Gündem

'Nükleere hayır diyorum'

Japonya'daki deprem, tsunami ve nükleer dehşet 9.gününü dolduruyor.

21 Mart 2011 02:00

Ali Altınkanat
(Elektrik Mühendisi) 

  

Japonya'daki deprem, tsunami ve nükleer dehşet 9.gününü dolduruyor. Bu tür olaylarda bir kaç gün geçmeden yazmak eksik değerlendirme ve yanlışlara götürebilir.

 

Elektrik benim mesleğim, nükleer fizik ise yakın olduğum bir konu. Öncelikle belirteyim ki olayları bizim magazin ağırlıklı basın, yayın organları yerine kaynağından,  Japon devlet TV olan NHK World'den izledim. TURKSAT'tan da yayınlanıyor. İlgilenecek arkadaşlar için uydu ayar değerleri şöyle: NHK World   TP204   11862 MHz   27 500 Ksps    Horizontal 5/6

 

Yine nükleere ilişkin geniş çaplı teknik bilgi alınabilecek bir internet sitesi var. http://world-nuclear.org

  

Deprem ve tsunami alabileceği canları ve malları aldı, geçti, gitti. Ancak nükleer kazayı da tetikledi. Bu geçip gitmeyecek, sadece Japon halkını değil bin yıl boyutunda dünyayı da vurmaya devam edecek. Nükleer malzemenin ömrü, yani yaşam süresi YARI ÖMÜR ile ifade edilir. Bu da 1000-2000 yıldır. Türkiye'nin bundan sonra bu ülkeden yapacağı her tür ithalata radyoaktivite denetimi getirmesi zorunludur. Buna bazı Japonya'ya yakın olan ülkeler başladı bile.

  

Japonya nükleer santral açısından bir kullanıcı olduğu gibi aynı zamanda bunu başka ülkelerde yapıp satan da bir ülke. Karlılık oranı da bire-trilyon TL boyutlarında, aracılara ödenen komisyonlar da ballı, sanıyorum milyar TL'ler. Bizdeki hevesin bir nedeni bu iken diğeri de bunun bir modernleşme aracı olarak görülmesi, askeri amaçlarla yararlanılabileceğinin zannedilmesi. Bu ise İran gibi uluslararası yapılanmadan kopmadan ya da İsrail gibi ABD'den gizli izinli olmadan olanaksız.

  

Bir diğer konu da işin yapımı sırasında kazanılacağı sanılan paralar. İşi alan ülke,işin ana nükleer ünitesinin yapımını sizin şirketleriniz, teknik adamlarınız ve işçilerinize vermiyor, haklı da olarak ülkesinden daha önce bu işte çalışmış deneyimli elemanlarını getiriyor. Size de hafriyat, bahçe düzenlemesi, boya vb. işler kalıyor.

  

Bizde bir de geleneksel sağın tepkisel bir tutumu var. Nükleere karşı çıkanları Boğaz köprüleri yapımına karşı çıkan solcular olarak görme yanlışı. Halbuki bu konu yaşamsal önemde. İnternet çağında bilgiye ulaşmak istenirse çok kolay. Ülkemizde artık geçmişte olduğu gibi bilgi sadece solun elinde değil, sağ tabanın insanları da bunlara kolayca ulaşıp bir karara varabiliyor. Artık o insanları da kandırmak,uyutmak kolay değil. Olayı tüpgaz, trafik benzeri kazalarla bir tutmak ilkelliği kimseyi doyurmuyor, tatmin etmiyor.

 

Evimde tüp gazım patlarsa olan bana oluyor, bu dünyadan göçüyorum. Belki komşularımın duvarları yıkılıyor ve sorun orada sonlanıyor. Kentim, ülkem ve dünya zarar görmüyor. İnsanlar ekranlardan nükleeri yapan ve satan ülke Japonya'nın merhemi olsa kendi keline süreceğini, çaresiz kaldığını görüyor.

  

CERN'de görevli ve eşini Isparta uçağında yitiren nükleer fizik Profesörümüzün belirttiğine göre zincirleme tepkimeyle çalışan tip reaktörler, böylesi aksaklıklarda geri dönüşü olmayan, sırf fiyatının düşüklüğünden dolayı yeğ tutulan santrallerdir.

  

Başbakan Naoto Kan ve yardımcısı her gün ekran karşısına geçip halkına ve dünyaya yeni bir açıklama yaparak süreci zamana yaymaya, bu ballı karı olan pazarı yitirmemeye çalışıyor. Ancak tehlike ve boyutları konusunda pek fazla bir şeyi de gizleyemiyorlar. Gizledikleri tek şey tehlike sınırı olan 7 sayısı. Ancak Çernobil'in son durumunun resimleri ile Fukuşima Dai-ichi No.3 reaktörün resimlerini yan yana koyup baktığınızda arada hiçbir fark kalmadığını, her iki ünitenin de eridiğini görüyorsunuz. Bu resimleri ekte sunuyorum.

