Uluslararası Enerji Ajansı tarafından hazırlanan, ‘2014 Dünya Enerji Yatırımları Raporu' Berlin'de Federal Ekonomi ve Enerji Bakanlığı'nın bünyesinde düzenlenen bir toplantı ile açıklandı. Raporu kamuoyu ile paylaşan Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Dr. Fatih Birol, DW'den Özlem Coşkun'a jeopolitik gelişmeler çerçevesinde enerji verimliliği, ekonomi ve çevre yatırımlarını değerlendirdi.
DW: Sayın Birol, yeni Enerji Raporu'nda, klasik enerji yatırımlarının dışında yenilenebilir enerjilere dünya genelinde artan bir ilginin olduğuna dikkat çekiliyor. Rapor hangi tespitlerden hareketle yenilenebilir enerjileri işaret ediyor?
Fatih Birol: Önümüzdeki yirmi yılda elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payı ciddi bir şekilde artacak. Zira araştırmalar ortaya koyuyor ki, yirmi yıl içerisinde yapılacak elektrik santrallerinin yarısı yenilenebilir enerjilerden gelecek. Bunlar hidroelektrik, güneş ve rüzgâr enerjisi olacak. Bu konuda önde gelen ülkeler var hiç şüphesiz. Bunlardan bir tanesi tabii ki Almanya'dır. Ama Almanya ile birlikte yine bazı Avrupa ülkeleri de yenilenebilir enerjiler konusunda önemli atılımlar yaptılar.
DW: Peki, Türkiye'nin yenilenebilir enerji yatırımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Fatih Birol: Türkiye'de, yenilenebilir enerjiler konusunda özellikle de hidroelektrik ve güneş enerjisi bazında önemli aşamalar kaydetme sürecinde. Bu bakımdan hükümetin ve enerji endüstrisinin yaptığı çalışmalar ülkedeki yenilenebilir enerjinin önemini artıracak niteliktedir. Bu çalışmalar, öncelikle Türkiye'nin cari açığının azalmasına neden olacaktır, böylece daha az doğalgaz ithal edeceğiz, o bakımdan iyi bir haber. İkincisi, çevre kirliliği sorunlarına bu yolla bir nebze olsun çözüm getirilebilecek, bu da güzel bir haber. Üçüncüsü de, Türkiye'nin başka ülkelere olan bağımlılığı azalacak; Ortadoğu'ya, Rusya'ya olan bağımlılığı azalacak. Yani yenilenebilir enerjiler, hem bütçeye, hem çevreye hem de güvenliğimize çok önemli katkılar sağlayacak.
DW: Yenilenebilir enerjilerin sağlayacağı katkılara rağmen nükleer enerjiye olan rağbetin hiç azalmadığını görüyoruz. Mesela Çin hâlâ nükleer enerjiye büyük yatırımlar yapıyor, bu konuda neler söylersiniz?
Fatih Birol: Almanya, Belçika gibi Avrupa devletleri nükleer enerjiye elveda demek istiyor. Ama bu karar, Avrupa için ya da Almanya için büyük bir sorun teşkil etmiyor. Çünkü buralardaki elektrik talebi son derece yavaş büyüyor. Gelişmekte olan ülkelere baktığımızda Çin'de, Türkiye'de elektrik talebi hızla büyüyor. Ve nükleer enerjinin şöyle bir avantajı var: Birincisi, elektrik üretimi açısından oldukça hesaplı bir teknoloji, ikincisi nükleer enerjiyi kendi ülkenizde ürettiğiniz için dışa bağımlılığınız azalıyor. Üçüncüsü nükleer enerji, iklim değişikliğine yol açan karbondioksit emisyonunu çıkarmıyor. Ama nükleer enerjinin önemli bir dezavantajı var; o da santrallerin çalıştırılması ve yaşamı bittiği zaman nasıl ortadan kaldıracağı; bu konuda yeterli çalışma yok.
DW: Türkiye de işaret ettiğiniz gibi, gelişmekte olan ve nükleer enerjiye ilgi duyan ülkelerden biri. Türkiye'nin nükleer enerji yatırımlarına nasıl yaklaşıyorsunuz?
Fatih Birol: En başında jeolojik bir araştırma yapılması lazım. Çin’de de, Fransa'da da önemli deprem bölgeleri var. Onlar gerekli araştırmaları, etütleri yaptıktan sonra santrallerin nerelerde kurulabileceğine karar veriyorlar. Türkiye'de de bu yolların izlenmesi çok önemli bir şart. Kısacası Türkiye'de nükleer enerji için atılacak adımların dikkatli bir şekilde atıldığı, gerekli önlemler alındığı takdirde ve güvenilir partnerlerle çalışıldığı takdirde nükleer enerjinin Türkiye için önemli bir opsiyon olduğunu düşünüyorum.
DW: Jeopolitik gelişmeler çerçevesinde bakarsak, petrol rezervlerinin büyük bölümüne sahip Ortadoğu sıkıntılı günler yaşıyor. Bu durum enerji politikalarının geleceğini nasıl etkiler?
Fatih Birol: Ortadoğu şuanda petrol açısından en önemli bölge ve ilerde daha da önemli olacak. Çünkü Ortadoğu dışındaki bölgelerde bu konuda bir düşüş bekliyoruz. Ortadoğu'da da petrol üretiminin en fazla artış beklenen ülkesi Irak. Çünkü Irak'ta çok fazla bakir petrol rezervleri var ve petrol üretimi oldukça ucuza mal oluyor. Ancak bölgedeki jeopolitik gelişmeler yatırımların zamanında yapılamayacağını gösteriyor. Petrol ile jeopolitika arasındaki gelgitler daha da hızlanacak ve maalesef petrol jeopolitikanın önemli bir uzantısı haline gelecek. Bu da enerji ve ekonomi, sadece enerji ve ekonominin konusu olarak kalsın diyen insanlar için iyi bir haber değil.