12 Temmuz 2019 21:10
AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili yapılan eleştirilere yanıt verdi. Sistemde geri dönüş olmayacağını belirten Kurtulmuş, "Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden geri dönüş yoktur. Bunun yolu parlamentoya yeni anayasa değişikliği vermektir. Hodri meydan! Buyursunlar biz parlamenter sisteme geçmek istiyoruz, gerekli sayıyı bulurlarsa baş göz üstüne." dedi.
Eski bakan Ali Babacan'ın AKP'den istifa edip yeni parti çalışmalarına başlamasıyla ilgili de konuşan Kurtulmuş, "Kendi kararı, saygı duyarız. Buna bizim bir şey dememiz doğru değil. Kendi kurucusu olduğu partiden ayrılma kararı vermiş, Allah hayırlı etsin. Siyaset hakikaten zor bir iş. Bir iddiaya ve iradeye sahip olma işi. Belki bir ömür sürecek, zaman zaman yoklukların, zorlukların, darbelerin, dimdik yokuşların olduğu bir mücadele süreci. Emek, zaman, sabır istiyor, mukavemet edebilme becerisi istiyor. Siyaset kişisel hesaplarla yönlendirilebilecek alan değil." ifadelerini kullandı.
Habertürk'te Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş'un açıklamalarından satır başları:
Bugün Türkiye'nin yakın tarihi bakımından çok önemli bir gündeyiz. Türkiye'nin milli bağımsızlığını uluslararası alanda çok rahatlıkla gösterebildiğini göstermesi açısından önemliydi. Muhataplarımız ABD ve NATO'ya anlatmayı başararak, ki Trump'un 'Biz aslında haksızlık yaptık' diyerek tabiri caizse Türkiye'nin tezlerinin uluslararası kamuoyunda ispat edildiği bir olaydır. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın zorlukları, dışarıdan gelen tehditler, özellikle sınır kasabaların füzelerle vurulduğunu düşünürsek bizim için olmazsa olmazdı. Türkiye ABD'den Patriotları istedi, ama ABD vermedi. Nihayetinde Türkiye bunun bir fantazi olmadığını, bunun bir blok seçmek olmadığını ortaya koydu. S-400'leri seçiyor olmamızın bizim NATO ile ilişkilerimizi zedelemeyeceğini ortaya koydu.
Eski Türkiye'de olsaydı, bundan 20-30 sene olsaydı acaba 'eksen mi kayıyor' diye Türkiye'yi geri adım atmaya zorlarlardı. Bu bir kararlılıktır. Sayın Cumhurbaşkanımızın uluslararası platformlarda görüşlerini mükemmel bir şekilde dile getirmesidir. Bundan sonrası teknik meseledir. Nereye konuşlandıracak gibi. Bu işin bir de teknik faslı var. TSK ve MSB'nin vereceği karardır. Herhalde uygun yer Mürted oldu. Zaten 15 Temmuz'a mesaj vermemize gerek yok. Gerçekten hayatı zindan eden, Türkiye'yi işgal etmeye kalkan bu çetenin mensupları seri olarak mahkemede gerekli cezaları alıyorlar. Çok sayıda FETÖ'cü uzun yıllar cezaevinde kalacak. Sayın Cumhurbaşkanımızın her fırsatta söylediği gibi bunlar gün yüzü görmeyecekler. İçeride hala varsa bunların kriptoları bunlar da tasfiye edilecek. Dolayısıyla sembolik cevap vermeye gerek yok.
Hem kararlılığımızı sürdürüyoruz, bu sahada da olmayı gerektiren durumsa sahada hem de masada müzakerelerimizi son derece diplomatik üslupla sürdürebiliyoruz. ABD ile olan müzakere süreçleri 'acaba kopacak mı' denilen anlar oldu. Biz masada müzakerelerimizi sürdürdük. Katsa ve diğer meselelerde, böyle bir yaptırımın ortaya çıkması durumunda ABD'nin bölge siyasetini de etkiliyecek bir gelişme olur. Türkiye bunun hesaplarını yapar. Türkiye çok taraflı oyunun taraflarından birisidir. ABD ile ilişkilerimiz ne kadar gerilimli olursa olsan hiçbir zaman ABD'lilerin bu ipi koparacak bir noktaya geleceğini tahmin etmiyoruz.
