Gündem

Nuriye Gülmen 178 gün sonra ilk kez söz aldı; mahkeme 'tutukluluğa devam' dedi

"Örgüt talimatı ile eylem diyorlar ya, 254 gündür açlık grevi yapıyorum. 254 gün değil talimatla, zorlamayla bir gün aç kalmam. İnsan bedenini böyle bir şey için eritmez"

17 Kasım 2017 14:36

Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile işlerinden atıldıktan sonra, "İşimi geri istiyorum" talebiyle 254 gün önce açlık grevine başlayan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça'nın "örgüt üyeliği" suçlamasıyla yargılandıkları davanın dördüncü duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü içerisindeki duruşma salonunda görüldü. Mahkemeye SEGBİS yöntemiyle katılan Gülmen, tutukluluğunun 178. gününde ilk kez mahkemede söz aldı. Gülmen "Kendi savunma yeteneğim ve direncim boyun eğmez! AKP iktidarı beni işimden atamaz! Ben ondan hesap soruyorum. Sadece işimi geri istiyorum" dedi.

 Nuriye Gülmen, "Örgüt talimatı ile eylem diyorlar ya, 254 gündür açlık grevi yapıyorum. 254 gün değil talimatla, zorlamayla bir gün aç kalmam. İnsan bedenini böyle bir şey için eritmez" ifadelerini kullandı.

Savunmaların ardından esas hakkındaki mütalaasını açıklayan savcı, Acun Karadağ’ın “örgüt üyeliği” ve “propaganda” suçlarından delil yetersizliğinden beraatını talep etti. Semih Özakça’nın da “örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” (TCK 220/7) suçundan cezalandırmasını diğer suçlamalardan beraatını istedi. Savcı, Nuriye Gülmen'in ise TCK 314/2 maddesi gereğince “silahlı örgüt üyeliği” suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar hapise ile cezalandırılmasını istedi.

Mahkeme duruşmanın ardından açıkladığı ara kararında Nuriye Gülmen'in tutukluluk halinin devamına karar verdi. Acun Karadağ’ın her hafta cumartesi günü 09:00-17:00 arasında imza atmak şeklinde adli kontrolüne, Semih Özakça’nın adli kontrol talebinin reddine karar verildi. Davanın 5. duruşması 27 Kasım'da Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülecek.

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Sincan Cezaevi Yerleşkesindeki salonunda görülen duruşmaya, haklarında terör örgütü üyesi oldukları gerekçesiyle dava açılan, bir önceki celsede tahliye edilen Semih Özakça, tekerlekli sandalye ile getirildi. Tutuklu Nuriye Gülmen ise duruşmaya tedavi gördüğü hastaneden SEGBİS aracılığıyla bağlandı.

Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, tedaviyi kabul etmediği için hiçbir müdahalede bulunmadıklarını, şuur kapanması durumunda müdahale edeceklerini söylediği Gülmen, duruşmada SEGBİS yöntemi ile ifade verdi. Nuriye Gülmen daha önce görülen üç duruşmada da mahkeme salonuna getirilmediği için ifade verememişti.

Çizen: Tarık Tolunay

"Hepinizi sevgiyle selamlıyorum"

Açlık grevinin 254'üncü gününde olan tutuklu Nuriye Gülmen, ilk kez SEGBİS'le bilgi verdiği mahkemede, “Terör demagojilerine inanmayıp bizim için bir şeyler yapan herkese teşekkür ediyorum” dedi. 

Elini göğsün üzerinde tutarak konuşan Gülmen, sık sık yutkunarak, kendisine destek olanları isim isim saydı ve teşekkür etti. Gülmen, ifadesinde, “Yüksel direnişine, kendisini yalnız bırakmayan herkesi en içten duygularımla selamlıyorum. İnsanlar açlığımızı paylaştılar. Esra Özakça, Mehmet Güvel, Feridun Osmanağaoğlu ve İsmail Erdoğan, açlığımızı paylaştılar. Onları sevgiyle selamlıyorum. Yüksel direnişçilerini, Acun hocayı, Veli abiyi, Nazife’yi, Mehmet’i, Sultan’ı ve artık tanımadığım gazetelerden gördüğüm Yüksel’i sahiplenen direnişçilere ayrıca selamlarımı gönderiyorum. Yanımızda olan halkımıza yürekten teşekkür ediyorum. Terör demagojilerine inanmayıp bizim için bir şeyler yapan herkese teşekkür ediyorum. Milletvekillerine ve avukatlarımıza. En başından beri mahkemeye keyfi olarak getirilmedim. Mahkemelere katılmak istediğim halde" diye konuştu.

