Gündem

Nusaybin halkı: Cizre gibi olmak istemiyoruz

'Silahlar karşılıklı susmalı, barış sürecine acilen dönülmeli'

16 Eylül 2015 14:41

Sokağa çıkma yasağının 8. gün kesintisiz sürdüğü, 21 sivilin hayatını kaybettiği Şırnak'ın Cizre ilçesinde yaşanan olayların kendi şehirlerinden yaşanmasını istemeyen Mardin'in Nusaybin halkı, "Cizre gibi olmak istemiyoruz" dedi.

BBC Türkçe'den Burhan Ekinci'nin aktardığı bilgilerde, "Habur Sınır Kapısı’na giden İpek Yolu’nun kenarındaki ilçede halk oldukça gergin günler yaşıyor. Nusaybin'de kiminle konuşsam, komşu ilçe Cizre’de son günlerde yaşananların benzerinin yaşanmasından kaygılanıyor. İlçeye akşam saatlerinde giriyorum. İpek Yolu’ndan giderken tırların ve kamyonların azlığı dikkatimi çekiyor" ifadelerine yer verdi.

Ekinci, "Bir yıl önce geldiğimde, çözüm süreciyle birlikte canlanan ilçede gece geç saatlere kadar dışarıda insanların varlığına tanıklık etmiştim. Şimdi dükkanlar kapalı, kafelerde tek tük insanlar var. Caddeler, sokaklar, parklar neredeyse boş. Sadece birkaç genç gözüme çarpıyor. İlçedeki hareketli yaşamdan şimdilik eser yok" şeklinde gözlemlerini aktardı.

Şehirde kiminle konuşsam kaygılı diyen Ekinci "Cizre gibi olmak istemiyoruz' deniliyor ve hemen talepler dillendiriliyor:

'Güvende değiliz. Silahlar karşılıklı susmalı, barış sürecine acilen dönülmeli.'

Geceyi üniversiteden sosyolog arkadaşlarım Şirin ve Emine Kaya çiftinin evinde geçiyorum.

'Barış da savaş da Erdoğan’ın elinde', Gürbüz Demir 'Cumhurbaşkanı Erdoğan şu anda bu şiddet ortamını durdurabilir' diyor."

"Bölgede yeniden baş gösteren şiddet, ölümler, Cizre olayları ve Kürt sorununun çözümü konusundaki sohbetimiz esnasında sokaklardan Cizre için 'gürültü eylemi'nin ve atılan gaz bombalarının sesleri geliyor."

"Şirin Kaya, 'Gazlardan pencerelerimizi acımıyoruz. Son zamanlarda silah sesleri de gelmeye başladı. Gaz, atılan taşlar yerini silaha bırakmış durumda. Bu çok tehlikeli' diyor."

 

'Barış Erdoğan’ın elinde'

 

"Nusaybinliler olası olayların yaşanması ve sokağa çıkma yasağına tedbir olarak gıda stoklamaya başlamış. Kaya çifti de stok yapanlardan.

Şirin Kaya, 'Barış da savaş da Erdoğan’ın elinde. Erdoğan isterse her şeyi durdurur' sözleriyle birçok Nusaybinliden duyduğumu özetliyor.

Serbest meslek çalışanı Nazım Aktaş da farklı düşünmüyor

'Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu an barış desin, her şey durur. Ben sürece dönüleceğinden umutluyum.'

Demokrasi Parkı’nda sohbet ettiğim memur Gürbüz Demir de 'Cumhurbaşkanı Erdoğan şu anda bu şiddet ortamını durdurabilir' diye konuşuyor, ardından iki tarafın karşılıklı olarak çatışmaları durdurması gerektiğine dikkat çekiyor:

'Yaşananlardan kaygılıyız. En kısa zamanda barış ikliminin yakalamamamız lazım. Şiddet çözüm değil. Silahlarla hiçbir zaman sorun çözüme gidilmemiştir."

 

Belediye başkanının tutuklanmasına tepki

 

Nusaybin Belediyesi Eş Başkanı Sara Kaya, "Öz yönetim ilanı" açıklaması sonrası 31 Ağustos'ta tutuklandı, asekiz gün sonra da görevden uzaklaştırıldı.

Sohbet ettiğim Nusaybinliler arasında, alt yapısı oluşturulmadan "öz yönetim ilanını" yanlış düşünenler de bulunuyor. Yine de belediye başkanlarının tutuklanmasının ve görevden uzaklaştırılmasının yanlış olduğunu söylüyorlar.

Gürbüz Demir “Seçilmiş kişilerin tutuklanması seçmenlere büyük haksızlıktır. Belediye başkanlarını tutuklamalarıyla bu sorun çözülmez” diyor.

 

'İşler azaldı, esnaf kaygılı'

 

Esnaf da çatışmalı süreçten oldukça dert yanıyor. Bunlardan biri de çarşı merkezinde görüştüğümü Abdulkerim Sav. İşlerinin yüzde 70 oranında azaldığını Sav, "Çözüm sürecinde işlerimiz çok iyiydi. O günleri arıyoruz" diye konuşuyor.

Esnaf Sav’ın tepkisi sadece ekonomik sıkıntıya ilişkin değil. Mahallerdeki olaylara, kazılan hendeklere, kapatılan kepenklere de tepkili. Sav, "Mahallelere gidemiyoruz. Her sabah işyerimizi açıp açmamam kaygısı yaşıyoruz. Çözüm sürecinde gece yarılarına kadar dışarıdaydık. Şu an akşamları komşumuza bile gitmekte kaygılıyız. Her an hanımı arayıp çocukları soruyorum" sözleriyle tepkisini dile getiriyor.

 

'İki taraftan da güvende değiliz'

 

"Suriye sınırındaki bürosunda görüştüğüm iş adamı Hikmet Ayaz ise çözüm süreciyle bölgenin sosyal, ekonomik ve ticari açıdan canlandığını hatırlatarak sohbete başlıyor.

'Ama şimdi bu canlılık bitti' diyen Ayaz, Nusaybin’de herkeste belirli bir tedirginliğin olduğunu vurguluyor. Kimden gelirse gelsin şiddete karşı olduklarını dile getiren Hikmet Ayaz, 'Şu an 90’lardan daha çok korkuyoruz. 90’larda kimin kimi vuracağı, kimin öldürüleceği hemen hemen belliydi. Ama şimdi bu belirsiz, bunu bilmiyoruz. Hepimiz tehlike altındayız. Şu an daha tedirginiz. İki taraftan da güvende değiliz' ifadelerini kullanıyor."

Hikmet Ayaz ile sohbete kardeşi Muzaffer Ayaz da katılıyor. Kardeş Ayaz, Nusaybin’de son aylarda mahallelerde olaylar artınca, hem ortamdan uzaklaşma hem de dinlenmek için çocuklarıyla Mersin’e tatile gittiğini hatırlatarak, şunları söylüyor:

Biraz bu psikolojiden kurtulmak istedik. Ama Dağlıca’daki askerlerin hayatını kaybetmesi sonrası Mersin’de de olaylar yaşandı. Bazı yerlere saldırılar oldu. Çocuklarımla Kürtçe konuşuyorum. Bu durumdan kaygılandım, tatili yarıda kesip memlekete geri döndük. Şu an itibarıyla Kürtler, Nusaybin’de de Batı illerinde de tedirginlik yaşıyor.