F-35 projesinden çıkarılmayı konuşmak bile haksızlık. Türkiye sadece alıcısı, müşterisi değil projenin bir ortağıdır. Ben baştan kurduğum ortaklığı tek taraflı sonlandırıyorum demek başlı başına adaletsizlik ve haksızlıktır. Türkiye hava savunma ihtiyaçlarını gözden geçirir. Patriotlara ihtiyacımız varsa buna karar verecek olan Genelkurmay Başkanlığımız ve ilgili birimlerdir. Bunun arkasındaki meseleyi görmemiz lazım. Türkiye bu gelişmesini sürdürmeye devam ederse. Şu anda % 65'ler seviyesine gelmiş olan savunma sanayini daha ileriye taşıma noktasına gelirse bazılarını endişe ettiren husus burasıdır. Biraz S-400, F-35 meselelerine bu çerçeveden bakmamız lazım. Eş zamanlı olarak Türkiye'nin kendi hava savunma sistemlerini gerçekleştirmeye süratle ihtiyacımız var.
Bizim için beklemediğimiz bir sonuçtur. Önemli bir fark vardır. 31 Mart seçimlerinden 25 belediyeyi Cumhur ittifakı kazanmıştır. İBB Meclis'nde önemli çoğunluğa sahiptir. AK Parti'nin kaybettiği İBB koltuğudur. Seçim ilçe başkanları için sorulmadı büyükşehir belediye başkanı sorulduğu için böyle bir sonuç ortaya çıktır. Buradan ders çıkarılması gereken bir sonuçtur. Biz hiçbir zaman suçu millette bulmayız. Eksik, hata, kusur, noksan ne varsa onun bizden kaynaklandığını biliriz. Sayın Cumhurbaşkanımızın riyasetinde bir süreç sürüyor parti içerisinde. Teşkilatımız kendi içinde bunu tartışıyor.STK'lar, akademisyenlerden raporları almaya çalışıyoruz. AK Parti bütün eksik gördüğü hususları tamamlayarak yoluna devam edecek.
Bütün müzakereler, istişareler, raporlar ortaya çıktıktan sonra partinin resmi bir değerlendirmesi ortaya çıkacak. Sayın Cumhurbaşkanımızın da gerekli çalışmaları ortaya çıkacak. İstanbul seçimlerinin en önemli sonuçlarından birisi şu; başka yerlerde de yenileme kararı alındı. Türkiye demokratik bir itiraz sürecini işletti. Bu seçimler yenilenirken içeriden, dışarıdan çok sayıda çevreler Türkiye diktatoryal bir yönetimle yönetiliyor, Türkiye işbaşındakiler seçimle gelir ama gitmez diyerek maalesef AK Parti'yi yaralamak için birtakım görüşler ortaya çıktı. Bence en değerli sonuç, Türkiye'deki demokratik olgunluğu gösteren bir sonuç olması. 13 bin fark 800 bine çıktı. Seçilmiş belediye başkanı göreve geldi. Türkiye demokrasisi için büyük bir gösterge.
Kararı biz vermedik, ya da CHP vermedi. YSK kararı verdi. Demek ki bu kararın niye tekrarlandığını demek ki bizce yeterince anlatamadık. Onlarca sebep var. Bu sebeplerin değerlendirip, ortadan giderilmesi için üzerimize düşeni yerine getirmeye çalışıyoruz. AK Parti bu seçimlerde Cumhur İttifakı ile birlikte İstanbul'da yüzde 45 oy aldı. Şimdiye kadar aldığı en yüksek oylardan biridir. Karşıda çok sayıda bileşen, sivil toplum kuruluşlarından oluşan ittifak vardır. Tek bir noktası vardı o da Erdoğan karşıtlığıydı.