Gülmen, bu sırada konuşmasına sık sık ara vermek zorunda kaldı. Kardeşi ve refakatçisi Beyza Gülmen, sık sık su verdi. 

"Aylarca tecrit altındayıdım"

Gülmen, konuşmasına şöyle devam etti: "Numune Hastanesi’nde çok sağlıksız koşullar altında kalıyorum. Odada sürekli bir ışık yanıyor. Açlık grevindeki bir insan olmasam bile bu ışık altında uyuyamam. Ben aylarca tecrit altındayım. Fotoğrafçı bile fotoğrafımızı çekmiyor. Çok kapsamlı bir savunma hazırladım. Ancak önce Nuriye Gülmen kimdir, neden açlık grevine başladı bunu anlatmak istiyorum. Yemek yemek içgüdüsel bir davranıştır. Kimse kimseye talimatla istediğine 1 gün dahi aç kalın diyemez! 254 gündür aç kaldım. 
 
Ben Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde araştırma görevlisiyim. Öğretim üyelerinin angarya işlerini kabul etmedim. Mesai saatleri dışında katıldığım eylemlerden dolayı soruşturma geçirdim. Ali İsmail Korkmaz’ın duruşmalarına katıldığım için soruşturma geçirdim. Sendikamın çağrılarına katıldığım için soruşturma geçirdim. 38 gün boyunca Ali İsmail uyanacak diye bekleyen Emel Anne’nin gözyaşlarına şahidim. Ben her fırsatta o uyanacak diye oraya gittim.
 
Bitirdiğim tezimi bitirmedim diye haksız şekilde açığa alındım. Oysa ben onca emekle bitirdim. Ben hakkımı arayan bir insanım. Haksızlığa uğrayanların yanında olan bir insanım. Soruşturma geçirdiğim halde acısı olanı paylaşan insanım. Ben 9 Kasım’da o eyleme başladım. Savunma yeteneğim ve direncim boyun eğmez. AKP iktidarı beni işimden atamaz. Ben ondan hesap soruyorum. Sadece işimi geri istiyorum."
 
Gülmen, yaklaşık 55 dakika sonra konuşmasına yeniden ara vermek zorunda kaldı. Duruşmaya 10 dakika ara verildi.

Duruşma salonu bodrum katında bulunduğundan dolayı Gülmen'in ifadesi sırasında sık sık SEGBİS bağlantısında sorun yaşandı. 
 
Açlık grevinin 254'üncü gününde olan tutuklu akademisyen Nuriye Gülmen ve ev hapsinde bulunan öğretmen Semih Özakça'nın yargılandığı davanın 4'üncü duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda verilen aranın ardından devam etti.
 
SEGBİS üzeri duruşmaya katılan Gülmen'in görüntüsü salondaki katılımcılar tarafından alkışlarla karşılandı. Yorgun görülen Gülmen, devam ettiği konuşmasında şunları dile getirdi: "Türkiye’de 6 yıl önce Şeker Ana adında bir nine açlık grevine başlamıştı. Kadın ailede saygı gören birisi ama gelini saygı göstermiyor. Bu sebeple açlık grevine başlıyor. Hastaneye kaldırılıyor. Şeker Ana açlık grevinden dolayı ölüyor. Saldırılar halka karşı ne kadar yoğun olursa, siz de o kadar açlık grevi göreceksiniz. Bizim açlık grevimiz dünya çapında görüldü. Faşizmin arttığı oranda halk açlık grevi yapmaya devam edecektir. Suskunluk ve korku dönemi olmuşmuş. Tabii ancak bir yerden sonra canlarına tak diyecek ve iktidarın korkusu budur.”

"Savunma yapmıyor"

Bu sırada söz alan Gülmen'in avukatı Ömer Faruk Eminağaoğlu, “Müvekkilim savunma yapmıyor, beyanlarda bulunuyor. Tutanağa savunma olarak geçmesin. Nuriye mahkemeye gelmedikçe savunma yapmayacak. Şu an sadece neden eyleme başladığını nasıl yaptığını anlatıyor" diye kaydetti. 