 
Olayın teknik yanını Fukuşima için kabaca şöyle özetleyebiliriz. İçiçe iki kazan var ve eniçtekinde nükleer UO2 çubukları, onları kontrol eden ekipman ve oluşan tepkimenin ısıttığı sıvı yer alıyor. Bu sıvı dış ortamdan izole edilmiş, çünkü tam radyoaktif durumda. Kaynayan bu su dış kapta bulunan suyu kaynatıyor. Buradan elde edilen buhar pompalarla türbinlere gönderiliyor. Dönen türbinlerin miline bağlı jeneratörler böylece elektrik üretiyor. 

Basınımızda magazinleştirilen bir konu da patlama olayı. İzledik ve Hiroşima ve Nagazaki bombalamasındaki gibi bir mantar bulutu görmedik. Buradaki patlamanın atom bombasıyla bir ilgisi yok. İç veya dış kaba su sağlayan havuzdan yer altından gelen boruların kırılması veya pompaların çalıştırılamaması sonucu oluşan buharın çok kalın metal kapları parçalaması ve bu sırada açığa çıkan hidrojenin de oksijenle birleşip patlayarak yapıyı havaya uçurması sonucu radyoaktif çekirdeğin doğaya çıkarak ALFA, BETA, GAMA ışınları ve nötron yayılımına neden olmasıdır. Bunlar içinde en tehlikelisi ve durdurması en zor olanı nötron olmak üzere tehlike sırası yazdığımın tersinedir. 1970'lerin insanları nötronu, ABD'nin o dönem geliştirdiği ve yapılara zarar vermeden canlıları yok eden NÖTRON  BOMBASI'ndan anımsayacaklardır.

 

Lise matematiği okumuş arkadaşlar 'LİMİT-Sonsuz'a gidiyor'u bilirler. Burada da kötü süreç başladıktan sonra olan budur. Japonya'da en son çare olarak KAMİKAZE itfaiyeciler ve şimdi de mühendisler gündemde.

 

Az önce itfaiyecilerin şefi konuşuyordu. Kelimenin tam anlamıyla, kelimeler boğazında düğümlendi, kaldı. Son cümlesi "Onların geride birer aileleri var" oldu. Başbakana bakıyorum.  Oraya gitmedi bile. O sadece Japon sermayesinin dünyadaki koruyucu ve kollayıcısı. O'nu  kurtarmaya çalışıyor.

  

Japonya'nın rüzgar ve güneş dışında başkaca doğal kaynağı yok. Çaresizce nükleere sarılmış ve büyük olasılıkla ABD Hiroşima ve Nagazaki'nin utancı ve Japonya'nın kendisine tam bağlılığı nedeniyle bir miktar yakıt çubuğunu da üretmesine izin veriyor olabilir. Çünki bunu kendiniz üretmiyorsanız NÜKLEER ENERJİ EN PAHALI olanı. Dışa bağımlı ve üreticinin rakibi diğer 4 ülke ve onlar da fiat konusunda anlaşmalı. Ayrıca bazı tip reaktörlerde delik çap ve biçimlerinden dolayı başkasını kullanamıyorsunuz. Buradan İran'a neden izin verilmek istenmediği de pastayı bölmemek biçiminde anlaşılabilir.

  

Koskoca bir kıta ülkesi olan ABD'de 98 , Japonya'da ise şu anda 55 reaktör bulunuyor. Fukuşima Dai-ichi BWR (Kaynar Su) , Türkiye Akkuyu'da planlanan ise PWR (Basınçlı Su)  tipi reaktör içeriyor.

  

Son olarak sözüm Sn.Medvedev'e. Sizin de kelinize sürecek merheminiz olsaydı Ukrayna'da SSCB döneminde yaptığınız Çernobil'e çözüm üretirdiniz. Üstelik teknolojide Japonya'dan geride olduğunuzu dünya alem biliyor.

 

Rejim değiştiğinden beri o rejimin ürettikleriyle geçinip, gidiyorsunuz. Neredeyse her ay bir Tupolev düşüyor. Doğru dürüst bir model üretmezseniz yakında ABD ve Avrupa'nın pazarı olacaksınız.

  

Elektrik mühendisi olarak savaşsız yolla insanlığın sonunu hazırlayan ballı komisyon lobilerinin YOKOLUŞÇULUK anlayışına HAYIR diyorum.