Bir kere bu İstanbul Belediye Başkanı seçimidir. Bir karşıtlık üzerinden blok oluşturup farklı kesimlerin oyunu biraraya getirmek maharettir tebrik ederiz. Ama esas maharet bu kadar bileşeni birarada tutabilecek bir hizmet siyasetini ortaya koyabilmektir. Sonuçta mesela İYİ Parti'ye oy veren seçmenle falanca dindar muhafazakar seçmenle, HDP'ye oy veren seçmenlerin siyasal beklentilerini nasıl optimize edecek? Dünyaya bakış farklılıklarını nasıl biraraya getirerek nasıl bir İstanbul siyaseti ortaya çıkacak. Sayın İmamoğlu'nun ortaya koyacağı hizmet perspektifinin değerlendirilmesi gerektiğinin kanaatindeyim. AK Parti ile CHP arasında büyük mesafe var. AK Parti ile CHP arasında yüzde 50 oy fark var. Ne güzel artık muhalefetin içerisinde de 'artık iktidar olabiliriz' umutlarının yeşermesi, daha gerçekçi konulara yöneleceğini gösterir. Rakibin güçlü olası bizim de daha güçlü politikalarla yolumuza devam etmeyi gerektirir.
Çocukluğumdan beri hep duyduğum sözler, Türkiye'nin başkanlık sistemine geçmesi, parlamenter sistemin eksikliğinden uzaklaşması olmuştur. Rahmetli Özal ve sonraki dönemlerinde konuşuldu. Çünkü eski sistemin işlemeyen, aksayan bir sürü tarafı vardır. Uzun aylar boyunca Cumhurbaşkanını seçen parlamentoları vardı Türkiye'nin. Kurulamayan ya da çok kısa ömürlü hükümetler vardı. En son Anayasa kitapçığı fırlatma yüzünden ekonominin altüst olduğu bir Türkiye vardı. Bu sistem halk oyuyla geldi. Yüzde 52'lik oyla geçmiş oldu. Tartışma bakımından da geçmişi, siyasal altyapısı olan bir geçiş süreci. 90 yıllık yönetim sistemini değiştirdik. Allah'a çok şükür kavgasız, gürültüsüz, güle oynaya. Türkiye fevkalade nazik ve olgun demokratik süreç içerisinde Başkanlık sistemine geçişini yapmış oldu.
Sistemin aksayan yönleri tabii ki olabilir. Bunu zaten öngörüyorduk. Türkiye son derece güçlü bir revizyonla sistemini yeniler. Mevcut sistemde bizim tarafımızdan değerlendirdiğimizde bir parti var. Meclis'te çoğunluğu olan grubu var bir de hükümet var. Ortak nokta sayın Cumhurbaşkanımız. Bundan sonraki süreçte en önemli hassasiyet noktalarından birisi bu üç ayrı grubu çok güzel bir senkronizasyonu. Daha açık istişarelerle, detaylı tartışmalarla bu sürecin yürütülmesidir. Halkımız teamüller gereği siyasi olarak bütün sorumluluğu karşısındaki milletvekillerini görüyor. Milletvekillerimiz yürütmeyle çok yakın çalışması lazım. Geçtiğimiz askerlik sistemiyle ilgili yapılan revizyon konusunda sayın Milli Savunma Bakanımız grupta bunu anlattı. Yapılan teklifler, eleştiriler gözden geçirildi. Ardından sayın Bakanımız diğer parti liderleriyle konuyu görüştü. Hızlı işleyiş içerisinde yoğun istişare mekanizmasının kurulmasının kaçınılmaz olduğu görülüyor.
Bizim konuştuğumuzu her bir arkadaşımız daha iyi olsun diye konuşuyor. Ancak bu toplantıların dışarıya yansıması doğru olmaz. Zaten o toplantılar gizli kapaklı değil ki. Sonuçlar açıklanır. Hem Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin revizyonları bakımından hem de AK Parti'nin bundan sonra atacağı adımlar tüm detayları konuşuluyor. Sayın Cumhurbaşkanımız bunları cümle cümle notları alıyor.
Halkın 16 Nisan iradesini yok varsayarak konuşmak siyasetin kuralına uymaz. Yeni yönetim sistemi falanca parti istedi diye olmadı. Millete gidildi. İşin, sözün, kararın sahibi olan millet 'evet' dedi. Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden geri dönüş yoktur. Bunun yolu parlamentoya yeni anayasa değişikliği vermektir. Hodri meydan! Buyursunlar biz parlamenter sisteme geçmek istiyoruz, gerekli sayıyı bulurlarsa baş göz üstüne. Gerekli sayıyı bulup değiştirirlerse buna da saygı gösteririz. Türkiye en az 30-40 yıl bu sistemi tartışıldı. Her şeyin siyasi zemini var. Siyasi şartlar olgunlaştı ve referandumlan geçti. Buradan geri dönüş yok!