"Ben hasta değilim, baskıaltındayım"

Gülmen, ardından şöyle devam etti:

"Gülsüm Elvan’ın kolunun kırılması, Antalya’da adımızın geçtiği pankart açan öğrencilerin tutuklanması, halkın sahiplenmesinin önüne geçmeyi amaçlamaktadır. İçişleri Bakanlığı’nın özel bir saldırısı oldu. Adımıza kitapçık çıkardı. Vasat bir İngilizce ile 'akşam 9’da eve gidip yiyorlar' dedi. Twitter paylaşımlarımızı sordular, soracak soruları bile yoktu. Neden tutuklandığını bilmiyorum. Sorulan sorulara hayır diyorum. Sorulacak soruları kalmadı. Dosyaları birleştirip aniden tutuklandık. Sincan Hapishanesi’nde kaldım. Orası bir tecrit hapishanesi, çok ağır koşullar altında kaldım. Açlık grevime uygun olmayan tecrit ortamında bulundum. Sonra Numune Hastanesi yoğun bakım ünitesine getirildim. Ancak ben hapishaneye dönmek istiyorum diye dilekçe verdim. Çünkü hapishanede devrimci dayanışma vardı. Numune Hastanesi’nde hayati tehlikesi vardır, refakatçisiz kalamaz raporuna rağmen 18 gün refakatçisiz kaldım. Kendi ihtiyaçlarımı karşılayacak durumda olmama rağmen.

Sincan Cezaevi'nde tecritte bile olsam tekerlekli sandalyeyle hava alma şansım vardı, güneşi görme şansım vardı. Ağırlaştırılmış müebbet almış mahkumların ağır tecrit koşulları vardır ama onlar bile havalandırmaya çıkabiliyorlar, ya ben!

Hastaneye getirilmeye itiraz etmemin en önemli nedeni, beni hasta olarak görmeleri. Ben tedavi olmak istemiyorum. Ben direnişçiyim. Ne için hastanede kalıyorum?
 
Bir gece hapishane müdürü geldi 'seni hastaneye götüreceğiz' dedi. Zorla çarşaflardan tutarak, hastanede üçüncü derece yoğun bakım ünitesine götürdüler. Zorla müdahaleye zemin hazırladılar. 24 saat perdemi aralayıp rapor verdiler birilerine. Bir gün jandarma gelip 'sen yürüyebiliyorsun seni yatağa bağlayalım' dedi kabul etmedim. Çok gergin bir ortam sürekli baskı altındayım."

"İnsanlar izlerken tuvaletimi yapmak zorunda kaldım"

Tutulduğu hastane koşullarını aktarmaya devam eden Gülmen, "İçeride tuvaletimi yapmak, insanlar izlerken onur kırıcıydı... Yoğun bakımda kalmak istemedim. Bana 'sürekli tetkiklerini yaptır, seni mahkûm hasta koğuşuna alalım' dediler. Ben 'bunu kendi istediğimle yapıyorum sizleri hekim olarak görmüyorum' dedim. Burada 24 saat ışık yanıyor, güneş yok, havalandırma yok. Uyumam dinlenmem lazım ama ışık altında onlarca gün uyumaya çalışıyorum" dedi.

Gülmen'in konuşması sırasında SEGBİS sık sık ses kesildi. Gülmen, konuşmasını şöyle tamamladı: "Hapishanede açık görüş yapma hakkım var. Burada demir parmaklıkların ardında ailem ile gardiyanların karar verdiği kadarıyla görüşebiliyorum. 15 dakika belki. Avukatlarım ile avukat görüşünü koridorda diğer tutsakların gardiyanların yanında yapmak zorunda kalıyorum. Dışarıda iken bizimle birlikte olan bizimle ilgilenen hekimlerimiz vardı. Onlara kendimizi anlatabilmiştik, hasta doktor güven ilişkisini onlarla kurmuştuk. AİHM karar verdi, kendi doktorlarının görmesine izin verin diye. Ben dilekçe verdim, doktorlarım dilekçe verdi. Ama AİHM kararına ve onca dilekçeye rağmen beni hala kendi doktorlarım ile görüştürmediler. Faşizm eninde sonunda yenilir. Hitlerle savaşan milyonlar vardı. Ona karşı milyonlar savaştı. Halka zulmeden tüm iktidarlar yıkılır.
 
Benim kaçma şüphem yok, şuradan iki adım tuvalete gidebiliyorum sadece. Ne diyerek beni hala burada tutacaksınız. Semih'i basından takip ettiğim kadarıyla tahliye sonrasında çok daha iyi görünüyor. Çünkü sevdiklerinin yanındadır. Tarih direnenleri, bizi yazacak. Ancak sizi de yazacak. Kimse ölmek istemez, biz ölmek için açlık grevi yapmıyoruz. Ancak karşımızda bizi ısrarla öldürmek isteyenler var. Bu olmak zorunda değil. Beni tahliye etmenizi istiyorum. Onca saldırıya rağmen orada hala benim savunmamı yapan avukatlarıma sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Sayıları önemli değil ben onların çok olduğunu biliyorum."

Savunma krizi

Gülmen, annesi, babası ve kız kardeşi Beyza Gülmen'e sevgilerini ileterek konuşmasının bitirdi. Gülmen, savunma yapmadığı savunmasının mahkemede vereceğini ifade etti. 
 
