetler İttifakı toplantısı odaklı değil, ikili ziyaret için geleceğini ifade eden Babacan, ziyaretle ilgili hala üzerinde çalışılması gereken korular olduğunu söyledi.

Clinton'un Türkiye ile ilgili "Ilımlı İslam" ifadesini kullanmamasının anımsatılması ve ABD'nin Türkiye'ye yönelik bakış açısında bir değişim olup olmadığının sorulması üzerine Babacan, İslam'ın tek olduğunu ifade ederek, Türkiye'de demokrasi, laiklik ve İslamiyet'in bir arada bulunması ve işliyor olmasının bölge için önemli örnek teşkil ettiğini belirtti. ABD'nin de bunu önemsediğini söyleyen Babacan, Washington yönetiminin bu çerçevede bundan sonraki dönemde pek çok alanda Türkiye ile ortak olarak çalışma isteğinde olduğunu ifade etti.

Clinton'un "Türkiye'nin ABD'nin stratejik ortağı olduğu" yönündeki sözlerine atıfta bulunan Babacan, ABD'nin Türkiye'nin hem bölge hem de Avrupa için önemli bir ülke olduğunun farkında olduğunu kaydetti. Babacan, Obama'nın da ABD dışı ilk ziyaretlerden birinin Türkiye yapacak olmasının, "dünyaya önemli bir sinyal verdiğini" kaydetti.

Türkiye'nin son dönemde yaşadığı transformasyon sürecinin ilgi çektiğini ifade eden Babacan, Clinton ile görüşmelerinde Türkiye'deki reform sürecini uzun uzun konuştuklarını, ABD Dışişleri Bakanının bu konuda sorular sorduğunu, kendisinin de, "Türkiye'nin neler yaptığını, mortgage ile ilgili, 2003-2005 yılları arasında bankacılık sistemiyle ilgili neler yaptığını uzun uzun anlattığını" ifade etti. Babacan, Clinton'un da kendisine, "Siz zamanınızın çok ilerisindesiniz, keşke biz de zamanında bunları yapsaydık" dediğini söyledi. Türkiye ile ABD'nin savunduğu ilkeler ve yaymaya çalıştığı değerlerin örtüştüğünü kaydeden Babacan, "Ekonomik ve siyasi reformlarımız gözden kaçmıyor. Bunlar ABD'nin de dünyaya yaymaya çalıştığı ilkeler. Irak'ta demokrasi yerleşiyorsa, bunda bir numaralı katkıyı yapan ülke Türkiye'dir" diye konuştu.

‘Türkiye-Ermenistan süreci olumluya gidiyor’

Obama'nın 24 Nisan'da "soykırım" ifadesini kullanma riski olup olmadığının sorulması üzerine Babacan, Obama'nın seçim kampanyası boyunca yaptığı taahhütleri anımsatarak, "Bunu zaman gösterecek. Ben o noktada hala bir risk görüyorum ama burada önemli olan ABD'nin yeni yönetiminin Türkiye ile ilgili hassasiyetleri, önem verdiği konuları anlaması" diye konuştu.

Türkiye ile Ermenistan ikili planda konuşurken, başka ülkelerin araya girmesini yapıcı bulmadığını söyleyen Babacan, "Bu süreç daha olumluya gidiyor" dedi.

KEİ toplantısı için Erivan'a davet edildiğini anımsatan Babacan, ancak henüz karar vermediğini belirtti. Gitmekte bir sakınca görmediğini söyleyen Babacan, tarihle ilgili bazı çakışan programların söz konusu olduğunu ifade etti.

Babacan, "İlişkilerin tamamen normalleşmesi doğrultusunda işler gayet iyi gidiyor" derken, bir mesafe alındığını ancak sürecin dikkatle yürütülmesi gerektiğini ifade etti.

ABD insan hakları raporunun, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Clinton ile görüşmesinde gündeme geldiğini kaydeden Babacan, raporun medyada bu kadar geniş şekilde yer almasına nedeni olarak, "Türkiye'nin önemli medya gruplarından biriyle ilgili oluşunu" gösterdi. Konunun görüşmelerin temel gündem maddelerinden olmadığını ifade eden Babacan, raporun bir görüş olduğunu, hazırlayanların da hataları olabileceğini, bu çerçevede konunun çok büyütülmemesi gerektiğini söyledi.

Bu raporların mümkün olduğunca tarafsız ve dengeli olmasının beklendiğini kaydeden Babacan, "Biz de bir insan hakları raporu yazacak olsak, herhalde her ülkesin sicilinde bir şeyler vardır" diye konuştu.

‘Irak daha ön planda olacak’

Terörle mücadele konusunu da değerlendiren Babacan, sorumlulukların Irak tarafına geçmeye başlamasıyla birlikte, Irak'ın bu konuda önümüzdeki dönemde daha ön planda olmaya başlayacağını kaydetti.

Terör örgütü PKK ile mücadele konusunda Türkiye, ABD ve Irak arasında oluşturulan üçlü mekanizmanın çalışmaya devam edeceğini söyleyen Babacan, terörle mücadelede sadece askeri değil, ekonomik, sosyo-kültürül ve diplomasi gibi enstrümanların devrede olduğunu anımsattı.

Terörle mücadelede Irak'ın kuzeyindeki yerel yönetimin de katkısı olduğunu ifade eden Babacan, bunun istenilen noktada olmadığını ancak bölgedeki yönetimin, PKK ile arasına artan oranda mesafe koyduğunu kaydetti.