Cumhurbaşkanının hangi noktalarda kararname çıkaracağı çok açık. Burada Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası Başkanı'nın hükümetin politikalarıyla uyumlu olmadığı gerekçesiyle görevden aldı. Cumhurbaşkanı hakkında yasa olmayan konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesini çıkarabilir. Cumhurbaşkanlığının kontrol edilmesi Meclis'in elindedir. Meclis'te çoğunluk oluşturulursa istenirse Cumhurbaşkanlığının bütçesini onaylamaz. Cumhurbaşkanımızın almış olduğu kararların hepsinin de parlamentoda kontrol mekanizması var.
Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi'nin doğası yüzde 50+1'i gerektiriyor. Yerel seçimlerde doğası gereği ittifakın yüzde 50+1'i bir şekilde çalışmasının arkasındaki temel mesele hukuki bir altyapısı yoktu, karşılıklı iyi niyetlerle ortaya konuldu. Sonuçta bir ittifak, kısmen örtülü bir ittifak ortaya çıktı. Biz AK Parti ve MHP çok daha açık bir şekilde ittifaklar yapıldı. Yerel seçimlere dönük ittifakın yasal çerçevesi belki bunda sonraki seçimlerde oluşturulması lazım. Belki yerel seçimlerde hiç ittifaklmar olmayacak. Zaten Cumhurbaşkanlığı için en çok oyu alacağına göre yüzde 50+1 olması kaçınılmaz.
MHP ile ittifak konusu masa başı ittifakı değildi. 15 Temmuz gecesi bu işgalcilere, darbecilere, vatan hainlerine karşı meydanlarda gerçekleşmiş olan bir ittifaktır. Sela ve Allahuekber seslerinin altında oluşmuş bir ittifaktır. Önümüzdeki dönemde TBMM'de AK Parti ve MHP büyük bir nezaketle işbirliğini düzgün bir şekilde sürdürüyorlar. Cumhurbaşkanımız bir şey söyledi, bizim daha geniş ittifak kurmamız lazım dedi. Yerli, milli, anti emperyalist, milli duruştan taviz vermeyen, geri adım atmayan bu ittifakın genişletilmesi. Parti olarak söylemiyorum. Biz dostlarımızı arttıracağız ve Türkiye için biraraya geleceğiz. Hayatında bir kez AK Parti'ye oy vermiş olan yüzde 65'dir. AK Parti'nin siyaset yapma tarzını destekleyen bir büyük kitle var. Biz bu kitleyi genişleteceğiz, karşıtlarımızı, rakiplerimizi azaltacağız.
Kendi kararı, saygı duyarız. Buna bizim bir şey dememiz doğru değil. Kendi kurucusu olduğu partiden ayrılma kararı vermiş, Allah hayırlı etsin. Siyaset hakikaten zor bir iş. Bir iddiaya ve iradeye sahip olma işi. Belki bir ömür sürecek, zaman zaman yoklukların, zorlukların, darbelerin, dimdik yokuşların olduğu bir mücadele süreci. Emek, zaman, sabır istiyor, mukavemet edebilme becerisi istiyor. Siyaset kişisel hesaplarla yönlendirilebilecek alan değil. AK Parti'nin aldığı yüzde 45'i bile beğenmiyoruz değil mi? Ama AK Parti'nin yüzde 45'lere gelene kadar ne zor zamanlarda, sayın Cumhurbaşkanımızın Refah Partisi'nin İstanbul İl Başkanı olduğu zamanda ne zor şartlarda mücadele verdiklerini hatırlıyorum. 27 Nisan, 28 Şubat'a direndiğimizi hatırlıyorum. Fazilet Partisi'nin kapandığı günü hatırlıyorum. Bu zor alanda insanlar mutlaka dayanışma içerisinde olmaları lazım. Şu atmosferde bazı siyasi çevrelerde iştahı arttırmış olabilir. Siyaset adanmışlık, büyük mücadeleyi gerektirir. AK Parti'de isimlerini dahi bilmediğimiz insanların gençliğini heba ettiğini biliyorum. Siyaset köy meydanına gidip, traktör üstüne çıkıp 'Ey ahali oy verin' demeyi gerektirir. Kıraathanede bir şeyler söylemeyi gerektirir. Yeri gelin 10-15 kişiyle bir odaya oturup konuşmak demektir. Mücadelenin kolay bir iş olmadığını ifade etmek istiyorum.