Mahkeme başkanı Gülmen'e soru yöneltmeye başladığı sırada Avukat Ömer Faruk Ağaoğlu itiraz etti. "Savunma yapmayan birine soru soramazsınız" diyen Ağaoğlu, "Bu bir savunma değildir, müvekkilim savunma yapmamaktadır. Vermiş olduğu beyanlar savunma dışındadır. Müvekkilim savunmasını mahkeme huzurunda verecektir" dedi.
 
Gülmen ise "Savunmamı mahkemede yapacağım" diye tekrarladı. Mahkeme Başkanı tartışmanın ardından duruşmaya ara verdi. 

Savcı mütalaasını açıkladı

Aranın ardından Gülmen beyanlarını tamamladı ve savcı mütalaasının hazır olduğunu söyledi.

Esas hakkındaki mütalaasında savcı, Acun Karadağ’ın “örgüt üyeliği” ve “propaganda” suçlarından delil yetersizliğinden beraatını talep etti.

Semih Özakça’nın da “örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” (TCK 220/7) suçundan cezalandırmasını diğer suçlamalardan beraatını istedi.

Savcı, Nuriye Gülmen'in ise TCK 314/2 maddesi gereğince “silahlı örgüt üyeliği” suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar hapise ile cezalandırılmasını istedi. 

Savcının mütalasını açıklamasının ardından Gülmen, Özakça ve Karadağ söz aldı.

Semih Özakça "Avukatlarımın bulunduğu beyanlarını kabul ediyorum. Birazdan avukatlarım beyanda bulunacak. Hakkımızda bulunabilmiş bir suç unsuru yok. İktidar tüm kurumları ile bir çaba içinde bizi örgüt üyesi yapma derdinde. Ben açlık grevimi işim için yapıyorum. Günlerdir söyledim ben ekmeğim için açlık grevimi yapıyorum. Ne yapayım? Sesimi duymadınız. İşimize geri döndüğümüzde açlık grevimizi bitireceğiz! Burada örgütün faydası var! Burada talimatla müteaala veriliyor. Eyleminiz siyasi diyorlar. Siyasi değil ekmek eylemi" diyerek mütalaaya tepki gösterdi. 

"Sadece ben değil 3’müzün beraatini talep ediyorum"

Acun Karadağ ise "Sadece ben değil 3’müzün beraatini talep ediyorum. Ben açlık grevi yapmadığım için tutuklanmadım. İktidarın savcı üzerinde baskısı var. Nuriye Gülmen dünyada saygı duyduğum en büyük kadınsın. Mutlaka biz kazanacağız. Dik durmaya devam et Nuriye. Yüksel direnişini yargılanamaz" diye konuştu.

Gülmen: Savunma yapmadım

Nuriye Gülmen ise mütalaanın ardından şöyle konuştu:

"Savunma yapmadım. Şahsıma yönelik saldırılara cevap vermek için savunmayı mahkemeye vermek istiyorum! Mahkemeye gelmek istiyorum. Söyleyeceğim şeyler var. İlk duruşmadan bu yana savcı tanıkları güvenilir bulmuş, bizi dinlemek istemiyor. Öfkeleniyorum, mahkeme huzurunda savunma yapmak istiyorum. Avukatlarımla sağlıklı görüş yapamadım. Tahliyemi talep ediyorum. Söyleyecek çok şeyim var."

Ara karar açıklandı

Mahkemenin ara kararı açıklandı. Nuriye Gülmen’in tutukluluk halinin devamına karar verildi.

Öte yandan Semih Özakça'nın adli kontrol talibinin reddine, Acun Karadağ'ın her hafta Cumartesi günü 09.00 ile 17.00 arasında imza atmak şeklinde adli kontrolüne karar verildi. Bir sonraki duruşma 27 Kasım'a ertelendi.

Duruşma Bodrum Katında

Sabah erken saatlerden itibaren davayı takip etmek isteyenler Sincan Cezaevi Kampüsü önünde toplandı. Saat 10.00 itibariyle salona girişler başladı. Duruşma salonuna 40 kişiden fazla katılımcının alınmayacağı söylendi. 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşma salonu Cezaevi Kampüsü içerisindeki bodrum kata verildi. Katılımcılar duruşmanın bodrum kata verilmesi nedeniyle telefon bağlantılarında sorun yaşadıklarını ve internet erişiminin olmadığını ifade etti.

Açlık grevindeki eğitimcilerin yargılandığı davada, tutuksuz Semih Özakça izleyicilerin alkışları eşliğinde salona geldi