Babacan, ABD'nin PEJAK'ı da terör örgütü ilan ettiğini hatırlatırken, teröre bir bütün olarak bakılması ve gerekli mücadelenin yapılması gerektiğinin altını çizdi.

ABD'nin Irak'tan çekilmesinin zamana yayılacağını söyleyen Babacan, bu çekilmenin her hangi bir sıkıntıya sebep olmaması gerektiğine işaret etti. Babacan, Irak'ta risklerin çok olduğunu, sadece Kürt-Arap kutuplaşması değil, Şii-Sünni geriliminin de olabileceğini belirtti. Bunların olmaması için doğru adımların atılmasının önemine değinen Babacan, bu konuda Irak merkezi yönetimine büyük görev düştüğünü kaydetti.

ABD askerinin Irak'tan çekilme sürecinde Türkiye'den olası geçişine ilişkin bir soru üzerine Babacan, çekilme konusunun henüz detaylandırılmış bir çalışma olmadığını söyledi.

ABD'nin bu konuda "Genel anlamda sizden böyle bir şeyler talep edebiliriz" dediğini ifade eden Babacan, malzemelerin cinsi, miktarı, zamanlaması, rotası, nihai hedefi gibi konuların konuşulması gerektiğini, Türkiye'nin bu konularda mutlaka söyleyeceklerinin olacağını kaydetti.

ABD ile ilişkilerde açıklığın çok önemli olduğunu belirten Babacan, Türkiye ile ABD'nin iki eşit egemen ülke olduğunu, konulara bu anlayışla yaklaştıktan sonra hiçbir problemin ortaya çıkmayacağını kaydetti.

Babacan, Clinton ile görüşmelerde Türkiye'den Afganistan'a ek asker talebinin söz konusu olmadığını belirtti. NATO üyelerine genel bir çağrının söz konusu olduğunu anımsatan Babacan, ancak Türkiye'ye spesifik olarak ne NATO ne de ABD'den somut talep gelmediğini söyledi. Babacan, Afganistan'da çözümün askeri değil siyasi olması gerektiğini görüşünü bir kez daha dile getirdi.

Kıbrıs konusunun da Clinton ile görüşmelerde önemli gündem maddesi olduğunu söyleyen Babacan, Clinton'a gelinen sürece ilişkin detaylı bilgi verdiğini kaydetti. 2009'un Kıbrıs sürecinde önemli bir yıl olduğunu ifade eden Babacan, çözüme yönelik herkesin katkı vermesi gerektiğini belirtti. KKTC üzerindeki izolasyonlara da dikkati çeken Babacan, bunun adil olmadığının herkes tarafından görüldüğünü söyledi.

‘İran’a ABD’den mesaj götürmüyorum’

İran ile ilişkiler konusunda ise Türkiye'nin ikili ilişkilerinde saygı kelimesinin altını çizdiğini ifade eden Babacan, İran konusunda çözüm için diyalog, diplomasi ve İran'a eşit bir muhatap olarak yaklaşmanın önemli olduğunu söyledi.

ABD'ye de bu konuda diyaloğu tavsiye ettiklerini söyleyen Babacan, sert açıklamalarla sonuç elde etmenin mümkün olamayacağını kaydetti. Babacan, aynı tavsiyeleri İran'a da yaptıklarını belirterek, Türkiye'nin ilgili ülkelerin birbirini daha iyi anlaması için çalıştığını, zaten böyle bir beklentin de mevcut olduğunu ifade etti. Buna arabuluculuk ya da kolaylaştırıcılık denilemeyeceğini söyleyen Babacan, ancak tarafların memnun olduklarını kaydetti. Babacan, ABD'den İran'a herhangi bir mesaj götürmediğini de belirtti.

İsrail ile ilişkilere de değinen Babacan, temasların hiç kesilmediğini, dış politikada soruların konuşarak çözülebileceğine inandıklarını kaydetti. Babacan, İsrail ile ilişkilerin stratejik niteliği olduğunu, milli çıkarlar olduğu sürece bu perspektiften bakılması gerektiğini belirtti.

Gazze'de henüz ateşkes anlaşmasının bulunmadığını anımsatan Babacan, ateşkes ve barış sağlanması çerçevesinde Türkiye'nin ilgili tüm taraflarla temas içinde olduğunu kaydetti.

Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) Sudan Devlet Başkanı El Beşir hakkında aldığı tutuklama kararı da değerlendiren Babacan, Türkiye'nin bu konudaki birinci önceliğinin ülkede istikrar ve barışın sağlanması olduğunu söyledi.

Sudan'da Müslümanlar arasında kaynaşmayla alakalı bir süreç yaşanırken, karanın uygulanmasının yapacağı etkilerin göz ardı edilmemesi gerektiğini belirten Babacan, "Hukukun gereği neyse yapılmalı ama zamanlama konusunda dikkatli olunması gerekiyor" dedi.

Babacan, Sudan'da çatışmaların tekrar başlaması durumunda, bunun sonuçlarının iyi mi kötü mü olacağının herkes tarafından düşünülmesi gerektiğini kaydederken, gelişmelerin Sudan'da bölünme sürecini hızlandırabileceği endişesi duyduklarını belirtti.

Bu konudaki eleştirilere de değinen Babacan, "Seçim ortamındayız. İster istemez iktidar partisiyle ilgili tartışmalar bazen rasyonalitesini kaybedebiliyor. Biz bunlara aldırış etmiyoruz" dedi.

Dünya kadınlar günü vesilesiyle de, kadın hakları alanında Türkiye'de önemli ilerlemeler sağlandığını söyleyen Babacan, kadınların siyaset içinde daha fazla yer almaları gerektiğini sözlerine ekledi.