Son derece değerli ve anlamlı buluyorum. 24 yıldır Srebinista katliamını dünyada bir bayrak gibi sallayan Türkiye'dir. İnsanların nasıl imani bir güçle sahip çıktığını hatırlıyorum. Türkiye güçlü bir Türkiye olursa Filistin'deki, dünyanın dört bir yanındaki mazlumların gözünün içine baktığı bir ülke. Sayın Cumhurbaşkanımızın 'Dünya dörtten büyüktür' derken mazlum milletlere bakıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın kastettiği bu. Ümmetin zor şartlarda olduğu bir ortamda. Daha güçlü,birlik içerisinde tesanüd içerisinde, eksikliklerimizi tamamlayarak yolumuza devam etmeliyiz şeklinde bir şey söylüyor sayın Cumhurbaşkanımız. Güney Akdeniz'i, S-300'leri, Suriye'yi konuşuyor. Büyük, güçlü Türkiye idealine sahip çıkmamız lazım. Bu sadece Türkiye değil dünyanın dört bir tarafındaki insanların sesine kulak verecek güçlü bir Türkiye'ye ihtiyacımız var.
Ortada bir oluşum yok. Sadece bir arkadaşımızın partiden istifası sözkonusu. Önce bir ortaya çıkmalarını görelim. Kararı verecek millettir. Bundan sonra AK Parti nasıl devam edecektir sorusu önemlidir. AK Parti reformcu bir partidir. Ekonomik, siyasi, kültürel reformları gerçekleştiren bir partidir. Askeri vesayetle mücadeleyi fevkalade yapan bir partidir. AK Parti demokratik bir partidir. Bütün antidemokratik güçlere, bürokratik oligarşinin muhkem kalelelerine rağmen mücadelesini yapmıştır. AK Parti bu memlekette kim varsa hepsinin temsilcisi olmuş bir siyasi partidir. AK Parti yerli ve milli partidir. Türkiye'nin ekonomi, sanayi, savunma ve her alanda milli duruşunu tahkim etmesini savunmuş partidir. Biz bu özelliklerimizi kuvvetlendirerek yolumuza devam ettiğimiz sürece Allah'ın izniyle bir sefer de olsa AK Parti'ye yüzde 65 oy vermiş büyük kitle var.
31 Mart'tan sonra olanı söyleyeyim. Belli alanlarda reform süreçlerini domine ettik. Yeni askerlik sistemini başardık. Adalet reformunu Meclis'e sunacak noktaya geldik. Milli Eğitim'deki reform niteliğindeki gelişmeler. 11. 5. Yıllık Kalkınma Planı Türkiye'ye önemli hedefler ortaya koyan bir plandır. 2023'e nasıl ulaşacağını söyleyen bir plandır. Özellikle katma değeri olan yüksek teknolojileri kaldıraç olarak kullanarak bu planı gerçekleştirmeye çalışacağız. Dünyada üniversitelerin arasına girebilecek en az 2 Türk üniversite hedefimiz var. AK Parti'nin reform iradesi zindedir, sağlamdır, sağlıklıdır ve tazedir. Türkiye İstanbul seçimleriyle birlikte demokratik kurallarını çalıştırmıştır. Türkiye demokrasi kazanmıştır.
Bu TRT'nin sorumluluğunda olan bir şeydir. Niçin Öcalan'ın kardeşinin konuşturulduğu meselesi TRT yöneticilerin verdiği cevaptır. TRT nihayetinde kendi genel müdürü olan ve çalışma prensipleri olan bir kuruluştur. Seçim süreçlerinde çok olumlu etkileri olmadığını düşünüyorum.
© Tüm hakları saklıdır.